Bir Cevat Çapan okuması yapmak için oturduğunuzda masaya, sizi karşılayan onlarca deniz, rayları döven trenler, göçebe kuşlar, gitgide daralan zaman, bitimsiz bir dün hikâyesinden ileri yazacak onlarca şey ve nereden başlayacağınızı bilemediğiniz bir dizi nehir yatağı ile karşılaşırsınız. Ve dönüp şunu sorarsınız kendinize: Hangi eylül, hangi yalnız uyku, hangi tenhada ud çalan kadın? Söze nasıl başlamalı?
Müziğin sesini kısmadan ve kelimelerin yükü altında ezilmeden bir Çapan yazısı yazmak belleğin satır aralarında gizlenmiş mercandaki en değerli inciyi bulmaya benziyor. Hilmi Yavuz, Gizemli Şiirler’de şöyle der: “Nasıl başlasam bilmiyorum/belki uzak bir şiirin/soğumuş küllerinden”[1]. Nasıl başlasam? Şair’in zihin haritası o denli geniş zamanlara, mekânlara ve yaşanmışlıklara hükmediyor ki, hangi noktayı başlangıç seçip dizeler arasında yüzseniz de “acaba”larla kalırsınız. Bu yazı, beni Şair’in düşlerini anlatma hezeyanına çıkaracaktı, elbette! Bir mimar nasıl çekiyorsa ilk çizgiyi eskizin üzerine öyle başlamak istedim önce. Sonra baktım ki; Şair bir anıtsal yapı gibi çok katmanlı ve tarihsel… O halde yolun ve sözcüklerin ortasından konuşmalıydım.
Onun şiiri ilk elden bitimsiz bir yaşama sevincinin imgeleri olarak gelir ve yer eder. Varılacak liman, sevgiliyle karşılaşılacak rastlantısal bir yol, bir meydana bakan otel odasının balkonunda içilen kahve. Yani bir anılar dükkânı… Bu dükkânda sergilenen her şey yaşamın değerli olduğunu anlatır. Acılarıyla, uykusuzluğuyla, yorgunluğuyla, sorumluluklarıyla hayat denen şey bir antikadır. Değerini zamanla büyütür.
Dön Güvercin Dön (1985), şiirlerini ilk kez kitaplaştırdığı çok uzun bir yolculuğun, onlarca istasyonun varış istikametinin olduğu bir büyük gara benzetilebilir. İstasyonlar boyu toplanan mevsimlerin kurutulduğu bir kır kahvesi, sizi, şiirin birinde mutlak karşılamaktadır. Sanki bir Chopin noktürnü alttan alta akmakta ve deniz sesinin ritmiyle buluşmaktadır. Çapan’ın şiirlerindeki bu ses uyumunu, salt, onun dilimizin en önemli çevirmenlerinden biri olmasına bağlamak haksızlık olacaktır. Zira yalnızca Şair’e vaat edilmiş o ses, zamanın ve çalışmanın eleğinden geçirilerek şiirlerdeki sıra dışı senfoniye dönüşmüş olmalıdır. “Beni tanıyasın diye bir gün/Doğmanı bekledim sabırla”[6] da olduğu gibi birdenbirelik Şair’in “pusula” sının şaşmazlığında kendini var etmektedir. Yani Çapan, “Usulca gir kapıdan, zile basma./Hiç telaşlanma ben daha dönmemişsem./…/Güç bela dizginliyorumdur içimde/Dörtnala sana koşan küheylanları”[7] derken içindeki bitimsiz serüvenin şiirini bir müzikal icra eder gibidir.
Sevda Yaratan (1994) ve Ne Güzel Yolculuklu Bu Aklımdan Çıkmaz (2001)’da kurduğu yapısal form artık bir dişlinin çarkları gibidir. Bundan kasıt bir makinalaşma değil, aksine yükselip alçalan ritimde şiirin yatağından ayrılmadan coşkuyla akmasıdır. Dahası bazı şiirlerinde bir hikâye anlatır gibi, bir adamla konuşur gibi olsa da bunu şiirin içindeki temel dinamiklerle çözme yoluna gitmektedir. Şiirde öyküleme tekniği kullanmanın bir şairin rafine olmaklığına, metaforlar yoluyla bir biçem kurmasına dolayısıyla “kelimenin haysiyetine” özen göstermesine ket vurabilmektedir. Oysa Çapan’da Suşehrili bir adamı konuşturmak (Suşehirliyim, diyor,/gönlü şehirden çok/sudan yana)[10] bir an mesabesinde hikâyelenmekte. Uzun uzadıya bir epik destanı şiirleştirme tasarımına soyunmadan, minimal ölçekte yerel ögelerle kurulan birkaç dizeden öteye geçmemektedir.
Cevat Çapan şiiri zamansaldır. Heidegger, Zaman’ı üç boyutlu ve bütünsel olarak kavramaktadır. Geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman birlik üzerinedir. Çapan’da bu zamansallık geçmişe giderek, şimdi ne durumda olduğunu ima ederek ve gelecek sayılı günlerin nelere gebe olduğunu hissettirerek ilerler. Bu yüzden Türkçe’nin tüm kiplerini bir şiirde bulmak olasıdır. Zamanı sabit kılınan bir zorunluluk gibi görmez. Onu varılan, gidilen ve gidilecek olan olarak anlar ve bir tür yolunu kaybetmişlik olarak benimser.
Bu yazıda Cevat Çapan’ın hâlihazırdaki son kitabı “Son Duraktan Bir Önce (2017)”[11] odaklı olarak çerçevesi daraltılmış bir metnin peşindeydim. Ancak Cevat Çapan’ın şiir dünyasının sınırsızlığı bir girizgâh olarak başlamam gereken noktada beni bir okyanusun ortasında bırakıverdi. Bu yüzden sınırları belli bir yazı oluşturmayı başaramadığımı deneyimlemiş bulunmaktayım. Ne diyebilirim ki?
Cevat Çapan, “Son duraktan bir önce”de poetik farkındalığını değiştirmeden ‘anların sessiz adımları’nın peşinde doğanın tüm mutlu saatlerini bize anlatmayı sürdürmekte. “Dön Güvercin Dön”den bugüne o lirik söylem ve belleğin sularında akan ses hep aynı. “…/ıslatıp kurumuş dilinle uzun bir mektup yaz bana,/haber ver geriye hiç dönmeyenlerden.”[12] Bu değişmezlik aslında bir tekrardan öte, bir tür çoğalma… Doğaya has çağrışımlar insanı, insana özge her şey doğayı imlemekte. “Ve herkes unutmaya başlamışken/biz canlandırmaya çalışacağız renklerini o eski bahçelerin.”[13] Ondandır ki, Çapan’ın şiiri evrene ait şeyleri mistik bağlamda değil bilakis yalnız ona içkin temalarda aramaktadır. Bu durum ilk bakışta bir yoksulluk gibi görünebilir. Ancak Şair’in yakaladığı bitimsiz müzik, ‘Iyi ki de yalnızca bu pastoral senfoniyi bize yaşatıyor’ dedirten türden. Dingin deniz kıyıları, beklenen baharın gelişi, ince bir yağmur… Her nesne sanki onun dizelerinin ritmine amade.
Son duraktan bir önce mi bilemem ama son durağa daha uzun yollar ola gele… Zira “…/Ama nerede sevdiklerimiz? Dünya artık daha tenha.”[14] demekte!
[1] Hilmi Yavuz, Büyü’sün, Yaz!, YKY, 1 .Baskı, 2006, s. 158.
[2] Cevat Çapan bu dizeyi Rusların önemli şairi Osip Mandelştam’dan Türkçeleştirmiş olup “Kış Bitti” isimli şiirinin ilk dizesi olarak tırnak içinde kullanmıştır. Dize, Çapan’la özdeşleşmiştir.
[3] “Traduttore traditore”. Çevirmenin birebir çeviri yapması gerektiğini salık veren bir İtalyan sözü. Ancak çevirmenin motomot çeviri yapması edebiyat gibi imge-metafor düzleminde hayat bulan bir olgu için pek tabii düşünülemez.
[4] Cevat Çapan, Bana Düşlerini Anlat (Toplu Şiirler 1985-2006), YKY, 2. Baskı, 2007, s. 33.
[5] Cevat Çapan, Seçme Şiirler, Adam, 6. Baskı, 2001, s.46.
[6] Çapan, Seçme Şiirler, a.g.e, s.17.
[7] Çapan, Seçme Şiirler, a.g.e, s.19.
[8] Ahmet Ada, Taşa Bağlarım Zamanı, Metis, 2009, s.11.
[9] Çapan, Seçme Şiirler, a.g.e, s.18.
[10] Çapan, Bana Düşlerini Anlat (Toplu Şiirler 1985-2006), a.g.e, s.126.
[11] Cevat Çapan, Son Duraktan Bir Önce, YKY, 2017.
[12] Çapan, Son Duraktan Bir Önce, a.g.e, s.11.
[13] Çapan, Son Duraktan Bir Önce, a.g.e, s.13.
[14] Çapan, Son Duraktan Bir Önce, a.g.e, s.57.