Gülmek iyi geliyor insana; bedenine, psikolojisine… Yalandan da olsa gülecekmişiz. Beyin bunu sahici algılayıp olumlu mesajlar yolluyormuş sinir sistemine, kaslara, gerekli organlara.
Suratımız yok yere düştüğünde de telaşa düşüyormuş, ters giden can sıkıcı durumlar var diye. Bu da ruh ve beden sağlığına iyi gelmiyor. Hele de çoğunun toplamı…
Tek çare gülmek gibi gözüküyor şu durumda… Gülen, kahkaha atan bir toplum da değiliz ki! Arabeski, karamsar bir ruh yapısına yakınız daha çok da. Sosyal, ekonomik şartlarımızdan ve kültürel yapımızdan kaynaklanıyor bu. Bu alanlardaki kısıtlılıklar ve sonu gelmez sorunlar yüzünden.
Bir bile değil, iki sıfır yenik geliyoruz dünyaya. Koca Dünya omzumuzdaymış gibi yaşıyor, koşturuyoruz ömrün sonuna kadar. Ağır, kaygılı, hüzünlü. Günü kurtarma derdinde çoğu da…
Tuzu kuru biri olsak da yetmiyor, yaşanan ya da yaşatılan tatsızlıklar etkiliyor bizi ister istemez. Süregelen gelişigüzellik ve haksızlıklar etkiliyor.
İnsanız, yaşananların, hissedilenlerin bize de sıçrama gibi bir huyu var. Bir yaz günü, soğuğun iliklere işlediği bir filmi izlerken camın ötesinde üşüyen biziz. Aksi bir mevsimde de sımsıcak güneşli bir sahneyi izlerken omzumuza güneş değmiş gibi hisseden yine biz. En küçük bir dokunuş ya da etkiyle bile yeşillerini açacakmış gibi baharlaşan… En kuru yerlerinden bile tomurcuklar çıkarmayı aklından, yüreğinden geçiren… Umutla, hayalle şaha kalkan, hayal kırıklığıyla kırılma noktası yaşayıp yıkılan, insanlıktan bile umudu kesme noktasına gelen…
“Gülmek, bir halk gülüyorsa gülmektir,” diyor ya usta. Yerden göğe kadar haklı!..
Bazen günah, bazen ayıp bazen de yersiz sayılıyor bizde gülmek. Başkaları gülmezken, gülemezken hele… Yaşımızdan, bulunduğumuz ortamdan ya da cinsiyetimizden dolayı… Hafiflik göstergesi sayılacağı için de gem vuruluyor bizde gülüşlere.
Geleneksel, dini bir takım nedenler yüzünden de gülmek gibi en yararlı, en pozitif eylemden çokça mahrum ediliyoruz. Kendimizi bütünüyle kaptırmasak da yolunda gitmeyen, çözülmeyen sorunlardan, sıyrılmak konusunda büsbütün becerikli değiliz. Mış gibi de yapamıyoruz.
Gülmek iyi geliyor gelmesine de nadiren gülüyoruz. Çok komik bir şey anlatıldığında ancak. Birbirimizi yolda, izde gördüğümüzde ya da misafirlik ortamlarındaki karşılaşmalarda. Selamlaşmak babında bir gülümseyiş iletiyoruz tanıdıklara, sevdiklerimize ya da yeni karşılaştığımız kişilere. Sadece kendimize değil, etrafımızdaki insanlara da faydası var gülmenin. Gülmek, güzel bir enerji, moral alışverişidir aynı zamanda…
Fakat yalandan gülmek de nesi? Hoş ya da komik bir şey hatırladığımız zamanlardaki gülümsememize de benzemiyor. Geçerli bir mantık arıyoruz bunda doğrusu. O sıralar iyiysek hele. Hayatın olanca akışına, gerekli gereksiz yoğunluklarına kaptırmışsak kendimizi. Hastalık ya da ölüm çok uzak gözüküyorsa bize… Yaşama sıkı sıkı tutunmuşken tuhaf geliyor bu gibi öneriler.
Tabii başa gelince durumlar değişiyor. Bedenimiz bize gerekli uyarıları en ciddisinden yaptığı sıralar akla yatkın gelmeye başlıyor en mantıksız şey bile. İyileşmeye çabalarken.
İş oralara gelince tam tersi bir felsefe geliştiriyoruz. Her şeyde bir mantık aramaya ne lüzum var ki canım! Ayrıca, kendi kendine gülene kim ne derse desin!.. Bir kere geliyoruz dünyaya. Ağlayıp, acı çektiğimiz zamanlara oranla daha fazla olmalı gülüp coştuğumuz zamanlar.
Dolayısıyla da her şeye ama her şeye rağmen gülmeliyiz. Yalan da olsa!..
Sarhoşluğa benzer şekilde hoşuz ya gülerken, daha affedici, daha ılımlı bakıyoruz her şeye. Aradaki ince ya da kalın duvarları yıkıyoruz gülerken. Kimse korkmuyor, çekinmiyor bizden o sıra.
Hazır hoş görülü ve esnekken, hayatın, insanlar arasının yoran, bıktıran, uzaklaştıran taraflarına da bir “Amaan!” çekiyoruz. En aşağılara indiriyoruz insanlarla aradaki beklentiyi… Gülüşlerimize gölge düşmesin diye… Her zaman olduğu gibi bireysel çabalarımızla güldürüyoruz yüzümüzü.
Gülmenin yol açtığı çokça güzellik, iyilik var, evet. İyi olmanın, iyi hissetmenin, hatta hissettirmenin tılsımı gibi bir eylem gülmek. Bir gülen yüz, her şey yolundaymış hissi veriyor insana. Bir yerlerde kendini acıyla, öfkeyle, özlemle hissettiren bir takım düğümlerimiz çözülüyor biz güldükçe, gülebildikçe…