Engin Elman’ın Afrika’nın Yapayalnız Lalesi isimli ilk öykü kitabı kütüğe Hece Yayınları ailesinden Ocak 2020 tarihiyle kaydedilmiş.
Engin Elman 86 doğumlu bir edebiyat öğretmeni. Sinemaya, Kürt dili ve kültürüne akademik ilgisi olan bir yazar. Bu bilgiler daha derin okumalar için önem arz edebileceği gibi bu ilk öykü kitabı için de bazı hususlarda iz sürmeyi kolaylaştırıyor. Farklı kültürel alanlara bir sinemacı gözüyle bakabilmesi bunlardan akla ilk gelen.
Kitap, 13 öyküden oluşuyor. 80 sayfa sonra kitap bitiyor, Engin Elman’a has bir yalnızlık başlıyor. Zarife Nine başlıyor, Bakır Çaydanlık başlıyor, Afrika büyüyor, Leyla zaten hep orada. Bir Film Karesinin Tasviri adlı öykünün kitabın ilk öyküsü olması önemli bir tercih. Zira kitabın birçok öyküsünde kendini hissettiren olayları kameradan takip ediyoruz hissi için bir uyarı, bir teklif, bir kendini belli etme yolu. Kelime sayısı açısından çok uzun sayılamayacak öykülerde bazen uzunca sayılabilecek cümlelerden sonra kısacık, vurucu cümleler yetişiyor imdada: “Kaba kuvvetine aynı sertlikte karşı koyan kadın zamanla pes edince adamın kendinden taşan öfkesi dindi. (…) Sarsıldı. Koştu. Yalpaladı. Düştü. Kalktı. Nefeslendi. Durdu. Tekrar koştu. Bağırdı. Çağırdı. Sesi yırtıldı.” (Masumiyet Karinesi)
Bakır Çaydanlık, Leyla Gazeli, Afrika’nın Yapayalnız Lalesi, Masumiyet Karinesi kitabın kuvvetli öykülerinden. Kitapta diyalog tarzıyla yazıldığı söylenebilecek iki öykü de var (Bahçıvan ile Uşak, Yeni Bir Mesajınız Var). Bu diyaloglar genelde sanat, edebiyat, fikir odaklı. Kitabın son öyküsü Çocuk ve Allah, en kısa öykü ve kitabın iyi öykülerinden. Kaotik Günce öyküsü kitabın kapalı, nispeten zor metinlerinden.
Kitabın benim açımdan en dikkat çekici yanlarından biri yazarın/anlatıcının kişisel acılardan toplumsal sancılara kapı açması. Mesela Afrika’nın Yapayalnız Lalesi öyküsünde kalabalık bir ailede içsel bir yalnızlık yaşayan kişinin zihni bizi “Artık insanların vicdanlarına kocaman binalar dikiliyor.” ifadesiyle büyük mercekli problemlere yönlendiriyor. Buradan açılan kapıyla mültecilerin acılarına, yozlaşmış kent anlayışına, buruşuk bir dünya haritasına (s. 17) varabiliyoruz.
Sıradanı anlatma zorluğunun canlı anlatımlarla aşıldığı bir kitap Afrika’nın Yapayalnız Lalesi. Zorlamadan, zorlanmadan tahkiyeyi etmeyi seçen bir yazarın yalnızlık, keder ve merhamet/sizlik dolu anlatı dünyasına zorlamadan, zorlanmadan girmenin yolu.
*Akıldan Uçup Yazıya Tutunanlar*
1.Adamda bi kere yazar adı var. Bu addan genel müdür bile olur. Bir kitabın genel müdürü.
2.Kapaktaki kesme işareti karizma. Siz ne anlarsınız!
3.Yapayalnız olduğu söylenen lale(ler)den kapakta dört tane var! İroni mironi işleri bende diyor yani. Eyvallah.
4.Öyküler genelde yağmurlu, parçalı bulutlu. Laleler fazla yağmuru sever mi?
5.Yazar bey oğlumuz yazarken bazen kendini ders anlatırken bulmuş. Ben anlarım, ben de öğretmenim.
6.İnsan kitaptan bir öyküyü de bana itham eder. Ayıp.
7.Afrika Afrika olalı böyle Lale gömmedi.
8.Abi bırak bu işleri de gel ben sana lale ısmarlayayım, sen bana Afrika payla. He?