Yunus ÇİNÇİN: Söyleşi isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederek başlamak istiyorum. Eserlerinizle ilgili sorulara geçmeden önce, okuyucuların da sizi daha iyi tanıyabilmeleri açısından kendinizden, yazarlık geçmişinizden ve yazarlık serüveninizde önemli gördüğünüz dönüm noktalarından söz edebilir misiniz?
Yazarlıkta dönüm noktam ise MEB tarafından düzenlenen yuva temalı öykü yarışmasında ikinciliğe layık bulunmam ve akabinde Ethem Baran ile yolumun kesişmesi diyebilirim. Zira bundan sonra bir şeylerin mümkün olabileceğine inandım. Kabuk çatladı, ışık içeri sızdı. Bu ışıklaşma halinden sonra kelimeler de daha parlak göründü gözüme. Yolumun ışıktan fenerleri, kelimeler. Sonrası emek, sonrası yazmak çokça çokça…
Yunus ÇİNÇİN: Öykülerinizi yazarken temel motivasyonlarınız neler? Esra Kahya, öykülerini nasıl yazar? Yazmak, sizin için ne ifade ediyor?
Esra KAHYA: Yazarken tek motivasyonum “an”. Vakti geldiyse hiçbir şeyi engelleyemezsiniz. O gül açar, o bebek doğar, o otobüs kalkar. Gider. Yazmak da benim için öyle. Vakti gelince engelleyemiyorum. İlham perisi falan değil, yok hayır. Bu muazzam hazzı bir periyle paylaşmak istemiyorum. Onun dışında gelişen bir şey bu. Varoluşumdan bu yana içimin çekmecelerine doldurduğum renkler/sesler/anılar/kişiler/acılar/kokular/benler var. Birden bir şey oluyor. Kısacık bir an. Öyle kendiliğinden. İşte o an bir şey, bir çekmeceyi aralıyor ve ilk cümle pat. Düşüyor. Onu alıp yerden kaldırıyorum. Ve sonra başlıyor yazmak.
Yazmayı seviyorum ben. Bu yolu, yolda olmayı, yol arkadaşlarımı. Hal böyle olunca da yazmaya anlam yüklemekten çok onun verdiği haz ve sunduğu imkanları yaşamak daha güzel.
Yunus ÇİNÇİN: “Benim Rüyalarım Hep Çıkar” daki öykülerin her biri özgün, samimi ve her okurun yaşamından izler bulabileceği öyküler. Kitabınızın adını ve kitabınıza girecek öyküleri belirlerken nasıl bir süreç yaşadınız?
Öyle yaptım. Kalabalık dosyayı şöyle bir silkeledim. Yazarken ve yaşarken beni en çok rahatsız edenleri aldım dosyaya. Daha sonra dünya tatlısı editörüm Duygu Çayırcıoğlu ile fikirleştik, çıkması gerekenleri çıkardık. Yeni de ekledik ve dosyaya son şeklini verdik
Dosya, bir süre isimsiz kaldı. İlk ismi sevilmedi. Bu arada kahramanlık yapıp adını kendi bulsun istedim. Onu da yapmayınca Sevgili Nuray Elçin, sevdiği bir öykümden bir cümle ile geldi bana. “Benim Rüyalarım Hep Çıkar, olsun mu?” dedi. Dedim “Oldu bile.” Hikayemiz budur. Nuray’a da bu vesileyle selam olsun, kitabımın adını çok seviyorum.
Yunus ÇİNÇİN: “Benim Rüyalarım Hep Çıkar”daki öykülerde konu çeşitliliği ve farklı kahramanlar söz konusu olsa da kadınlar ve çocuklar ön plana çıkıyor. Bu durum bilinçli bir seçimin sonucu mu, yazarken şekillenen bir durum mu?
Esra KAHYA: Katiyyen bilinçli bir durum değil. İlk cümleden bahsetmiştim. Çekmecenin dürtülmesi ve ilk cümlenin düşüşü. İşte onun peşinden geliyor her şey. Söylenmek istenen sözler, içimde vaktini bekleyen insanlar, sesler, kokular ve tatlar. Ve yollar. Ve acılar. Her şey sırası gelince sahnede yerini alıyor, rolü biten “eyvallah,” diyerek saklanıyor sayfalar arasında. İlk cümlenin ardından gelen her cümle, bir sonraki cümleyi doğruyor. Cümleler doğarken “kendiliğinden” bir kurgu oluşuyor. Ve ben finale geldiğimde şaşırıyorum. “Kim bunlar, neden böyle oldu, buraya nasıl geldik?”
Yok hayır, bilinçli bir seçim değil lakin ben bu bilinçten sıyrılıp yazma halimi seviyorum. Yazarken hesap kitap yapmamayı, teknik düşünmemeyi, kendimi ve daha önemlisi kelimeleri sınırlamamayı çok seviyorum.
Yunus ÇİNÇİN: “Kambur/Bir İntihar Çok Ölüm” adlı romanınız Osman Gazi Belediyesi’nin 2021 yılında düzenlediği yarışmada Ahmet Hamdi Tanpınar Roman Ödülü’nü aldı. MEB Hasan Ali Yücel Öğretmenler Arası Öykü Yarışması’nda Türkiye ikinciliğiniz, Luna Yayınları’nın düzenlediği öykü yarışmasında birinciliğiniz, Tomris Uyar Öykü Yarışması’nda “Arada Kalmış” adlı öykünüzle üçüncülüğünüz var. Katıldığınız yarışmaların ve aldığınız ödüllerin yazarlığınızdaki yeri ve önemi hakkında neler söylemek istersiniz?
Esra KAHYA: Yarışma, yarıştırma, yarış halinde olma. Hele ki edebiyatta. Aslına bakarsanız çok da tasvip ettiğim bir şey olmamakla birlikte artıları için öğretmenlik hayatımda da sıklıkla başvurduğum heyecanlı bir süreç. Ben bir yarışma ile kabuğumu kırdım. “Hey, yazabiliyor muyum?” dedim. İlk yarışmada sordum. “Yazabiliyor muyum?” İşte bu soru beni yeni bir şey yazmaya, sorunun cevabını bulmak için tekrar denemeye itti. Baktım oluyor bir kere daha, bir kere daha. Çünkü merak ettim. Hem kendimi hem yazmayı hem sonucu. Ben bu heyecanın cazibesine kapılmışken yarışmalardan gelen güzel sonuçlarla kabuk da iyiden iyiye kırıldı, ben hepten görünür oldum. Her yeni öyküde “Yazabiliyor muyum,” diye sora sora yola düştüm. Yarışmaların önemi benim için budur. Beni bu yola iten, yoluma güzel insanlar çıkaran, bu soruyu bana sorduran, yarışmalardır. Motivasyonumun artmasına, “görülmenin” verdiği mutluluğu yaşamama sebep de yine onlardır.
Yunus ÇİNÇİN: 2021 yılında, Osmangazi Belediyesi’nin düzenlediği yarışmada, Ahmet Hamdi Tanpınar Roman Ödülü’ne değer görülen “Kambur/Bir İntihar Çok Ölüm” adlı romanınıza ve romancılığınıza dair neler söylemek istersiniz?
Esra KAHYA: Kambur benim ilk göz ağrım. Yarışmanın duyurusunu gördüğümde sonucunda bunların yaşanacağını hayal bile edemezdim. Kambur’un Türk Edebiyatının yapı taşlarından biri,
benimse diline, sesine, derinliğine hayran olduğum Ahmet Hamdi’nin adıyla anılmasını bir
onur nişanı olarak hep kalbimde taşıyacağım. Toyluğumun en güzel meyvesidir Kambur.
Benim için kıymeti de bana açtığı yoldur.
Romana gelecek olursak, kalemimi romana yatkın buluyorum. Şöyle ki anlatmayı çok seviyorum. Roman da tahkiyeye pek müsait bir zemin. Öykünün dar alanda verdiği hazzı yabana atmam mümkün değil ama roman yazmanın da kendince çekici bir yanı var.
Kelimelerin özgür olduklarında nasıl kanatlanacağını biliyorum. Düşünürken bile heyecanlandıran bir şey bu. İşin içine kelimeler girince hep böyle oluyorum. Onlara özgür
olduklarını fısıldamak ve olacakları seyretmek. Yoldan çıkma telaşı yok. Tüfek duvarda dursun varsın, yeri gelince patlayacak. Tali yollara sap, yan karakterleri al git. Mekândan mekâna sıçra. Hacmin verdiği genişlik, kalemin de rahatça salınmasını sağlıyor. Hal bu olunca neden olmasın diyor insan. Günün birinde denerim belki. Yol bu belli mi olur.
Yunus ÇİNÇİN: Başarılı bir yazar olarak, öykü yazmak isteyenlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz? Bundan sonraki süreçte, yazacağınız eserlerle, yapmayı düşündüğünüz çalışmalarla ilgili kısa ve uzun vadeli planlarınız neler?
Esra KAHYA: Öykü yazmak isteyenlere önereceğim ilk şey, ilk emrin de altını çizmek suretiyle “OKU” olacaktır. Okumadan yazılmaz, dolmadan taşılmaz. Her işin bir ilmi vardır. Önce ilmi bilmek gerek ki yola düşesin. Yoldayken de “Ben oldum,” dememeli insan. Oldum demeyle olunmuyor. “Olmadım,” diyecek ki “olmaya giden yol”da olsun.
Ben olmadım mesela. Olmanın isteğiyle yoldayım. Hiç olmamaktır arzum, daha iyisini olmak için. Bundan sonrasını sordunuz. Bilmem ki heybemde ne var, yol beni nereye götürür. “İnsan plan yapar, Tanrı gülermiş.” Uzun vadeli bir planım yok. Sadece yolda olmayı çok seviyorum. Görelim bakalım neyler, neylerse güzel eyler.
Yunus ÇİNÇİN: Güzel söyleşimiz ve samimi cevaplarınız için teşekkürler.
Esra KAHYA: Sorular ve emeğiniz için ben teşekkür ederim.