Hasan Öztürk’ün yeni kitabı ‘Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat’ çıktı
Edebiyatın kurmaca metinlerine yönelik yazılarıyla bilinen Hasan Öztürk, dokuzuncu kitabıyla edebiyat okurunun karşısına çıktı. Adı; T24 Haftalık, Sanat Kritik, Kitap-lık, Roman Kahramanları ve Mavi Yeşil sayfalarında geçen Hasan Öztürk’ün yeni kitabı Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat (Kasım 2024) birbirinden ayrı gibi görünen konuları ‘edebiyat’ ekseninde bir araya getiriyor. Kitabın ‘deneme’ tadıyla okunurken içten içe eleştiriler barındıran yirmi dokuz yazısı, kiminin geçtiği kimilerinin de geçmeyi düşlediği bir yolculuk olarak görülebilir. Amacı kendinde olan ve yürürken de etrafına bakmayı ihmal etmeyen bu okuma yolculukları, yeni kitabın yazılarıdır. Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat, başka okumalara çağrısı açık bir kitap bu nedenle okurundan yazıya direnmeyi ve okuduğuna dair soru sormayı bekliyor.
Arka kapak yazısının, “Nereye varacağımızın kaygısıyla bir yandan geleceğimizi kurgularken belki bunun tam aksine, gündelik yaşamın hengâmesinde kaybolup gidiyoruz. Yaşama serüveninde insan ile onun kendi varlığını tanıma aracı öteki olanla ilişkileriyse bilimlerin sınırlarına gelmeyecek çeşitliliktedir. Edebiyat metinlerini okumak, insanın kendisini kuşatan evreni ve evrensel yolculuğundaki yol arkadaşlarını yakından görmektir bir bakıma.” sözleri, kitabın içeriğindeki çeşitlilikle zenginliğinin göstergesi sayılabilir. Mutluluk, şiir, kadın, kitap, eleştiri, dil, edebiyat, yazı, çevre, kıskançlık, resmi ideoloji, feminist sanat… Halit Ziya, Tanpınar, Sait Faik, Haldun Taner, Ahmet Cemal, Latife Tekin, Novalis, Van Gogh, Rilke… Yazı başlıklarındaki konular ve isimler, adında ‘edebiyat’ geçen kitabın, edebiyatın bilgilerini aşan içerik zenginliğidir.
Hasan Öztürk, kurmaca yazarlarının okurunun karşısına sorularla çıkışını andırıyor çünkü onun yazılarının da pek çok sorusu var. Elinden kalemi alınmış kadını, tablolarda resmederek durumu kurtarmış mı oluyoruz? Türkiye’de Türkçenin durumuna bakıldığında vaktiyle bir yılın iki ayrı tarihinde kutlanılan ‘dil bayramı’ bir anlam içermiş diyebilir miyiz? Bu ülkede her yılın 8 Mart günü düzenlenen ‘kadın’ kutlamalarıyla toplumsal bellekteki ‘asılacak kadın’ imgesi değişmiş oldu mu? Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde manastırdan kaçarak sahnede şarkı söylemeye başlayan rahibe, Rönesans yazarı Rabelais (1494-1542)’nin modern tarikatı Theleme Tekkesi’nin öğrencilerinden biri olabilir mi acaba? Benzer başkaları, Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat kitabını okuyunca karşılık aranacak sorulardır.
Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat kitabındaki vurgu, edebiyatın yalnızca iç zenginliğimize yönelik bir kazanım olduğuyla sınırlı değil. Bu ayrıntı, kitabın kırıp döken bazı yazıları içerdiğini göstermiş oluyor. Hasan Öztürk, öykü ve roman eleştirisi yazılarının diliyle bu yeni kitabında edebiyatın toplumsal yaşama yönelik eleştiriler barındırdığına işaret ediyor. Törenlerin parlatılmış kutlama konuşmalarının cazibesine kapılmazsak eğer dokuzuncu kitabın, “Cumhuriyet Rejiminin İdeolojisinin Edebiyatı” başlıklı yazısı bazıları için fincancı katırlarını ürkütecek türden bir yazı sayılabilir. Bu yazıya, bugünkü Türkiye gerçekleri göz önüne alındığında, “Dünya Sanat Günü ve Sanata Ayıracak Zamanı Kalmayan Dünya” ve bir de “Açlık Sanatçısı, Aşağıdakiler ve Şarkıcının İsyanı” yazısı da eklenebilir.
Arka kapak yazısının son cümlesiyle özetlenirse Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat, ‘yazılan metnin yazarıyla sınırlı kalmayıp da okunarak değer kazandığına tanıklık eden kışkırtıcı bir kitap.’
(AÇIKLAMA: Ad benzerliği nedeniyle sanal ortamdaki kitap karışıklığını düzeltmekte addaş yazarların her biri için yarar vardır. Hasan Öztürk’ün Yazdıkça ve Yaşadıkça Edebiyat öncesindeki kitapları şunlardır: Kitabın Dilinden Anlamak, Yazının İzi, Aynadaki Rüya, Kurmaca ve Gerçeklik, Kendine Bakan Edebiyat, Günden Edebiyat, Üç Duraklı Yolculuk ve İktidarın Gölgesi ve Roman)