O Hep Bizimle
Hayır değil. Hani nerede? Görebiliyor muyum? Nefes alışını, gülüşünü, ağlayışını duyabiliyor muyum? Dokunabiliyor muyum? Sarılıp kokusunu içime çekebiliyor muyum? Öpebiliyor muyum? Hani nerede, nerede? Yok işte, yok! Böyle orta yerde, bir ayazın içinde, kavurucu bir çölde çırılçıplak kaldım, içimde bir uçurumla.
Huysuz İhtiyar
Neden bu kadar huysuz, aksi, inatçı, bencil oldun sen dede? Hiçbir şey memnun etmiyor seni. Varsa yoksa kendin… Yeter artık, yeter! Bıktırdın hepimizi.
Bıktırdım, öyle mi? Bıktırdım demek ki. Tabii ya bıktırdım. Ölümle burun buruna olan ben değilim sizsiniz ya ondan. Tabii ya, uyku nedir bilmeyen sizsiniz ya, her saniye, her dakika azrailin soğuk nefesini ensesinde hisseden ben değilim sizsiniz ya, ondan.
Öldüğü güne dek, tam kırk gün sonra, bir daha kimse ağzını açıp gözünün üstünde kaşın var demedi.
Kimse Kederden Ölmez
Kimse kederden ölmez, dedim.
Cümlemin sıcaklığı hâlâ ağzımdayken bir “Offf!” çekti. Bir çeyrek saat dolmadan oturduğu yerde koca bir boşluk kaldı. Of ile dolu bir boşluk. Kimsenin görmediği.