Gerçi Herakleitos, sonsuza kadar bir iyilik ve güzellik içinde yaşanacak cennetlerin olduğuna inanmazdı. Olsun, çoktan beri Dante, Ardaviraf’dan daha gerçekçi olarak Cehennem’i, Araf’ı ve Cenneti’i kurgulara yedirerek insanlığın belleğine “yapıştırmıştır”. Zaten tüm ötekiler bu ortak belleği keyiflerince yağmalamıştır. Kimselerin bunu Dantevari bir açıklıkla resmettiği görülmemiştir.
Şimdi bakıyoruz da, Dante de komik oluyordu bazen. Cehennem’in Beşinci Daire’sinde her kimse o, ona şöyle diyor: “, ..cehennem ol buradan”. Dante gerçekte sadece bir mizahçı mıydı?[1] Acaba farkında olmadan yapılan komiklik gerçek komiklikler midir?
Bu bize Cem Yılmaz’ın ilk ortaya çıktığında daha komik gelmesinin de sebebi olabilir. Bugün artık onun için komik olmak daha zordur. Hem de komik şeyleri arayıp bulma konusunda da fakirleşmiştir. Gerçek zenginlikle ters orantı bağı kuranlar olabilir. Ben bunu duyduğuma göre büyük ihtimalle mizahcılar da bunu duymuştur. “Çocukların sayısı artarken, başyapıtlar azalıyor giderek.” Zaten ne olacaktı ki? Japonlar hariç, dünyanın çoğu “çaresiz evlilik hastalığına yakalanmış” durumdadır. Cem de bundan böyle insanları daha az güldürecek. İşin doğasıdır bu. Ama insan, bu duruma diş bilememeli.. Sayın Buda’nın hiç kimseye asla öfke ve nefret duyguları beslemediği bilinir:
“İnsan tarafgirlikten, hiddet ve şehvetten şaşı olur.”
Asıl işin korkunç yanı, artık mizahçının gerçek dünya cehennemine düşmesi değil, burada düşme olmaz, girmesidir. Artık komiklik yapılırken hiç kimse gülmez ya da insanlar nostaljik bir bağ aramasından dolayı mizahçı üzülmesin diye, mizahçı da üzülür, belki de acıdığından kendini gülmeye zorlar. Ve dikkat edin, mizahcının canını en çok yakan şey, ciddi bir şekilde başından geçen olay ve çıkarımlar aktarılırken dinleyici ve izleyicilerin bunlara kahkaha yapıştırması da bundadır. Mizahçı: “Ama bu şaka değildi ki..” dememek için kendini zor tutar.[2] Kendini tutması mizahçı için iyidir. Bu onun daha çok kendisine gülünmesini aşıp kendisiyle dalga geçilmesine neden olur. İşte Cehennem dediğimiz yer burasıdır. Mizah, aldanmış bir umuttur, der biri. Zeus’sa öfkelidir. Cenneti yaşadınsa şimdi de dünya cehennemi sırasıdır artık. Dünya böyle bir yerdir işte! Bu belki mesleğin kendi doğasıdır ama. Yine de mizah sanatı “embesil bir zorbanın kibrinden türüyen bir zevk”[3] değildir.
Hani, “Tanrı’nın sadece felsefi anlamda varolduğu” düşüncesine inanan Spinoza vardı. Spinoza gözlük camı yontuyormuş. Gözlük camı yapımı mesleğini yapıyordu yani. Belki de bu meslek Spinoza’nın erken ölmesine neden olmuştur. Büyük filozof diye ölümcül meslek onu kayırmamıştı. Mizahçının da kendi cehenneminden kaçması mümkün görünmüyor..
Nasıl ki Y. C. Christopher, “Zaten bütün kitaplar vajinalar hakkında değil midir?” diye sorması tam olarak doğru değilse burada da sadece mizahçıya yüklenmek pek doğru görünmüyor, çünkü indirgemeci ve neredeyse tam bir kötü olan ana akım Cem’e de saldırmak için fırsat kolluyor. Onun için burada, eskiden yaşamış bir fransız düşünürün: “Bu dünyayı, tıpkı dünyaya geldiğimizde onu bulduğumuz gibi, aptal ve kötü bir biçimde terk edeceğiz.” düşüncesine dikkat çekmek gerekli şimdilik.
– Peki, bu gibi bir durumda insan ne yapılabilir?
– “Bilmiyorum. Bilseydim, bunu kendim gerçekleştirirdim. Kim Dante gibi Cehennem’i görebilmiş peki? Gerçi artık yazmak da olanaksız gibi.. Çünkü “..oradan buradan derleyip yazmak” işimiz olduğundan beri buna yazmak da denemez. Ya da ”..olsa olsa” der Arthur Schopenhauer Yaşam Bilgeliği Üzerine Aforizmalar’ı kitabında, “var olmamaya karar vermeyi tercih edecek bir varoluş..”
Burada ne inandırmak için din patentli ikna ve mantıkla uğraştım ne de şu yarattığı güçlü duygular yüzünden zaman zaman intiharlara neden olduğu söylenen Genç Goethe’nin romanında, “kız kardeşinin inatçı çekiciliği..” gibi tuhaf ifadeler kullandım.
Emerson’ın yazılar için, “Nadiren doğrudan bir vuruş yaparız, der “ama dolaylı olan ile yetinmemiz gerekir.” Bu metin de bunu yapmaya çalıştı. Sonuç olarak belki açıp şu dehşetli şeyi dinlemek var tekrar: Wagner’in Parsival’ını:
Ya da bizim güzel dev insan Fazıl’ımızı dinleyelim:
Karar sizin..
[1] “Mizah dâhinin temel özelliklerinden biridir.”
[2] Mizah, “ağır basmaya başladığında, sadece kendisinin taklidi kalır. Zayıf düşen sanata eşlik eder ve onu en nihayetinde yıkıp yok eder.”
[3] Dostoyevski’nin Budala romanından..