Emin Gürdamur’a ait “Kahverengi Zarf” öyküsünü önemli kılan, kurgusal ve duyusal gücünün yanı sıra “göz hizası/göz temaslı eleştiri”yi bize hissettirmesidir. Bir öykünün düşündürmekten daha önemli işlevi hissettirmektir. Hissetmek, zihni anlamak noktasında sabitlemez. Anlamak kadar anlamlandırmaya da yol açar.
Burada “uç örnek” ifadesi üzerinde de durmak gerekiyor. Uç örnekten kasıt toplumda nadiren yaşanacak bir olaya temas edilmesi değil, bir olayın, nadir yaşanacak travmalara yol açmasıdır. “Kahverengi Zarf”, konu Tanrı iken yazarın “tanrı yazar” olmanın dışına çıkıp birey yazar olduğu bir metindir. İçerden ve göz hizasında eleştiriyi mümkün kılan yazarın kendine tayin ettiği bu yerdir. Göz hizasında eleştirinin karşıtı tepeden bakan eleştiridir.
William Faulkner’ın “Emily İçin Bir Gül” öyküsü başta olmak üzere ölümle başlayan eserlerde başlangıç, sona dairdir. “Kahverengi Zarf” da son’la başlar. Birinci tekil şahıs/anlatıcı hayatının bir yerinde kaybettiği kişiyi bir daha asla göremeyeceğini öğrenir. Şimdinin parçalanmışlığını izleriz. Gerçek hayatta bütün beklenmedik haberler şimdi’yi parçalar. Öyküde anlatıcının aldığı beklenmedik haber onun zihninde şimdi’yi parçalar ve metin geçmişe doğru bir tünel açar. Tünel karanlıktır. Okur önünü sözcükler sayesinde görür. Sondan başa doğru, kahramanın yaşarken içinde bulunduğu yalnızlığa doğru yürüyen metin, sonsuz yalnızlıktan sonlu yalnızlığa yolculuk yapar. Ölümün neden olduğu salt yalnızlık ile yaşarken içinde bulunulan yalnızlık duygusu kıyaslanır. Cenaze, topluluğu bir araya getiren merasimdir. Ancak ölüm/cenaze haberleri bazen kişiyi kendisiyle de karşılaştırır. Kendisinin unuttuğu yanlarını veya anılarını hatırlatır.
Şimdi’yi parçalayan imge; birinci tekil şahıs/anlatıcının ölüm haberini aldığı anda bir akasya fidanını sulamasıdır. Beklenmedik haberin duygusal etkisine giren kahraman fidanı olması gerekenden çok daha uzun süre sular. Alt metne bakarsak, fidan yaşamı ve hayatı simgeler. İstikbale işaret eder. Ölüm haberinin ardında bir fidanın haddinden fazla sulanması, kahramanın içindeki yaşamın süresini uzatma güdüsüne işarettir. Sanki fidanın bir an önce ağaç olması, kök tutması istenmektedir. Fidan değil ölen için arzu edilen ömür sulanmaktadır. Anlatıcı, bilincindeki bu evrimin o derece farkında değildir ki başkası tarafından uyarılır. Ölüm ve yaşam arasındaki ilişki ölüm haberi alınan kişi üzerinden ölen/öldürülen duygulara kayar. Anlatıcı, içindeki mayın/ölüm tarlasına yolculuk yapar. Birey olarak yaptığı bu yolculuk, metni ideolojik hale dönüşmekten korur. Tekil zeka ile yapılan, kitlesel zekadan beri bir eleştiri ideolojik olmaktan uzaktır. Bu tarlada bir takım hüsnü zanlar ve hüsnü nazarlar havaya uçmuştur.
Anlatıcı/kahraman aslında insanların çocukluğuna dönüp durduğu yaşlara henüz ermediği halde bu yolculuk gerçekleşir. Metinde beklenmedik haberle bölünen şimdi’nin ilk odacığı erken yolculuktur. Yaş gelmeden yapılan erken yolculuk… Ölen kişi ile anlatıcı, aynı köyün aynı yamacında aynı sene dünyaya gelmiştir. Ölüm/sonla başlayan metinde çocukluk ve gençlik/başlama duygularının güçlü şekilde verilmesi diyalektiğin gücünün kullanılmasıdır. Öyküdeki bütün kişilerin, özellikle de zalimliğin ete kemiğe bürünmüş hâli olan tipin bir nesneye yönelttiği öfkenin bilincin dışa vurumu olması ustalıkla gösterilir. Nesne, bilinç kusmasına vesile kılınır. Haberi alanın, haberini aldığı kişiyi kendi elleriyle yıkayıp kefenlemesi onunla birlikte hatıralarını yıkayıp derinlere gömmesinin imidir.
Kurgudaki başarısı ve ayrıntıları hikayeye yerleştirme tarzıyla “Kahverengi Zarf” inandırıcı bir öykü olma niteliğini sonsuza kadar koruyacaktır.