Hilmi Haşal ile H/İÇİSTAN ATLASI üzerine…
Rabia Çelik Çadırcı: Merhaba Sayın Haşal. Klaros Yayınlarından çıkan,”YÜZEY VE YAMA” “İÇİSTAN” “DİP VE DEHŞET” “H/İÇİSTAN” başlıklarıyla dört bölümden oluşan “H/İÇİSTAN ATLASI” adlı şiir kitabınızı kutlarım.
“İç’likten hiçliğe yol bu/tokluktan önce açlıkta/gizli hava pençesi ruha/geçti, yaşandı sanılandı/yaslı ömürler inci tarhı/şimdi’lere pranga dilde/yokluktan derin h/içliği” (…)
Kitabın adını yukarıda alıntıladığım şiirde geçen, “İç’likten hiçliğe yol bu” dizesinden mi okumalı, anlamalıyız? Siz kitabın adı ve poetikasıyla ilgili neler paylaşmak istersiniz?
İnsan evladının kendisiyle savaşı, en acımasız savaştır! İçsel kaynama, sorgulama, gerilimin kaynağıdır. Sözcüklerin ruhuna varmak, bencileyin öne sürdüğü çelişkileri benimsemekle olanaklıdır. O çerçevede H/İÇİSTAN ATLASI çağımızın kaotik koşullarında süregiden içsel endişeyle, bunalımla boğuşan bireyin durumunu anlatma gayretidir.“İç” ile “hiç” kavramları üzerine yeniden düşündürmeyi sağlayabilirse ne iyi! Bunca teknoloji salgını, vahşi tüketim zorbalığı, haz-hız-hırs hastalığı, bireyi de toplumu da derinden etkilemekte. İnternetin, sibernetiğin ‘okus-pokus’ yeteneği, endüstri bilmem kaç derken yapay zekâ ile algı güdümlemesi de dolaşıma giriyor artık! Durum ortada; herkes avuç ekrana kilitli… Dikkatler görüntülerde yitik… Sanatın, başta şiirin, öykünün, sinemanın ve müziğin dünyevi koşullardan yani zamandan, zeminden ve zevattan etkilenmemesi düşünülemez. Evrensel çelişkilerin, çatışmaların yol açtığı büyük felaket, bireyin yoksullaşması, yoksunlaşması ve köleleşmesidir. Sömürü, savaş ve ölüm kavramları insanın insani niteliklerini, iyilik-güzellik-doğruluk algısını da zehirlemiştir. Estetiğin imha edildiği atmosferde insanlık öğeleri de enkaza dönüşür. Şiir, iç’ten hiç’e anlamın simyasını yitirir… Şiirsel eylem söz konusu gerçekliğe tepkidir. Toplum(lar) durumun ciddiyetini ne kadar görüyor, algılıyor? Bilemeyiz! Ne var ki yanıt arayışının yolu yine sözcüklerde, imgelerdedir! Şiirin işlevi, bilinçlenmeye ve estetik algılamaya, yani uyanışa daveti de o kapsamda değerlidir… Kitabın adı, tam da sözü edilen iç gerilimden ve yılların yaşlılığa yaklaştığı atmosferden doğdu; iç’in hiç’likle hesaplaşma, kaygının ve umudun yüzeye çıkarılma çabasıdır.
Rabia Çelik Çadırcı: “Yalnızlığın çeperi, gören değil; kör” (…) “unutulanı, kör zaman adı sadece, umarsız” (…) “korku söndürecek dirimi, nice kör gerçeği”
Birçok şiirinizde “kör” ve “köz-kül” sözcükleri yer alıyor. Bu sözcüklerle kurduğunuz ilişkiden bahsetmek ister misiniz?
Hilmi Haşal: Bazı sözcüklerin gücü çağrışımıyla ortaya çıkar, yankısını genişletir. Etkisi gözler önüne gelir, getirilir… Anlamını aşan gizemiyle özdeştir bazı sözcüklerin yelpazesi. Şiirin yapısına / dokusuna uyumu bakımından çok yönlülüğü beslemekte… Şiirin açıklaması okura ait bir haktır. Öncelik okurdadır elbette ama düşündürücü imge de şiirin aracıdır aynı kapsamda. Okurun bakış açısını genişleten, ufuk çizgisini yükseğe taşıyan sözcükler önemlidir, derim kendimce… Varoluş endişesi, insanlığın başat sorunu sayıldığı için ‘evrensel izlek’ cevheridir her halde; “olmak veya olmamak!” işkencesi! Çağımızın hızı, haz tüketimi ve doğanın, zamanın kışkırtıcı arzı sanat üretimini, şiiri besleyen öğelerdir. Bütün dünya ve dirim belirtileri, yaşamın seyri, düşünceyi, köz-kor-kül çağrışımlarına yöneltir. Sözcükler, şiir için vardır, doğayı ve zamanı algılamada aracıdır. İnsanların, bireyin ve toplumun ‘hiçliği’ görmesinde yararlı olabilir.
Rabia Çelik Çadırcı: “yazı ol, yerde kül gibi, bitmiş ama anlamı çok/gitmeden “işimize bakmak kurtarır bizi Hilmi”(…)
Şiir ve yazıyla nasıl bir kurtuluş ummalıyız?
Hilmi Haşal: Bizi yazmak kurtarır! Demem odur ki yazıya adanmış kişiyi, çok okumak, çok çalışmak ve yaratım teknesinde yoğurduğu sözcüklerin (bir bakıma ham/madenin) hamuruna, kıvamına odaklanmak yakışır. Sonuçta yazdığımız, denize bırakılmış şişedeki mektup boşa ve boşluğa seslendiği varsayılsa da yolculuğu sonsuz olasılığa açıktır. Hangi şiir, öykü, roman, hangi kavşakta, hangi dönemeçte, düzlükte, dağda, dalgada,sükûnette, yeryüzünde ve tarihte, okuruyla rastlaşacak, kimse bilemez! Hiçbir biçimde rastlaşmayabilir de diyemez hiç kimse… Yarım yüzyıl, yani yaklaşık 50 yıl yazıyla, üretme çabasıyla geride kaldı… Bunca haksızlığın, adaletsizliğin sarıp sarmaladığı yaşam ağacını ayakta tutmak, insancıl değerleri korumak, doğal ortamını sahiplenmek için varoluş yolculuğunu buraya dek sürdürdüm naçizane… Yazma, okuma uğraşı yaşama biçimine dönüşmüş kişi, iflah olmaz bir yalnızlık hastasıdır (meczup), inzivada ömür törpülemesi bireysel durumunu belirler. Şiirin, denemenin, öykünün yani sanat veriminin sağaltım gücü yadsınamaz!
Rabia Çelik Çadırcı: “aşı barkoduyla aşınca, sırat avunması mı/çağın hüzün yolu, yitirmeler öğrenmeler”
Kitapta yer alan çoğu şiir 2021 tarihli ve koronanın dünyaya korku ve dehşeti ve acıyı yaşattığı zaman diliminden. Yukarıda alıntıladığım dizeler de yine 2021 tarihli “BARKOD” şiirinizdendi. O dönemi bir şair duyarlılığıyla sizden dinlemek isteriz. Neler paylaşmak istersiniz?
Rabia Çelik Çadırcı: “dokuyor barış düşünü/yaşamak çok güzel dercesine/zamanın elçileri…”
2023 tarihli “ÇİY TANELERİ” adlı şiirde ise daha umutlu şair. Bugün için neler paylaşmak istersiniz?
Hilmi Haşal: Şiir okuyacaklar yazılmış, dolaşıma sunulmuş metinde kendini ararlar; büyük ölçüde kendini! Şiirin yazılma / yaratılma atmosferi, okunma anının atmosferiyle örtüşmüşse şanstır. Hem şair, hem okur, hem de şiir için hoş bir rastlantı… Bu konuda epeyce yazılıp söylendi; şiirin şansı okurunu bulmak, okunmaktır!Öykünün, denemenin, romanın da elbette! Yani edebiyatın! O nedenle yazılmış / yayımlanmış şiirden umut kesilmez. Umulmadık bir konumda, beklenmedik bir anda okurunun, beğeni duygusunu, anlaşılma gayretini bulur. İnsan teki nefes aldığı sürece ve sağlıklı yaşayabildiği sürece umuda, büyük oranda mutluluk olasılığına yakındır. Çağının çekilmez çilelerine rağmen, hayal gücünü korur çünkü… Gerçeklerin öğrettiği, dayattığı zorluğa, zorbalığa yenilesi değildir asla “söz”, estetik söylem, sanat göstergesi, dil büyüsü… Şiirin simya varsıllığı, yazanın / yaratanın / paylaşanın (yayımlananın) olduğu kadar en az, okurun da iç dünyasına ayna tutar. İnsana, çağın bireyine yaşanan (geçilen) anlardan “çiy taneleri” gösterir, duyumsatır, anlatır. O yüzden şiirin yaşamdan kopması, sıkıntıdan imge aktarması, esenlikten umut damıtması sürüp gider! İnsanın bulunduğu her coğrafi konumda, H/İÇİSTAN ATLASI okuma ve sorgulaması gelecek kaygısını paylaşmaya katkı sunabilir herhalde! Geriye okumak kalıyor!
İşbu yanıt metnini yazmama fırsat verdiğiniz için tekrar teşekkür ederim. Sağ olun, var olun Rabia Çelik Çadırcı. İyilik sağlık kolaylık dolu günler diliyorum.
Mudanya, Kasım 2023