Son yıllarda yöresel kitapların sayısı gittikçe çoğalıyor.
Trabzonlu yazar ve sanatçıların kitapları ayrı bir tat bırakıyor yöre insasında.
Düzköylü Fatma Babuşcu’nun, Düzköyü anlatan kitabı da bunlardan biri.
Sinadiza Kaçamakları Düzköy, Heyamola Yayınları’nın “Trabzon’dur Yolumuz” dizisinin 25. Kitabı.
2024 yılının ilk günlerinde okuyucu ile buluştu Sinadiza Kaçamakları…
Kitabın yazarı Fatma Babuşcu, Düzköylü. Düzköy’nün Gürgendağı Köyünde doğmuş. On yıllar geçti Kalkiya’nın adının değişip Gürgendağ oluşundan. Yaşlılar hâlâ eski adını Kalkiya’yı yeğlerler konuşurken. Alışkanlık mı desek, değişikliklerin zor yerleştiğinden mi söz açsak…
Neyse!…
Babuşcu, ilkokul ve ortaokulu köyünde okuduktan sonra Akçaabat’ta Ticaret Meslek Lisesini tamamlamış. Köyünden okumak için ayrılan ender köy kızlarından biri.
Her genç gibi şiire yönelmiş önce. Sonra deneme yazıları, anılar geldi ardından. Trabzon’daki dergi ve gazetelerde köşe yazarlığı ile sürdürmüş yazı yaşamını. Sözcükler, yüreğinden geldiği gibi dökülmüş kaleminden. Kitabın sunumunda da bunu özellikle vurgulamış: “Akıl işi değil yazmak, ben hep yüreğimden yazdım.” diyor.
İş yaşamının, gazete yazarlığının yanında demokratik kitle örgütlerinde de yer almış.
Yaşam koşulları, kişinin duruşunu, tavrını belirliyor çoğu kez. Babuşcu’nun duruşunun da böyle biçimlendiği ortada…
Birkaç ay önce okudum kitabı. Düzköy çevresi uzak olduğum bir yöre değil. Gelenekleri ile, kültürü ile, coğrafyası ile benim yaşadığım yöre ile neredeyse bire bir. Babuşcu’nun anlatımları sizi geçmişe götürüyor, bazen hüzünleniyor, bazen gülümsüyorsunuz.
Sinadiza Kaçamakları, bir yönüyle anılar bütünü, bir yönüyle yaşanan bir çevrenin eğitimi, kültürü, gelenekleri, ekonomisi…
Bana göre Sinadiza Kaçamakları, yazarın, bir köylü kızının başkaldırısı… Satırlar arasına sinmiş isyanı sezmemeniz mümkün değil. İçinden çıktığı aileye, köye, topluma bir ayna tutuyor Babuşcu. Aynadan yansıyanları görmek, anlamak da okuyucuya kalıyor.
248 sayfa buyunca çocukluktan başlayarak yetişkinliğe doğru yaşananlar, gözlemler bir bir gelip geçiyor önünüzden. Babuşcu’nun özelinde, biraz Gürgendağı, biraz Düzköy, biraz da Karadeniz’in kırsalı…
Ufku, Rısafa yaylasından öteye geçmeyen, kent görmemiş bir köylü kızının okumaya olan düşkünlüğü, mücadelesi akıp gidiyor sayfalar boyu. Kendinden küçüklere zaman zaman annelik yapıyor ama merakı da Rısafa’nın ardındaki dünyadır. O dünyaya ulaşmanın yolu da okumaktan geçiyor, Fatma da bunu başarıyor. Düzköy’ün merkezindeki kütüphane önemlidir çocukluk yıllarında. Sinemanın, tiyatronun, internetin, teknolojinin ürettiği iletişim araçlarının olmadığı yıllar… Boşluğu doldurmanın tek yolu kitaplara sarılmak…
Toplumda yok ama kitapta kadının adı çok… Gurbete giden erkeklerin tek başına bıraktığı kadının köy yerinde yaşama sarılmasının pek çok örneğine yer verilmiş Sinadiza Kaçamakları’nda. Fatma’nın ailesi içinde baskın rolü ile yer alan ninesi ile, çocuklarına kol kanat geren annesi iki ayrı simge Kalkiya kadınları için. Aşeren annenin, hasta nineye gelen elmaların kabuklarını yal kazanı üzerinden alıp yemesini anlatan bölüm yürek parçalayıcı. İşte kadının toplumdaki yeri!…
Bir de Fatma’nın halası Kıran Emine’si var!… Almanya’ya gitmiş, ardında bıraktığı çoluk çocuğunu unutmuş bir adamın karısı Tepe Emine’si. Elinden her şey gelen, çocuklarına hem annelik hem babalık yapan bir kadın. Yetmez!… Köyün doktoru, baytarı, ebesi, ustası, terzisi… Eşi tarafından unutulmanın sivrilttiği biri mi yoksa?… Her köyde bir Kıran Emine’si var dikkatle baktığınızda. Yaşam koşullarının yarattığı kadınlar bunlar. Emine, Fatma, Havva, Asiye… adı ne olursa olsun rolleri aynı yaşadıkları köylerde.
96. sayfada anlatılan da yürek yaralayıcı cinsten. Zaman zaman okuldaki bir harcama için öğrencilerden para toplanması ve bir öğrencinin parasızlık yüzünden çektiği sıkıntı… Her köyde, her mahallede bunu yaşayan pek çok çocuk var. Sadece Kalkiyalı çocukların sorunu değil ki!…
Okuyucu, eline aldığında önce kitabın adında geçen “Sinadiza” nın ne olduğunu merak eder. Yerel dilde kullanılan bir bitki adı. Kınanın zor bulunduğu yıllarda, genç kızların ve kadınların ellerine kına yakmak için yararlandıkları otsu bir bitki. Bizde “kınaotu” diye anılır. Kitaba adının verilmesi ilginç olmuş bana göre.
Heyamola Yayınları önce Trabzon’un mahallelerini anlatan, o mahallede büyümüş yazarların yazdığı kitapları yayımlamış. Şimdi de ilçelere doğru uzanıyor bu dizi. Babuşcu, Düzköy’ü katmış aralarına. Trabzon’un öteki ilçeleri ne zaman dizideki yerini alır, bekleyip göreceğiz.
Sinadiza Kaçamakları’nda geçen yerel sözcüklerin anlamları, kitabın sonunda birkaç sayfalık bir sözlükte açıklanmış. Neredeyse benim yaşadığım bölgeyle bire bir. Sadece birkaç sözcüğe bizde rastlanmaz.
Akıcı anlatımıyla okuyucuyu kendine bağlayan Sinadiza Kaçamakları’nı okuyun derim. Düzköy’le Tonya’nın arasında sadece bir dağ var. İki ayrı vadinin aynı insanlarıyız. Babuşcu’nun anlattığı köyü ile bizim yaşadığımız yer gelenekleri ile, kültürü ile bir elmanın iki yarısı gibi. Köylü çocukları olarak kendinizden de nice nice şeyler bulursunuz Sinadiza Kaçamakları’nda.
Üretkenliğinin en olgun döneminde olduğunu düşündüğüm Babuşcu’dan yeni yapıtlar beklediğimi de belirtmeliyim.
Kaleminin ucu hep sivri olsun!…