KÖK NEDEN, HIZ VE ANLAM
Yazmanın iyileştirici gücüne hep güvendim. Kâğıda dökülenler illa edebi bir ürüne dönüşmek, kamuya açılmak zorunda da değil. İnsan kendini çıplak görmek için aynanın karşısına geçebileceği gibi içinin çıplak halini görmek için de boş bir sayfa açıp eline kalemi alabilir.
Peki, kişinin kâğıda döktüğü ‘içinde’ çıplak yakaladığı sadece kendisi değilse… Örneğin yanında annesi ya da babası da varsa ne olacak? Wolynn kendi deneyiminden aktarıyor; “… iyileşmek içimizle bağlantılı bir iştir… Yol boyunca ailemdeki hikâyeleri ortaya çıkardım ve bunu yapmak sonunda bana huzur verdi.”
Mıhemed Şarman’ın Ölür Çünkü Babalar adlı romanını okurken Wolynn sözleri bana eşlik etti çünkü Şarman bu kitabıyla okura ‘içini’ açıyor. Romanın satır aralarından anladığım kadarıyla yazar rahmetli babasıyla giriştiği muhasebenin babasını mahcup etmesinden çekiniyor. Çünkü kimi bölümlerde babaya hitaben yazılmış kısa mektuplar var ve yazdığı bazı bölümleri babasının okumasını/görmesini istemiyor. “Sizin kuşağınızdakilerin acıyan yerlerini kendinden dahi sakladığını bildiğimden, yaranı bir başkasının görmesi karşısında içine düşeceğin mahcubiyet ve küçülmeden, yazıda dahi kaybettiğini görmenin sende açacağı yeni yaralardan ötürü yapmazdım bunu. Duygularının, özellikle seni acıtan ve üzen şeylerin bir başkası tarafından bu kadar açık görünmesi karşısında çıplak bir utanç duydun hep.”
İnsanın ‘içinin’ aynasında gördüklerini edebiyata dâhil etmek istemesi ve kamuya açması kanımca epey cesaret ve edebi estetik gerektiriyor. Geçtiğimiz yılın epey beğenilen kitaplarından olan Edouard Louis’in Babamı Kim Öldürdü adlı romanıyla Şarman’ın Ölür Çünkü Babalar’ını zihnimde aynı sıraya hizalayan sanırım iki romandaki yazma/karşılaşma cesareti ve iyi bir edebi estetikle okuma hazzını üst seviyelerde tutmalarıdır. Bu yanyanalığa rağmen iki roman dil, anlatım ve meseleyi ele alma biçimleri bakımından birbirlerinden oldukça farklı.
Şarman’ın anlatısıysa babanın ölümünden sonra başlar. Ve yine kitabın kapağındaki birbirine uzanmış, babanın iki parmağını avuçlamış çocuğun elinde görüldüğü üzere Ölür Çünkü Babalar bir hesaplaşma/yüzleşme metni olsa da sevgi ve sevme biçimine dair bir anlatıdır. Anılar duygu ve pişmanlık yüklüdür. Gençliğin, fevriliğin ve söylenmek istenen ama boğaza takılanların pişmanlığı. Romanda geçmiş yeniden yapılandırılırken yeni anlamlar belirir ve yeni biçimler alır. Örneğin sözlerin boğaza takılmasının nedeni açığa çıkar; babasının parmaklarını avuçlayan çocuk büyümüştür. Onun kelimelerinin giydiği anlamlarla babasınınkiler arasında burukluk çitleri, dikenli teller vardır. Çitlerin ve tellerin ardından görünense uçurumdur.
Louis’in metninde karakter için ev –baba evde olduğu için- sıkıntı vericidir. Evden dolayısıyla babadan mümkün olduğunca uzak kalmak ister. “Her gün bizim sokağa yaklaşırken arabanı düşünür ve içimden dua ederdim: Orada olmasın, orada olmasın, orada olmasın.”
Şarman’ın metnindeyse ev, çocukluğa ait, kaybedilmiş ve artık bulunamayacak, dönüşü imkânsız bir imgedir. Eve dair hissiyat ağırlıklı olarak pişmanlıklarla sarmalanmış özlemdir. “Sanki evde olmaktan, eve daha sık gelmelerden çok, gelemeyişlerden bir ev fikri oluşmuştu bende. Dönmekle bulunmayacak, uzak kalmakla görülmeyecek bir ev.”
Bütün çocukluğunu babasının yokluğunu ümit ederek geçiren Louis’in karakterinin aksine Şarman’ın karakteri babasının onu sevme biçimini sever ve bu sayede aralarındaki çatışmadan olgunlaşmış olarak çıkar, kendi varoluşunu anlamlı/değerli hisseder.
Louis ve Şarman’ın romanlarını karşılaştırmalı okumam Wolynn’e başka bir açıdan daha hak vermemi sağladı: yazarak iyileşebilmek için ‘kök nedeni’ bulmak gerekir. Bunu için hız uygun ivmeyle artmalı. Çünkü yazar ihtiyaç duyduğu sözcükleri erken bulursa hikâyesinin altındaki anlama ulaşamayabilir. Babamı Kim Öldürdü ve Ölür Çünkü Babalar’da ‘kök nedeni’ görebiliyoruz çünkü sözcüklerin geliş zamanı anlamın doğru yerde belirginleşmesini sağlıyor.