“Ben yaşadığını yazmaya çalışan bir ozanım. Yaşam benim için hep büyülü, giz dolu, harikulade olagelmiştir. Hep şaşkınlık içinde kalmışımdır. Düşlerle, imgelerle beslenen, aşk dolu bir yapım var. Hep coşku içinde oldum. Coşkumu, şiir yazmadığım zamanlar dünyaya aktaramadığım için hep çarpıntılı bir yürekle yaşadım.”
Şiiri Düzde Kuşatmak adlı kitabında yer alan İnce Şeyleri Anlamak yazısında böyle diyor Gülten Akın. Bu alıntıdan hareketle Gülten Akın’ın şiirlerini okurken içine düştüğüm duygu deryasını düşündüm. Tam olarak şöyle diyebilirim: Büyülü, giz dolu, harikulade, şaşkınlık içinde bırakan, düşlerle, imgelerle beslenen, aşk dolu bir şiiri var ve hep coşku içinde.
Gülten Akın’ı hafızam beni yanıltmıyorsa Grup Yorum’un seslendirdiği Büyü şiiriyle tanıdım. Şiiri bir bütün olarak sevsem de bazı dizelerini anlamakta güçlük çekmiştim. Sonra şiirlerini okudukça gözümüzün önünde olup da görmediklerimizi incelikli bir duyarlılıkla dizelerine taşıdığını ve bunu yalın bir dille nasıl da başardığını görünce hayranlığım arttı. Ama bu yazı şaire bir övgü yazısı değil. Bütün şiirlerini baştan sona okumaya başladığımda kitaplara, şiirlere, sayfalara küçük küçük notlar aldım ve bu notlardan hareketle bu yazı ortaya çıktı.
Burada şairin Yapı Kredi Yayınlarından çıkan toplu şiirlerinin birinci cildine dair, Kırmızı Karanfil (1956-1971), bir şeyler yazmaya çalışacağım.
Bu ciltte Gülten Akın’ın ilk dört şiir kitabı yer alıyor: Rüzgar Saati, Kestim Kara Saçlarımı, Sığda, Kırmızı Karanfil.
Rüzgar Saati
Yitikler Gecesi, Rüzgar Saati, Kör Aynadan İnce Kıza, Deli Kızın Tüküsü (I,II,III), Havada Hoş Bir Aydınlık, Bu Şiir Öğretmen Nevin’e, Uzun Yağmurlardan Sonra, Çağrı, Yağmurlu şiirleri çok sevdiğim şiirler. Neredeyse kitabın her şiirinde en az iki üç dize bir okur olarak bana hitap etti. Altını çizdim, not düştüm, durup düşündüm üzerine. Şiirlerde bir nakarat gibi tekrarlar mevcut. Bazen tek, bazen iki, bazen üç ve bazen de dört dize tekrar ediyor. Bu tekrarlar şiirleri okurken güzel bir tat bırakıyor, ayrı bir hava katıyor bence.
Bu kitabın bence en güzel şiiri, okudukça insanı mest eden, tekrar tekrar okutan, bende yağmur sonrası toprak kokusu etkisi bırakan Deli Kızın Türküsü. Üç şiir şeklinde yazmış Gültek Akın. 22 yaşındayken. Buraya üçüncüsünü bırakayım.
DELİ KIZIN TÜRKÜSÜ
III
Sana büyük caddelerin birinde rastlasam
Elimi uzatsam tutsam götürsem
Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak
Anlasan
Elimi uzatsam tutamasam
Olanca sevgimi yalnızlığımı
Düşünsem hayır düşünmesem
Senin hiç haberin olmasa
Senin hiç haberin olmaz ki
Başlar biter kendi kendine o türkü
Yağmur yağar akasyalar ıslanır
Bulutlar uçuşur geceleyin
Ben yağmura deli buluta deli
Bir büyük oyun yaşamak dediğin
Beni ya sevmeli ya öldürmeli
Yitirmeli büyük yolların birinde ne varsa
Böcekler gibi başlamalı yeniden
Bu Allahsız bu yağmur işlemez karanlıkta
Yan garipliğine yürek yan
Gitti giden
Kestim Kara Saçlarımı
Bu kitapta beni sarsan şiirler: Kestim Kara Saçlarımı, Koçaklama, O Elindekini, Eski Karanfil, Başka Yaşama, Eksik Yapı (Bu şiir başlıbaşına bir yazı konusu olabilir.)
, Dağ Havası, Oyun, Aşk, Kurt, Güvercinli Kadın, Selim’in Ayağı, Biri Kötü mü.
Kitaba adını veren Kestim Kara Saçlarımı şiiri enfes ama ben buraya bir başka enfes şiirini bırakayım.
BAŞKA YAŞAMA
Durdu rüzgârda sallanması
Durdu damarlarınızda kan
Çektiler karanlığa varlığınızı
İttiler aydınlık aşktan
Sizi sevdiğiniz havalara götürdüm
Bir yanınızı buldum usulca dokundum
Eğilip söyledim ben size, söyledim
Böyle bırakmayın kendinizi
Kaçtıkça kendinizden kendinizden
Dışarıya adandıkça
Çoğaldı güçsüzlüğünüz
Tutmadı kıskançlık sokaklardaki
Odalarda sevgi tutmadı
Yoksul ölümlere öldünüz
Ağaçtan maviden denizden uçar
Kendinden uçamaz kuş
Tutunmak ne yeryüzüne aşka
Ölümden korkmak ne
Başka yaşamalar var ucunda
Daha bir aydınlık bir kurtulmuş
Durdu rüzgârda sallanması
Durdu damarlarınızda kan
Çektiler karanlığa varlığınızı
İttiler aydınlık aşktan
Sığda
Kitap önceki iki kitaptan izler taşıyor, dil ve üslup açısından. Yinelemeler; bazen tek dize, bazen iki, bazen üç dize tekrar ediyor, bazen de bir dizedeki kelime ard arda iki, üç defa tekrar ediyor. Bu tarz, daha önce de yazdığım gibi, şiiri okurken ayrı bir hava katıyor. Bu kitaptaki şiirler de içinde bir evreni barındırıyor: ölüm, yaşam, çocuklar, kadınlar, tanrı, atlar, duvar, asker, kaçak, aşk, ayrılık, sorgulamalar, vs. İnsana, daha doğrusu doğaya dair ne varsa Gülten Akın’ın şiirine girebilir hissi veriyor şiirler.
Altını çokça çizdiğim şiirler oldu. Okuyunca insanda nadiren “bunu anlamadım, burada ne demek istiyor” hissi bırakıyor. Kanımca bunun nedeni Gülten Akın’ın şiirlerinde yalın bir dili oluşturması ve okuru duygular okyanusuna çekmesi. Elbette düşünceden yoksun değil bu şiirler. Dönüp dönüp okunası şiirler velhasılıkelam.
Bu kitapta bir bütün olarak beni içine çeken şiirler: Sığda, Üşümekten Değil Korku, Ayıklama, Bir Kayığa Biner Geceleri, Yağmur Yağmur, Küsen At, Her Şey Ölümün, Duvarda (III-IV), Kim Neyi.
Buraya, okuyunca tarifsiz bir coşkuyla dolup taştığım Yağmur Yağmur şiirini bırakayım.
YAĞMUR YAĞMUR
Yağmur, yağmur… Bu neyi anlatır?
Bunca siste bunca ıslak serçe
Hüznü bir köşesinden tutup kaldırmıştır
Yağmur, yağmur… Bu neyi anlatır?
Son yaz derlenmiş, son ateş sönmüş
Düz yollara inen son kaçkın, son eşkıya
Hüznü bir köşesinden tutup kaldırmıştır.
Yağmur, yağmur… Bu neyi anlatır?
Oyun biter, o kesin güz çizgileri
Sevgi, bir de ölümle örselenmiş
Aklı bir köşesinden tutup kaldırmıştır.
Kırmızı Karanfil
Güz şiirini o kadar sevdim ki içimi kıpır kıpır eden bir şiir oldu. Yalın, ayrıksı, hoş sedalı ve anlatılamaz. İçimdeki okuma hazzı kabarıp kabarıp durdu. Şiiri okuyup bitirince bir sevinç çığlığı atacaktım neredeyse. Ama o şiiri buraya bırakmam sevgili okur, ara bul, ödevin olsun bu J
Bu şiir dışında Kış, İlkyaz, Yaz, Kar Kar, Akıl İçin Yergi, Çember, Sürgüne, Pas, Kadın Olanın Türküsü, Oğlanın Türküsü, Küçük Kızın Türküsü, Atın Türküsü şiirleri döne döne okuduğum ve okuyacağım şiirler.
KÜÇÜK KIZIN TÜRKÜSÜ
Küçük, küçücük bir kızken
Unutacak mısın yüreğim
Bir kurdele bir pabuç yüzünden
Unutacak mısın yüreğim
Şimdi de onulmaz korkundur
Evde ekmeğin tükenmesi
Un biter, ekmek biter, gelsin ödünçler
Unutacak mısın yüreğim
Başın dönerdi sabahları
Her atılan bomba bir parça
Yiyecek alır giderdi
İkinci Dünya Savaşı sırtından geçti
Unutacam mısın yüreğim
Birçokları kahraman oldular
Büyük oldu adları
Kara binitleri sırtından geçti
Unutacak mısın yüreğim
Birçokları kahraman oldular
Büyük oldu adları
Kara binitleri sırtından geçti
Unutacak mısın yüreğim
Şimdi çocukları doyurup giydirdikçe
Parklara, çarşılara götürdüğünde
Kendini, kendi çocukluğunu
Unutacak mısın yüreğim
Dünya uçurtmayla balonken
Kırmızı ve mavi tayfın bütün renkleri
Sana zehir zindan edenleri
Bağışlayacak mısın
Sen, senin adına bağışlayabilirsin
O zaman
Ottan ve açlıktan ve bilcümle haşereden
Cümle dertten hastalıktan
Ölenler ve kalanlar seni bağışlamayacaklar
Duyuyor musun yüreğim
Unutma sakın unutma
Bağışlama sakın
Sakın düşmanını sevme, sakın susma
Bekle büyük kavgayı bekle
Anlıyor musun yüreğim.
Enver Topaloğlu, Modern Türkçe şiirin seslileri – 9 adlı yazısında Gülten Akın şiirine dair şöyle diyor, katılmamak elde değil:
“Gülten Akın şiiri kışkırtıcı bir şiirdir. Duyguyu, düşünceyi, duyarlılığı yansıtmakla yetinmez. Okuyanı kışkırtır. Yaşamaya, umuda, sevince kışkırtır. Sakinleştirici, yatıştırıcı olmaktan çok kışkırtıcı, sorgulayıcı imler bırakır okuyanda. Düzene, verili olana karşı mesafe kurmaya, bakış açısını değiştirmeye, sorgulamaya, eleştirmeye kışkırtır.”
Şairin kendi sözleriyle yazıya başladım ve yine aynı yazısından şu satırlarla bitireyim yazıyı:
“Şiir, dizelere sıkıştırılmış bir nükleer enerji. Şiir, parçalanacak, patlayacak olan şey. İşte düzeni, egemenleri korkutan şey. Şiir hem haz, hem derinlik, hem sonsuz bir bağımsızlık, bağsızlık, hem çok ince bir denge, iç düzen. Sabır ve coşku.
Şiirsiz bir dünya düşünemiyorum. Bu herkes için.”