Pek hoş bir fıkra vardır: Harvard Üniversitesi, bir Rus edebiyatı profesörü arıyormuş. Başvuru yapanlar arasında Nabakov da varmış ama işe bir başkası alınmış. Konu medyanın ilgisini çekmiş tabii ki. Muhabirler hemen rektöre koşmuş ve “Efendim nasıl olur? Nasıl olur da Nabokov’iu işe almazsınız?” diyerek onu sigaya çekmek istemişler. O da “Ne yapalım? Veterinerlik fakültesine de hoca olarak filleri mi alalım?” diye cevap vermiş. Nabakov hakkında hiçbir şey söylemeyen ama Harvard hakkında çok şey söyleyen bir fıkra…
Okumak, bütün diğer işler gibi “beceri” gerektirir. Gerekli en temel beceri de harfleri seslendirmekle ilgilidir. Harfleri seslendirmeyi öğrenen bir çocuğun göğsüne kırmızı kurdele iğneleyip “Aferin, okumayı öğrendin” demek, tornavidayı çevirmesi, çekici vurması gerektiğini öğrenen bir kişiye “Aferin, tamirat işini öğrendin” demek gibi bir şeydir. Dünyada harfleri, kelimeleri, cümleleri seslendirmeyi bilen milyarlarca insan vardır. Buna karşılık okuma-yazma bilenlerin sayısı pek azdır.
Beden sağlığımız konusunda, bu konuda öğrenim görmüş, bununla da yetinmeyip kendini başkalarına kıyasla daha iyi yetiştirmiş tıp doktorlarına güveniriz. Kendimizi ehil ellere teslim etmek isteyişimizin ardında ölmek ya da acı çekmek istemeyişimiz vardır. Yememiz ve yemememiz gerekenler konusunda tıp doktorlarının, örneğin diyetisyenlerin ağzına bakarız. Buna karşılık ruh veya akıl sağlığımız söz konusu olduğunda pek de seçici davranmadığımız ortada. Okuma tercihlerimizi okumayı bilen kişilerin önerileri değil sosyal medyanın öncülük ettiği modalar belirliyor. Okumak entelektüel bir uğraşı değil artık. “Ne okuyorsan osun” gibi klişelerde ifade bulan bir “geçici kimlik” göstergesi… Yeni moda bir kitabı “okumuş olmak”, yeni açılan bir mekana “gitmiş olmak”la aynı şey. Elbette, bir mekana gitmeden, kapısının önünde durup “check-in” yapmak, dolayısıyla da o mekana “gitmiş gibi görünmek” mümkün olduğu gibi, bir kitabı okumadan onu “okumuş gibi görünmek” de mümkün. Bir üniversiteye gittiğinizi söylerseniz önünde sonunda diplomanızı göstermek durumunda kalırsınız. Oysa bir kitabı okuduğunuzu söylediğinizde durum böyle değildir. Miş gibi görünmek, bir şeyin ekmeğini onun için gerekli bedeli ödemeksizin yemektir. Polis ya da doktor kılığına girerseniz cezalandırılırsınız ama okur kılığına girmek hukuken suç değildir.
Instagram’da iki milyonu aşkın “#bookporn” hashtag’i var. Peki “book porn” yani “kitap pornosu” ne anlama geliyor? Bir kitabın kapak resmini sosyal medyada paylaşmak neden pornografik olsun ki? Okuduğumuz kitapların kapaklarını sosyal medyada paylaşıyor, hatta bununla yetinmeyip kitabın nesnesini bir peyzaj unsuru, bir fotomodel haline getiriyoruz. Sevişmekle seks yapmak arasındaki postmodern geçişlilik, okumakla göz atmak arasında da söz konusu…
Pornografinin özelliklerinden biri, ima ettiği deneyimin gerçek değil gösteri (ya da simülasyon) olmasıdır. Sosyal medyada bir kitabın resmini paylaşan kişi, o kitabı okuduğunu ima eder -ki bu ima ona kitap konusunda söz söylemesi için bir otorite bahşeder. Resmi paylaşan kişi, otoritesini kitabı okumuşluğuna ilişkin içeriksiz/görsel beyanından alır. Dolayısıyla otoritesi -diploması olmayan bir hekim gibi- kendinden menkuldür. Paylaşım sayısı arttıkça sosyal sermayesi ve dolayısıyla da otoritesi artar. Kitap pornosu kitabın değil paylaşımda bulunan kişinin imgesini inşa ve ifşa eder. Kitap sahiden okunmuş olabilir. Ama olmayabilir de… Kitap pornosu, kitabın sahiden okunduğuna dair bir veri içermez. Onu bir fetiş nesnesi olarak sunar: Kitap bir hikayenin -örneğin bir haz ritüeli simülasyonunun- merkezine yerleştirilir ve o hikayenin -deniz manzarası, kahve ve lokum gibi- oyuncularından biri haline gelir.
Bu tür bir peyzaj nesnesi, imgesini taşıyormuş gibi göründüğü kitap hakkında hiçbir şey söylemez. Fotoğrafın anlatısı, onu paylaşan kişinin o andaki tüketimi hakkındadır. Bu nedenle kitap pornosu, kitle kültürüyle ilgilidir ve meta fetişizmi üzerinden okunmalıdır. Tıpkı cinsel pornografi gibi, bakan gözü edilgenleştirir. Onun “kitap” denen şey hakkındaki genel kanaatini belirler ve okuma eylemini imkansız hale getirir. Cinsel pornografinin bireylerin cinsel yaşamı üzerindeki etkisi neyse, kitap pornosunun okuma kültürü üzerindeki etkisi de odur. Hakkında paylaşım yapılan (ya da kişisel kitaplığa yerleştirilen) kitap sayısı bir “skor”dur. Bir “Spring-break” skoru…
Kitabın pornografinin nesnesi haline gelmesi aynı zamanda “kitap” ile ima edilen metnin etrafını süsleyen gürültülerle sansürlenmesi, muhatapsızlaştırılmasıdır. İmgesi pornografikleşen bir kitap, kitap olmaktan çıkar ve bir metaya dönüşür. İmgesi gerçekliğiyle örtüşmeyen her şey gibi okunaksız hale gelir, yamuklaşır. Böyle bir kitap için her tür aşırı yorum kaçınılmaz olarak meşrudur. Böylece kitabının imgesi üzerinden yazarın imgesi de her tür iğfale açık hale gelir. Çünkü herkesin beğenisine sunulan şey ister istemez referanssızlaşır ve referansı olmamak, iğfale açık olmak demektir. “Yazarın ölümü”, gerçek anlamda kitap pornosuyla gerçekleşir zira pornografik bir evrene ait “yazar” imgesi haysiyetini yitirmiş bir yazar imgesidir. Okur olmak için “okumak” gerekli değilse “yazar” olmak için de “yazmak” gerekli değildir.
Pornografinin bir diğer özelliği, bakan gözü kışkırtarak edilgenleştirmesidir. Kitap pornosu, bakan gözü kitabı okumaya değil, onu satın almaya, onun benzeri bir görselini paylaşmaya ve en önemlisi de kendisini beğenmeye davet eder. Beğenmek, kışkırtmaya tabi olduğunu ifşa etmek, kendini kışkırtanın ve diğer kışkırtılanların (cemaat) meronimisi haline getirmektir. Kitap bir “meşhur”dur ve onun bir görselini paylaşmakla meşhur bir kişiyle birlikte çekilmiş bir selfie’yi paylaşmak arasında fark yoktur. Paylaşan, yazarın şöhretinden kendi imgesine pay biçmiş olur. Kitabın otoritesi değil menajeri olan “yazar” da artık metonimik imgesini pornografikleştiren herkesin taleplerine cevap vermek zorundadır. Onların paylaşımlarını beğenmeli, paylaşmalı, imza günleri düzenlemeli, fanlarıyla fotoğraf çekilmelidir. İmza günü de artık yazarla okur arasında -kitabın içeriğiyle ilgili- entelektüel bir etkileşim değil meşhur birine dokunmakla -imzası onun bedenidir- ilgili “casual” bir cinsel faaliyettir.