Yasak meyvenin vebalini silkele kamburundan. Diri diri gömüldüğün o toprağa, bir kez olsun bak. Onunla göz göze gel. Taşlandığın yerden kendini taşlayışın, başka bir yere ait değil. Gözlerini yakan kanını kir belleyen hep aynı çıkmaz.
Hatırla! Seni artık gömemeyenler nasıl da bir fabrikanın içine hapsettiler. Kapadılar kapılarını. Dişlerini tenine geçirdiler, lime lime ettiler seni. Her devirde ayrı bir kıvrım yüklediler sana. Bir plastik çiçeğin suretine oydular seni. Daha derinine indiler, diline indiler, özüne indiler, rahminin kapısının açılma vaktine kadar indiler. Eksilte eksilte sindirdiler seni.
Hatırla! Yürünmeyecek yolları, yaşanmayacak saatleri, karanlıkta ama en çok aydınlıkta uğranmayacak sokakları öğrettiler sana. Bir korkuyu beslediler ensende.
Hatırla! Seni sensizlikten vurdular. Senden kendini yutan bir katil yarattılar. Senden bir katil yarattırdılar. Senden katilini yarattırdılar.
Hatırla! Bir üçüncü sayfa haberinden fazlasısın sen, bir kıskançlık cinayetinden, sözde namus kavramından, mülkiyet arzusundan daha büyüksün. Pışpışlama artık diril diril diyen ruhunu. Doğ kendine! Sekiz, on sekiz, yirmi sekiz fark etmez. Dünyanın her yerinde her gün bir kadın öldürüldüğü yerden yaşama yeniden doğuyor. Mart, nisan, mayıs, fark etmez, küflü bir yazgının değil bir kudretin parçası olduğunu bilerek yerkürenin ta içinden yay ışığını!
Silkele kamburunu, hatırla, doğ kendine… Doğ ki doğsun dünya!
GÖKÇE HATİPOĞLU