Ranciere, Kurmacanın Kıyıları’nda modern kurmaca diye bir şey varsa onun en kısa tanımının baht dönüşünün ortadan kalkması olabileceğini söyler ve devam eder: “Zaman artık kendi sonuna varmak için acele etmez. Satürn gibi kendi çocuklarını yemez. Auerbach’ın Virginia Woolf kurmacasının ilkesi olarak ileri sürdüğü o ‘rastgele an’ tam olarak budur: Artık herhangi bir şeyi ne kuran ne de yıkan, hiçbir sona varmayan ama potansiyel olarak tüm zamanı ve diğer tüm yerleri içerecek şekilde sonsuza dek genişleyen o an. Mekânın cömertliğiyle kazanılmış bir, bir arada varoluş zamanı.” Mekânı ve diğer her şeyi içeren bu zaman, Virginia Woolf’un metinleriyle en kapsamlı örneklerini vermiştir kuşkusuz. Mrs. Dalloway, zaman ve mekânın kaynaşıklığını bilinç akışı tekniğinde bir araya getirir. Funda Özsoy E. son romanı Bugün Güzel Şeyler Olacak’ta geçmişin ve geleceğin şimdiyle sürekli bir ilişki içinde olarak, şimdide kurulmakta olduğunu gösteren bilinç akışını tekniğini kullanması başta olmak üzere birkaç yönden Mrs. Dalloway’e güçlü selamlar gönderir.
“Ayhan ‘Ekmekleri ben alırım.’ dedi.”
İlk cümle bizi Woolf’un ilk cümlesine götürmüştür bile:
“Mrs. Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi.”
Ayhan’ın ruh hali de Mrs. Dalloway’in o sabah sahip olduğu ruh halini hatırlatır. Düşünceleri tabiatın canlılığına, doğanın güzelliğine, kâinatın sunduklarına içten bir teşekkür barındırır. İlk cümlede olduğu gibi, şimdiki zamanda söylenen az sayıdaki diğer cümleler de bir sıçrama tahtası görevindedir. İlk cümleden hemen sonra gireriz Ayhan’ın zihnine. Sadece bir kütüphane memuru değil, aynı zamanda yazardır da Ayhan. Bugüne kadar dört kurmaca eser yayımlamıştır. Bugün zihninde yeni romanının ilk cümlesinin ne olacağına dair arayışlar vardır. Yaralarını eserlerinin en derinlerine gizler farkında olmaksızın. Bardağın dolu tarafından bakmaya gayret eder. Zulmeden bir babayı terk edememiştir hiç. Bunayana kadar maaş kartı dahi babasının elindedir. Bunları sayfalar ilerledikçe öğreniriz. Roman açılır açılmaz bizi bekleyen başka bir gerilim vardır: Ayhan’dan bir buçuk yaş küçük kız kardeş. Yirmi iki yaşında evi terk eden ve babasına cenazesine bile gelmeyeceğini söyleyen, cenazeye gelene kadar o eve ayak basmayan Prof. Dr. Tomris Ekinlik. Babasının yedisine de kırkına da katılmamış, elli ikisi için yalnızca bir günlüğüne uğramıştır. Bütün bunların yanında Ayhan’ın hiçbir kitabını okumamıştır daha. Onun tarafından görülmemek de hâlâ incitiyordur Ayhan’ı. Jane Austen ve Virgina Woolf liderliğinde iki ayrı taraf olmuş gibilerdir. Tomris, Woolf’un tarzının hakkını vermek istemez. Ayhan’ı okumaya gerek görmemesinin biraz da bununla bağlantısı vardır. Metin boyunca bir yazar ve profesör arasında tartışma konusu olabilen ya da aralarındaki gerilimin altını entelektüel düzeyde dolduran birçok başka yazar, eser ya da karakter ismine şahit oluruz: Kafka, Samsa, Selim Işık, Palto, Oğuz Atay, Feride, Tante Rosa, Kırmızı ve Siyah, Zerdüşt, Nietzsche, Ahmet Haşim, Tanpınar, Acımak, Yahya Kemal, Yunus Emre, Edip Cansever, Didem Madak… Birbirlerini anlaması ve çok şey paylaşması beklenen bu iki kardeş, birbirinden fersah fersah uzaktır. Ayhan ne kadar iyimser ve uyumluysa Tomris o kadar öfkelidir. Sevilen sayılan bir lise öğretmeni olan Celal Bey’in, başkalarına karşı bambaşka bir adam olan babasının, evin içini anneleri ve kendilerine zehir edişini bir türlü affetmez. Damarlarında zehirli bir öfke dolaşır, bu öfke kendisine doğru büyük bir yıkıcılık barındırır. Funda Özsoy, Ayhan’ın sorumluluk hissindeki suçluluk korkusunu, Tomris’in öfkesindeki kurban mantığını öyle güzel işler, öyle derinden kavrar ki karşımızda insan psikolojisini çözdüğünden emin olduğumuz bir yazar büyür gittikçe:
Bölümler ve içerikteki derinleşmede de söz etmeye değer bir şıklık vardır. Sıkışmak bölümünde, kahvaltı sofrasında sucuklu yumurtalar dağıtılacakken tırmanan gerilim, alttan alta kaynayan daha büyük sorunların habercisidir. Ev sıkıştırır, sofralar da. Üstelik helva kavrulacaktır daha. Tomris buna bile öfkelidir. En küçük kardeş Fatma’nın varlığı Tomris’in öfkesini dizginler biraz. Ayhan’ın can sıkıcı kabullenişi ve sorunlara karşı bir savunma mekanizması olarak takındığı yüzsüzlüğü yoktur Fatma’da; annesinin daha fazla üzülmemesi adına ne gerekiyorsa yapmaya hazırdır. Tomris’in iğneli sözlerine karşı o da dikenlerini çıkarır. Ayhan ve Tomris’in aksine evli ve on dört yaşında bir kız çocuğa sahip olduğu için onlardan daha olgun olduğuna dair bir kanı da yerleşmiştir içinde. Derinleşmek bölümünde anne helvanın hazırlıklarını yapana kadar sahile giden üç kız kardeş, gerilimlerinde ve öykülerinde de derinleşir. İç seslerinin daha dip kısımlarını duyarız artık. Tomris’in öfkesinin altında yatan korku ve güvensizlik, denize açılmasının da en büyük düşmanıdır. Derin havuzlarda çok rahat yüzse de denizde bunu yapamaz. Kendini denize bırakamamanın temel bir güvensizlikle ilgili olduğunu da ıskalamamıştır Funda Özsoy E. Aynı şekilde Ayhan’ın çarpıntıları da cılız bir şekilde başını uzatan gerçek kendiliğin korkuları olarak yorumlanır. Yazar çok ince ayrıntıları, tüm roman kişilerine ustalıklı bir biçimde yerleştirmeyi başarmıştır. Genişlemek kısmında helva, genişleyip yağı çeker içine, zaman genişler, öğle uykusu içine alır herkesi, bilinç genişler, zihinler dallanıp budaklanır. Son bölüm olan Çözülmek’te roman boyu akan düşünceler, makul denebilecek bir şekilde nihayetlenir; komşulara helva ikram edilir. Mrs. Dalloway’de Londra’nın ünlü saat kulesi Big Ben’in her saat başında duyulan sesinin romanın şimdiki zamanına yaptığı katkı gibi burada da helva üzerinden ilerleyen bir çizgisellik söz konusudur. Bu sayede, tüm zamanları kucaklayan bir şimdide, Ricoercu anlatısal zamanın yoğunluğunu takip etmek kolaylaşır.
Bugün Güzel Şeyler Olacak Virginia Woolf’a selamlar yollayarak bize Mrs. Dalloway’i anımsatan bir yürüyüşle başlayıp insan psikolojisinin en derinlerini kavrayışıyla beni kendine hayran bırakan bir metin oldu. Günümüz kurmacasında bilinç akışının en güçlü örneklerinden biri olarak şimdiden yerini aldığını düşünüyorum. Ayhan’ın bulduğu ilk cümle ise romanın son sayfasında bizi bekleyen bir bengi dönüş sürprizini başlatarak bu kadar şıklığın üzerine ayrı bir zarafet katmayı başarmış.