Nazım Hikmet’in şiiriniz üzerindeki etkisi nedir ? gibi çetrefilli bir yazıya başlamak için sanırım en uygun yol Nazım Hikmet’e başladığım yerden başlamak. Ortaokul yıllarında evde kitapsız kaldığım bir gün babamın kütüphanesini karıştırırken buldum Valâ Nureddin’in, nâm-ı diğer Vâ-Nû ‘nün Bu Dünyadan Nâzım Geçti kitabını. İlk dizeler,
O mavi gözlü bir devdi
Minnacık bir kadın sevdi
hangi kıza okusam hoşafının yağı kesilirdi. Gerçi ben mavi gözlü değildim; üstelik şiirde şiiri okumayı düşündüğüm kızların anlamayacakları birkaç sözcük vardı ama bunlar çözülebilir, küçük teknik sorunlardı. Kim olduğunu bilmeden okumaya başladım Nazım Hikmet’i.
Şiir serüvenim sürdükçe yıllar içinde defalarca, döne döne, altını çize çize, ısıra ısıra, tuzla ovarak, kenarına notlar alarak okudum ve şiirle ilgili ne öğrendiysem birazını ondan öğrendim.
Uyak kullanmayı ondan öğrendim,
Birden
bire kuş gibi
vurulmuş gibi
kanadından
Yaralı bir atlı yuvarlandı atından !
Bağırmadı,
gidenleri geri çağırmadı.
Imgelerin büyüsünü ondan öğrendim,
Ve Türkmen kayıkçı
dümenin yanında bağdaş kurup oturmuş.
Başında kocaman kara bir papak;
bu papak değil:
tüylü bir koyunu karnından yarıp
geçirmiş başına
Koyunun tüyleri düşmü kaşına
Benzetmelerin şifresini onunla çözdüm
Deli çığlıklar atıp avaz avaz
burnumun dibinden gelip geçti yaz
sarı
tahta vagonları
ter tütün ve ot kokan
bir tren gibi
Halbuki ben
istiyordum ki gelsin o
kırmızı bakır bakracında bana
sıcak süt getiren gibi
…
Yağmur çiseliyor,
korkarak
yavaş sesle
bir ihanet konuşması gibi
Metaforların labirentinden onunla çıktım, biçimin sicimini çözdüm
Dalga bir dağdır
kayık bir geyik!
Dalga bir kuyu
kayık bir kova!
Çıkıyor kayık
iniyor kayık,
devrilen bir atın sırtından inip
şahlanan bir ata biniyor kayık
Şiirde özel adların kullanılmasının önemini, gündelik rahat söyleyişin gücünü hep o anlattı
Heheheyy TARANTA BABU
Hehehey!
yaşamak ne güzel şey
anasını sattığımın
yaşamak ne güzel şey
Yinelemelerin etkisini Şeyh Bedrettin Destanı’nın 9. bölümünü, Angina Pektoris’i okurken anladım
Sıcaktı.
Sıcak.
Sapı kanlı, demiri kör bir bıçaktı
Sıcak.
Sıcaktı.
Bulutlar doluydular,
bulutlar boşanacak
boşanacaktı.
…
Yarısı burdaysa kalbimin
yarısı Çindedir doktor
sarı nehre doğru akan ordunun içindedir
sonra her şafak vakti doktor
her şafak vakti kalbim
Yunanistan’da kurşuna diziliyor.
Uzak çağrışımı, eksiltili anlamı, göstergelerden yararlanmayı, yan anlamları, sapmaları, aliterasyonu, assonance’ı, anaphora’yı, epistrophe’yi, hep onunla çalıştım. Saman Sarısı’nı, Şeyh Bedrettin Destanı’nı, Memleketimden İnsan Manzaraları’nı, Dünyanın En Tuhaf Mahluku’nu okudukça şairin üslubunun değil dilinin aslolduğunu anladım.
Şiirle mektup yazılabileceğini, şiirle oyun, destan, öykü, tarih yazılabileceğini, dahası şiirin yazılabileceğini ve yazmakla dünya düzenine karışılabileceğini gördüm.
Doğu ile Batının buluşması oldu benim için o. Doğu’nun zarifane, levendane söyleyişiyle şiirsel resimler ve müzik ile temellendirilmiş şiiri ile Batı’nın zaman, mekân ve konu bütünlüğünü öne çıkaran dramatik şiirini kaynaştırmayı ondan öğrendim.
Tüm bunlardan sonra Nazım Hikmet’in şiirinizdeki etkisi nedir ? diye sorulduğunda tek bir şey geliyor aklıma. Ben, Nazım Hikmet’ten, önce nelerin şiir ile söylenemeyeceğini öğrendim sonra her şeyin şiirle söylenebileceğini.