“Ölünce biz de iyi adam oluruz.”
Orhan Veli Kanık
İnsanın dünyada yaşama ve kendisini tasarlamasında, geleneksel güçler, ‘ben’ değeri ve insanî varlık duygusu gibi içsel derinlik donatılarının rolü önemli olmuştur. Birey-insan, kendisini, öncelikle bölünmez bir varlık olarak hissettirir. Dahası, kendisine özgü var/oluş biçimiyle de bir bütün oluşturur. Sanat-şiir noktasında da bu değer ve bütünlük bozulmaz.
Rönesans’tan XXI. yüzyıla uzanan süreçte “insan”ın özel bir tema olarak edebiyat metinlerine taşındığını görüyoruz. Pek çok şair ve yazar, insan temasını kendisine özgü üslûp ve dil yapısıyla ele almış, işlemiştir. Orhan Veli’nin ağırlıklı olarak üzerinde durduğu, işlediği konulardan biri de “insan”dır. Şiir/yazı, gözlem noktasında Orhan Veli’nin insanı anlatması, onu metinlere kendi üslûbunca taşıması, dil kurgusu, algı ve çağrışım açısından özel bir görev üstlendiği duygusunu hissettirmektedir.
Paul Valery, hiçbir şiirinde kendini ele vermediğini, sadece “Deniz Mezarlığı” şiirinde kendini biraz öne çıkardığını söyler. Orhan Veli ise, bir çok şiirinde kendisi konuşmamış; başkalarını konuşturmuş ve sanki şiirlerinin arkasına saklanmıştır. Bununla birlikte, Orhan Veli’nin şiirlerinin genel havasına baktığımızda, herşeyden önce “insan”ı merkez aldığını görürüz.
Orhan Veli Kanık, yakınları ve arkadaşlarının anlattığı kadarıyla, gerçek hayatta fert olarak çok duygusal bir insandır. Fakat bu duygusallığını dışa vurmaktan hiç hoşlanmamıştır. Kendisini geri çektiği, birazcık da bilinçli olarak kaçırdığı şiirlerinde ise, işi ironi noktasına taşımış; kendini hemen ele vermemek için de “şaka”ya başvurmuştur.
Orhan Veli’nin insana bakışına sosyal-psikoloji merkezli yaklaştığımızda, bireyin acı veren sübjektif yaşama biçiminin içinde kalan “yalnızlık”ı ve buna bağlı gözlemi barındırdığını görürüz. “Kitâbe-i Seng-i Mezar” şiirinde sıradan, hatta sıradanlık da kötü hayat süren Süleyman Efendi, bir hikâye/bir film formuyla-tadıyla anlatılmıştır. Sadeliğin/yoğun olmayanın/basitin şiire yerleşemesinden yana olan Orhan Veli’nin, “Düşünme/Arzu et sade/Bak böcekler de öyle yapıyor” yaklaşımının temelinde de bu tez ve ipucu yer almaktadır.
Orhan Veli’nin “insan”ı anlatan en karakteristik metinlerinden biri 1936 yılında yazdığı “Mahallemdeki Akşamlar İçin” şiiridir. Metinlerarasılık noktasında yaklaştığımızda, Ahmet Kutsi Tecer’in Köşebaşı (1947) adlı tiyatro eseri/oyunu, Sait Faik’in Mahalle Kahvesi (1950) hatta, Ahmet Muhit Dranas’ın “Fahriye Abla” (1935) şiiriyle paralel okumalar göreceğimiz Orhan Veli’nin bu şiirinde foto-realist, fotoğraf gerçekliğinde bir mahalle/insan aktarımını ortaya koymaktadır. Özellikle (bu) şiirde geçen, “Kımıldanır mahallemin daralan ruhu/Basma perdelerimde gün batarken/Atıp saatler süren uykusunu/Odama uzanır akasyam pencereden/Kırmızı uzak damlarda bir serinleme/Uyanır gündüz uykusundan evler/Kapılarda isleri ellerinde/Kadınlar giyinip kocalarını bekler/İyi insanların ruhudur yakınlaşır/Takunya sesleri gelir evlerden/Yalnız bu dem rahat bir dünya taşır/Bin mihnet dolu kafasında yorgun beden/Her şeyin geliş saatidir aksam/Mahallede ömürler aksam üstü baslar/Hepsi burda buluşmaya gelir akşam/Başka dünyalardan ayaklar, başlar” mısraları Orhan Veli’nin insanı samimi ve özel bir dil ile anlatığını göstermektedir. Yine, metinlerarası yaklaştığımızda, şairin 1946’da yazdığı “Yol Türküleri” şiiri ile 1948’de dönemin Ulus gazetesinde yayımladığı “Yolcu Notları” yazılarında bu izleri sürmemiz mümkündür.
Orhan Veli’nin şiirinin genel atmosferine baktığımızda insana yakın oluş duygusunu hissedebiliriz. Onun 1937 yılında “Mehmet Ali Sel” takma ismiyle yazdığı “Sicilyalı Balıkçı” şiirinde bile insanın özünün izlerini sürmek mümkündür. Şiirde, “Sicilya sahillerinde yasayan balıkçı/Bir yaz sabahı ağlarını atarken denize/Her zamankinden daha geniş gök yüzüne bakıp/Benden bir mısra mırıldanacak şarkı hâlinde/Bu dünyadan Mehmet Ali isminde bir şairin/Gelip geçtiğini bilmeksizin…” diye seslenen Orhan Veli, Sicilyalı balıkçının konumunda evren-dünya-varlık ilişkisini sorgulamak ister.
Orhan Veli, şiirlerinde toplumsal hayat, yaşama sevinci, aşk, savaş ve yolculuk gibi temalar üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak bu temaların hepsinin içinde yine “insan” vardır. Ortak bileşen olarak insanı, temalar içerisinde yoğurmuştur. Bunun dışında “insan”ı da bağımsız bir tema olarak işlemeyi ihmal etmemiştir. Diyebiliriz ki, insan teması söz konusu olduğunda, Orhan Veli’nin, “Yaşamak”, “Anlatamıyorum”, “Güzel Havalar” ve “İstanbul’u Dinliyorum” şiirleri birer adım öne çıkar. Keza, Orhan Veli şiirine insanı yerleştirirken/taşırken sadece kendi hayal ve iç dünyasını değil; çevresinde gözlemlediklerini de almıştır. Ancak bunu yaparken şiirin imkân ve kurallarından süzmeyi de ihmal etmemiştir. Bu noktada, “Yaşamak” şiirine göz atalım: “Biliyorum, kolay değil yasamak,/Gönül verip türkü söylemek yâr üstüne;/Yıldız ışığında dolaşıp geceleri,/Gündüzleri gün ışığında ısınmak;/Şöyle bir fırsat bulup yarım gün,/Yan gelebilmek Çamlıca tepesine…/-Bin türlü mavi akar Boğaz’dan-/Her şeyi unutabilmek maviler içinde”. İşte, “Yaşamak” şiirinde olduğu gibi/ aynı şekilde insanın hâl ve düşünüşleri, öteki şiirlerinde de geniş çağrışımlar kazanarak karşımıza çıkar. İnsana ait özlem ve düşünüşler onun “Güzel Havalar” şiirinde güzel bir anlatım ve tatla karşımıza çıkarılır. Bu etki ve izlenim yüzünden güzel havaları gördüğümüzde hep Orhan Veli gelir aklımıza. Havayı değil, gerçekten insanın yapı ve niteliklerini sergilediği gözden kaçmaz.
“İnsan” konusunu, farklı boyut ve örneklerle, değişik metot ve biçimlerle karşımıza çıkaran Orhan Veli, bütün bunların yanında şiirlerinde çeşitli halk kesimlerinden seçtiği kişileri, ya kendi ağızları/deyimleri/deyişleriyle konuşturmuş ya da kendisi onların ağızlarından konuşmuştur. Bu yönüyle Orhan Veli’nin dramatik şiir cephesi ön plana çıkar. Dahası, dramatik şiir onda kendisinin konuşmadığı/sadece ele aldığı kişilerin konuştuğu bir tür olarak belirginleşir.
Son/uç. Orhan Veli’nin şiirlerinde insan önceliklidir. Diyebiliriz ki, onun yaşadığı hayatı, bütün insanlara uyarlama ve onların dünyasından hareketle şiire taşıma eğilimi söz konusudur.