“Buzdan Top” Yazar Uğur Deveci’nin 2023 yılı mayıs ayında, İthaki Yayınları etiketiyle yayımlanan ikinci romanı. Kitabın en önemli özelliği ana ve yan karakterlerin çokluğu, her birinin farklı sosyoekonomik sınıflara mensup olması. Roman onların yaşam öykülerini bölümler halinde veriyor. Tek tek okunduğunda, hikâyeler toplamı bile denilebilir. İlerleyen sayfalarda, kişileri yakından tanıdıkça, onların temsil ettiği sınıflar, birbirleriyle kesişen yollar, kurulan ilişkiler dolayısıyla, kapitalist düzenin ayak seslerini duyuruyor. Sonrasında çarklar dönmeye başlıyor.
Kahramanların ilki tıp öğrencisi, Fuat Bener. Darbe öncesi yürüyüşe katılıyor. Kurulu düzenden memnun olmayan, muhalif bir genç anlaşılacağı üzere. Bu eylemde kör kurşunla vurulan askere yardım ederken yakalanıp tutuklanıyor. Tam on üç yıl içerde kaldıktan sonra, bin dokuz yüz doksan üç yılının, mayıs ayında, demir parmaklıklardan kurtuluyor.
“Ne zaman birileri gelip hapishane için dört duvar dese, gözleriyle tavanı gösterir, eliyle beş işareti yapardı ve en çok tepesindeki duvar, ruhunu daraltırdı.” (Sayfa 25)
Kahramanın Mamak Askeri Cezaevi’nden özgürlüğe doğru uzanan yolculuğu, Hepsibirtepe Mahallesi’ne ulaştığında son bulduğu sanılsa da, bambaşka şekilde yeniden başlıyor.
“İnsan… başa dönebilir mi ve başın nerede olduğunu bir bilen var mı?” (Sayfa 280)
Yaşam hikâyelerini anlatır edebi metinler. Elbette dil ve anlatım becerisiyle. Akıcı, sürükleyici, yalın, yoğun gibi tanımlanabilir yazarın üslubu. Ancak yukarıdaki tek cümlenin, beşinci duvar gibi sözünün etkisi, sayfalar boyunca süren anlatıyı başka yere taşıyabiliyor. Okurun gözünde ete kemiğe bürünen kişilerle yakınlık kurmasını sağlamanın yanı sıra, üzerinde hiç durmadığı durumları da düşünmeye davet edebiliyor.
İnsanlar merak denilen duygunun esiridir çoğu zaman. Ve sırları öğrenmek için yanıp tutuşurlar. Buzdan Top’un karakterleri de sırlarla dolu. Bir mektupla okur kısmen aydınlansa da, metin boyunca sürekli gölgede kalan yerlerde dolaşmaya devam ediyor. Yarı karanlıkta kalan sırlar, yarım kalan mutluluklara, gerçekleşmeyen hayallere benziyor. Burada kitabın önemli kavramı “eksiklik” sık sık karşımıza çıkıyor, kişiler ve olaylar hep tamamlanabilirlik duygusuyla eyleme geçiyor. Ancak insana dair diğer bir kavramı da ihmal etmemiş yazar. Temel ihtiyaçları karşılansa da yetinmemezlik duygusuyla hareket edenleri. Kitabın 127. Sayfasında,
Açgözlülük insanoğlunun çağlardan beri süregelen savaşlarının en büyük nedeni. Kendini toprağın, ağaçların yegâne sahibi olarak görme yanılgısına dair, sayfa 145’de şu cümlelere rastlanıyor,
“Neylesin, insanlar ağaçlar gibi hiç yer değiştirmeden durabilen canlılar değildi ve bir gün dünya üzerinde insan görmeme lütfuna erişmiş tek bir ağaç kalmayacaktı. Hiç ağaç görmemiş insan olacaktı belki ama insan görmemiş ağaç bırakmayacaklar, biliyordu. İnsanlar durmayacaktı.”
Yazar Uğur Deveci, “Yollar, İnsanlar, Sokaklar, Oyunlar” olarak adlandırdığı ana bölümlerde anlatı düzlemine yerleştirdiği, yaşam öyküleriyle birlikte tanıttığı karakterleri, onların yaşadığı alanları, meselesini kusursuz, sade ama derinleşen, kafa karışıklığı yaratmayacak şekilde ifade ediyor.
“Buluşmalar” adlı bölüme gelince romanın seyri tamamen değişiyor. Hızı, heyecanı farklılaşıyor. Çatışmalar başlıyor. Emek ve sermaye karşı karşıya geliyor.
Bilindiği gibi “Sınıf Mücadelesi” kavramını ilk olarak Karl Marx ele almış ve 1848 yılında Friedrich Engels’le birlikte kaleme aldığı Komünist Manifesto adlı eserinde,
“Şimdiye kadar ki bütün toplumların tarihi, sınıf savaşlarının tarihidir,” demiştir.
El; kavga, emek, güzellik, çirkinlik, temas gibi pek çok simgeye, çağrışımlara sahip. Romanda kişilerin dış görünüş betimlemesinde hep eller dikkat çekiyor. Aynı organ, hikâyenin en büyük kırılma noktasına da hizmet ediyor. Romanın ilk dört bölümünde hüküm süren sıcak iklim, bu bölümün başında esen soğuk rüzgârla, olayın temmuzda kışı getirecek denli etkileyici. Okurun kitabı tuttuğu elinin farkına varıp parmaklarını tek tek saydırtacak anlar bunlar.
“…atölyenin küflü duvarlarında acı bir çığlık yankılandı.” (Sayfa 399)
Gerilimin hızla tırmanarak, insanların oradan oraya koşturması izleniyor. Roman boyunca tek başına ve sakince akan tüm dereler birleşmiş, gürül gürül akan bir nehre karışmıştır artık. Ama heyecan dolu dakikaların arasında, okurun nefes almasını sağlarcasına, görünen bu durumun ve eylemlerin anlatımı, 402. Sayfanın,
“Gideceği yere varması insan yaşamıyla yüz yıldan fazla sürecek, vardığında kalıplar otomatik olarak ısınacak ve içinde duran insanlar da tekrar canlanıp dondurulduklarında yaşlarından hayatlarına devam edecekti,” satırlarında güçlü bir metne dönüşüyor.
Çokluğundan dem vurduğumuz, hikâyelerini bildiğimiz roman kişileri, yaşanan felaketin çevresinde toplanır, para bulmak için, yollara düşerler, işin içine bankalar, gayrimenkul satışları girer. Şehirler arası yapılan yolculuklar, gel-gitler, alışverişler. Bir yanda aranan banknotlar, bir yanda kaybolan, unutulan eşya ve canlı tutmaya çalışılan parça… Henüz insanların ikinci eli gibi yapıştığı cep telefonlarının, internetin adını duyduğu ama kullanmaya başlamadığı zamanlar. Yıl 1994. Böylesine bir yaşamsal döngüde, kapitalizmin dönen çarklarını da hatırlamak gerekiyor. Konuya yaklaşımı, bir anlamda teorik olarak karşılığını, yine Marx’tan tanımlayarak,
Basit meta dolaşımında para, bir kullanım değerinin başka bir kullanım değerini satın almak üzere kullanıldığı bir araçtır. Basit meta dolaşımında para meta ilişkisi Meta Para Meta olarak sembolleşir.**
Bu bağlamda romanın alt metninin değeri daha iyi kavranabilir. Bireylerin temsil ettikleri sınıfların davranışsal, duygusal durumlarıyla, olayların hem açık, hem sırlarıyla örülerek, yavaş yavaş aynı dolaşım ağında buluşturularak gösterilmesi, Buzdan Top romanının temel meselesinin ne olduğuna dair izleri veriyor.
İnsan yaşamını kendi elleriyle inşa edemiyor çoğu zaman. İçinde bulunduğu düzende, elinin emeğini hiçe sayarak, karın tokluğu derdiyle çalışıyor. Kimileri ise iki yumruğuna güveniyor. Hayatın zorluklarıyla mücadele ederken katılaşan insan, bazen sorgulamaktan, düşünmekten alıkonuluyor. Yine de, Yazar Uğur Deveci’nin umuduyla bitirelim. Buzdan topsa yaşam, avuçlarda erisin.
*Vikipedia.
**Aylin Yonca Gençoğlu Kapitalist Ekonomik Sitemin Temel Nitelikleri Üzerinden Karşılaştırmalı Bir Analiz. Temaşa Felsefe Dergisi. 14. Sayı 2020