Recep Kayalı’nın “Kamburuma Üç Sebep” adlı öykü kitabı, Ekim 2020’de Bilge Kültür-Sanat’tan çıktı. İshakEdebiyat’ın 2020 öykü soruşturmasında Ethem Baran, Mehmet Fırat Pürselim, Emin Gürdamur gibi yazarlar beğendikleri ilk üç öykü kitabı arasında Kayalı’nın bahsi geçen eserini andı. Bize de eseri alıp okumak düştü okurlar olarak.
8 öyküden oluşan eser, adını ilk öyküden alıyor. “Kamburuma Üç Sebep” öyküsü, kambur bir babayı ve bu babanın kamburluk sebeplerini kızına masallarla anlatışı üzerine kurulmuş. Eser her ne kadar bu ilk öyküden adını alıp üç sebep üzerinde dursa da esasen bütüne yayılan izlekte insan olarak kamburluğumuza çok sebep sıralanıyor. Yaşamın türlü hallerini birer kambur olarak taşıyoruz sırtımızda. Otoritelerin baskısı, anne-baba-çocuk üçgenindeki türlü sıkıntılar, karşılıksız aşklar, sahipsizlik, yalnızlık… Yazarın da “Kamburuma Üç Sebep” öyküsünde dediği gibi “…dünya ağır. Hem de çok.”Özetle var olmanın ezici kamburluğu altında yaşamlarımızı sürdürüyoruz. Yazarımız Recep Kayalı da bu durumları çok iyi gözlemleyip kendine özgü bir üslupla aktarıyor bize.
“Persona Non Grata” adıyla müsemma bir öykü. Babasının intiharıyla başlayan utanma duygusunu kader edinmiş bir şair genci anlatıyor. “İstenmeyen, dışarda kalan” olma durumu öykünün bütününe hâkim.
“Kör Kuyulardan Çıkartılan Hikâye” haksızlık ve isyan üzerine kurulmuş. İroninin ve alegorinin yanı sıra büyülü gerçekçiliğin de ağır bastığı öyküde hak mücadelesinin ağır bir şekilde cezalandırıldığı anlatılmış.
“Önce Dağlar Kar Tutar”da yine bir baba oğul ilişkisi görüyoruz. Yıllardır görmediği babasının ölümünü öğrenen genç, annesinin hatırı için cenazeye katılmak durumunda kalacak; geriye dönüşler ve iç monologlarla bize içinin parçalanışını aktaracaktır.
“Çürüyen Gölgeler Sonat”ında da otorite eleştirisi var. Yüzü ucubeye benzeyen Eyüp, Başkan’ın akıl almaz zulümleri için kullanılıyor. Bir yandan Eyüp’ün talihsizliğine dertleniyor öte yandan Başkan’a karşı halkın galip gelmesini umuyoruz öykü boyunca. Kitabın bu öyküsünde de gerçeküstü ve masalsı bir anlatım benimsenmiş. Bu öykü bana Sabahattin Ali’nin “Sırça Köşkü”nü çağrıştırdı.
“Fikret Üçlemesi”, öykünün ana kahramanı Fikret’in çocukluğunu, gençliğini ve yaşlılığını ters kronolojik bir şekilde veriyor. Kahramanın “şimdiki zamanı”yla başlayan öykü oradan gençlik ve çocukluğa uzanıyor. Fikret’in de kitaptaki diğer kahramanlar gibi içinde kalanlar vardır. Çocukluğundan ve gençliğinden çağrışımlar yaşanılan zamanı da etkilemiştir.
Kitabın son öyküsü “Kenan Üçlemesi” bizi Kenan’ın çocukluğundaki bir rüyaya daldırıp oradan hazin bir yalnızlığa sürüklüyor. “hayatın tek seferlik bir hak oluşuna canı sıkılan” Kenan’a hak vermemek elde değil.
“Öfkemin ruhuma kafa attığını hissediyorum.” diyor yazar “Persona Non Grata”da. Bu hissin öykülerin geneline yayabileceğimiz bir his olduğunu düşünüyorum ben de. Yazarın dinlediğim ve okuduğum söyleşilerinde söylediklerinden yola çıkarak dünyadaki bütün haksızlıklardan ve insanların yarattığı olumsuzluklardan rahatsız olduğunu söyleyebilirim. “Kamburuma Üç Sebep” eserinde de bu duyguların yansımasını görüyoruz.
Geri dönüşler, bilinç akışı, iç monologlar, öykülerin sonundaki şiirsel eksiltili cümleleriyle; içimizi sızlatan, öfkemize de merhametimize de sunulan içerikleriyle dikkatli bir okumaya davet ediyor bizi yazar bu kitabında. Bu daveti geri çevirmeyin, derim.