Nuray Salman:“şimdi bilemedim hangi düşün tekrarıyım / bir masal fısıldansa kulağıma / aklım çocukluğuma gider” Metin Kaya nasıl bir çocukluk yaşadı? Çalışma hayatı, şiir yolculuğu hangi ortamlarda gelişti?
Metin Kaya: İnsan umutlarıyla vardır. Gerçek hayatta umutlarının ete kemiğe bürünmesini hep arzular. Ancak hayatın/sistemin vb. bize dayattıkları karşısında, hep yenik başladık hayata. Dolayısıyla çok mutlu bir çocukluk dönemi yaşamadım diyebilirim. Tabii ki beni bu günlere taşıyan mutluluklarım da azımsanmayacak kadar çoktur. Çocukluğum köyde, yaylada hayvanlarımızın bakımıyla, tarla ve çayırlarda geçti, hasat zamanı çalışarak aileme katkıda bulunuyordum. Diğer zamanlarımız; arkadaşlarımızla bildiğimiz oyunları oynardık, futbol başta gelirdi elbette; dengbêj anlatıları, hikâye, masal dinlerdik. Teknoloji bakımından en büyük lüksümüz radyodan türkü ve arkası yarın programlarını dinlemekti.
Şu anda emekli öğretmenim, TYS ve BES üyesiyim. Gençliğim ve mesleki dönemlerim, sosyal ve siyasal faaliyetler içinde geçti. Çeşitli STK’lar ve Eğitim-Sen üyeliğimle, “Örgütlü insan, örgütlü toplum” şiarıyla sorumluluklarım oldu. Bu sorumluluklarımı yerine getirmenin çabalarını oldukça yoğun yaşadım. Gençliğimizin en güzel yanı, bizlere kazandırılan okuma kültürüydü. Bu anlayışla sorgulama, çözüm üretme, dayanışma kültürümüz de gelişti. Şiir ile ilkokuldan beri tanış olmama rağmen, lise dönemlerinde şiir kültürünü tanımaya, bilgilenmeye başladım. Yazmamanın eksikliğini, iki binli yıllarda fark edebildim. Dolayısıyla biraz da kendime ahlar ettim! Emekli olduktan sonra şiire daha yoğun çalıştım. Belirttiğim gibi, okuyan bir nesil olduğumuz için, birikimlerin dışa vurumu olarak yazmaya çabalıyorum.
Hangi ortamlarda sorusunun cevabı olarak: Dünya’da ve yaşadığımız coğrafyada o kadar çok acılarla haşir neşir oluyorsun ki, etkilenmemek mümkün değil. Üstatlarımdan biri bana şöyle seslenmişti: “Evladım senin yazarken konu aramana gerek yok ki. Yaşadığın coğrafyanın acılarını yazmaya ömrün yetmez,” demişti. Dolayısıyla aklına, vicdanına danışan her insan gibi ben de, çok etkilendiğim olaylar karşısında tepkimi hem eylemsel, hem de yazınsal olarak dillendirmeye çalışıyorum.
Nuray Salman: Metin Kaya’nın şiirleri hayat izlekleriyle dolu. Acılı bir coğrafyanın sesini, toplumun acısını dile getiriyorsunuz: haber yapan gazetecilerin ölümü, ekmek almaya giden Berkin, Madımak’ta yanan aydınlarımız… Yaşanan acılar, özlemler, çıkmazlar, çocuklar, anneye hasretlik… şiirlerinizin izlekleri.
Metin Kaya, şiiriyle yaşamı iç içe ilişkili bir birliktelik oluşturuyor diyebilir miyiz?
Ekmek kavgasına, gazetecilerin bedel ödemelerine, insanların yerinden/yurdundan edilmelerine, aydınlara yapılan baskılara, özgürlük ve demokrasi mücadelesi verenlerin ödediği bedellere, barıştan ve insan haklarından yana olanların, yaşamınızı biçimlendiren annelerin durumlarına kayıtsız kalmak olası değil. Toplumsal sorumluluk gereği, olumsuzluklara çözüm üretme noktasında kendini kavganın içinde buluyorsun. Ve bu da şiire yansıyor.
Nuray Salman: Metin Kaya şiirleri hayata karışmış ve hayatın içine bulaşmış imgelerle karşımıza çıkıyor. Hep hayatla yüz yüze mi?
Metin Kaya: Bu sorunun cevabı, yukarıdaki cevapların içindedir, ama tekrar edeyim, evet. Çünkü ben şiirlerimi yazarken hissetmeliyim veya doğrudan yaşamalıyım. Yoksa “Godot’u” bekler gibi beklemiyorum. Çünkü, şairin/yazarın işi yaşananlara bir nebze de olsa ayna tutmaktır, karanlığa ışık olmaktır. Bu bağlamda ya da bu duygularla yazamıyorsan, biraz da kendinden kaçıyorsun demektir. Yazın sanatının asi çocuğu olan şiir sınırlarına sığmayan bir başkaldırıdır! Şair ise kendini ateşle sınayandır! Günümüzde Marx’ın, “Kendine yabancılaşma” tespiti çok yoğun yaşatılıyor insanlara… Evrensel değerleri farkına varan her şahıs kendisiyle, vicdanıyla yüzleşmelidir. Tabii ki her insandan aynı şeyi beklemek, biraz da saflık olur. Her insan kendi alanında, en üst çabasıyla yaşama dokunmalıdır. Bizlere dayatılan her olumsuzluğa karşı koyma bilincini taçlandırmalıyız, diye düşünmeliyiz ki yaşamımız daha anlamlı olsun.
Nuray Salman: “Yüzü Gergefte Zamanın” adlı şiir kitabınızla ‘2012-Şair Adnan Yücel Şiir Yrş.’ kitap dalında mansiyon ödülüne, “Küba Mavisi” adlı şiir dosyanızla ‘2013- Enver Gökçe Şiir Ödülü’yle yayıma hazır dosya dalında birincilik ödülüne değer görüldünüz. Buradan hareketle, ödül kurumlarına karşı bakış açınızı öğrenmek istiyorum.
Metin Kaya: Cevaplaması en zor sorulardan biri olup, ülkemizde çok tartışılan konulardan biridir diyebilirim. Her insan abartıya kaçmadan; fark edilmek, taltif ve takdir edilmek ister. Naçizane ben de, “…/bitmedi daha sürüyor o kavga/ve sürecek/yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!” dizelerinin sosyalist şairi Adnan Yücel’in ve Anadolu’nun gökçe oğlu, kavganın şairi Enver Gökçe adına verilen ödüllerle taltif edilmenin mutluluğunu, onurunu hep yaşadım ve yaşıyorum da. Ödül üzerine çok şeyler söyleniliyor, söylenmeli de! Ancak, ödül mekanizması özgür, eşitlikçi, demokratik bir tutumla işletilirse hak edeni onurlandırır, diyenlerdenim. Aynı zamanda ardıllarının da önünü açar düşüncesindeyim.
Nuray Salman: Aragon: “Şiir fırtınaysa, imgeler tayfun olmalı” sözünün sizdeki karşılığı nedir?
Bir kere şunu baştan söylemeliyim. Her yazılanın şiir olmadığını biliyoruz. Her sanat dalı gibi yazın sanatının da en ilki olan şiir çok emek ister. Öncelikle bu emek düzenli okumalar ve sevgiyle örülmelidir. Yazılan şiirin mayalanmaya bırakılması ve tekrarlarla son halinin verilmesi gerekir. Fırtına ve tayfun sözcükleri birbirini tamamlayan sözcüklerdir. Tayfunun gerçekleşmesi için fırtınanın başlaması gerekir. Dolayısıyla şiirin sanatsal değerine ulaşabilmesi için insanın duyularına hitap edebilmeli, ruhunu doyurmalı ki; bu son halini alması tayfun olmalı. İmgenin örgütlediği şiir, Aragon’un tanımına uygun düşen şiirdir, diye söyleyebilirim.
Nuray Salman:Günümüzde şiirin temel sorunları nelerdir? Şiirin geleceğine nasıl baktığınızı öğrenmek isterim.
Nuray Salman: Derdinizi, sıkıntınızı veyahut düşünüzü şiirle yeterince anlatabildiğinizi düşünüyor musunuz? Yoksa sanatın diğer alanlarında da geziniyor musunuz?
Metin Kaya: Şiir aynı zamanda bir itiraftır! Ben de her yazan gibi; yaşadıklarımı, hissettiklerimi, düşlerimi şiirlerimde anlatmaya çalışıyorum. Her şeyi yazmak istemiyorum. Daha çok etkilendiğim ve canımı yakanları hissederek yazmaya çalışıyorum. Yazarken de kendi poetikamdan ödün vermemeyi hedef tahtama koyuyorum. Bundan dolayı da okuyucularım beni yazdıklarımla tanıyorlar, tarif ediyorlar.
Bir sanat diğer sanatlarla da ilişkilidir düşüncesindeyim. Sanatın bütün dalları ortak bir dille icra edilirler. Dolayısıyla diğer alanları da çok seviyorum. Ancak, kendimi diğer alanlarda çok yeterli bulamadığım için sadece etkinliklere katılma, sohbetler ve okumalarla yetiniyorum. Karikatür çizebilmeyi çok isterdim.
Nuray Salman: Metin Kaya şiire ve hayata ilişkin; öngörüleri, önyargıları, hayal kırıklıkları dersem, neler söyler?
Metin Kaya: Her insan gibi benim de kendime göre öngörülerim, yargılarım ve hayal kırıklıklarım vardır. Öngörülerimden başlayacak olursam, bu devran böyle gitmeyecek düşüncesindeyim. Bu kadar açlık, savaş, ötekileştirme, sefalet, halklara dayatılan kaderler elbette değişecektir. İnsanlar bu olumsuzluğu yaşadıkça, bilgi düzeyi geliştikçe daha akılcı, daha özgür, daha örgütlü bir mücadeleyle kendilerine dayatılanları tarihin sayfasından silip atacaklardır.
Önyargılarım konusunda gördüklerim ve karşılaştıklarım karşısında daha sakin, daha geniş bir düzlemde bakmayı deneyimliyorum. Bu durumu yazmayla ilintilersek; yazmak bir tılsım işi değildir. Yazmak bir çabayı gerektirir ve yaşadığın evrende duyarlı olma, empati kurabilme, olup bitenlerin analizini doğru yapabilmekle başlar. Yazmak, karşı durabilme cesaretinin öznesi, yaşamı sorgulama ve önyargıları yıkma eylemidir. Neyi ve niçin yazmayı bilmek önemlidir. Sonradan pişman olmamak adına; sabırla, yaşadıklarımla ve işin gerçekle ilgisine bakarak akıl yürütmeye ve davranış geliştirmeye çalışıyorum.
Hayal kırıklıkları yaşadığım çok olmuştur. Şu anda yayımlanmış üç tane şiir kitabım var. Bu üç kitabımın toplamda yazılma süreci on yılımı almıştır. Çok büyük emek verdiğimi ve ne yazık ki, bunların hak ettiği yere geldiğini düşünmüyorum. Bu benim için bir hayal kırıklığıdır. Hayal kırıklıklarımla birlikte keşkelerim de olmuştur.
Bana bu fırsatı verdiğiniz için çabanızı alkışlıyor ve çok teşekkür ediyorum.