1971 Kırşehir doğumlu Soner Demirbaş, 2013 yılında Ahi Evran Üniversitesince gerçekleştirilen Neşet Ertaş Sempozyumuna ‘Neşet Ertaş Yerelliğindeki Evrensellik’ bildirisiyle katıldığından bu yana, 1998 den beri önemli edebiyat dergilerinde yayınladığı yazılar, yalın dille büyüttüğü şiirler, ve bazı ödüller ile edebiyat dünyasında sürekli var oldu. En azından Kırşehir yöresinden ayrılmayarak, Neşet Ertaş gibi yöreye kalıcı eserler katmak isteyen hemşerisinin izinden, bulunduğu toprağın yakınında durdu.
Dinginlirik (2002-Hera yayın) , Seyir Defteri (2004-Yom Yayın)Yaz (2011- Yasakmeyve yayın) ,Deva (2017-Yasakmeyve yayın) çıkardığı şiir kitapları,(Bunlardan ‘Deva’ 2018 Arif Baş Şiir Ödülünü aldı) Bu arada denemeleriyle kez Homeros inceleme ödülünü2007 yılında alarak Şiirden yayınlarından ‘Şiir Ve..’ adıyla kitaplaştırdı.
Soner Demirbaş; yıllara yayılan çalışmalarına bakarak, şiire ne kadar bağlı ve ondan kopamayan, durmadan fikir üreten yanıyla dikkati çekmekte. Önsözünde yer alan şu görüşler bile, onun şiirle içli dışlı oluşunun göstergeleri adeta:
‘Şiir dili bizi gerçeklikten koparmaz, ona en doğru erişimi sağlayan gerçeğin imgesini yaratır.’ Bunu yaparken de birbirinden farklılıklar gösteren öğeler arasında akrabalık kuran metaforlar kullanır’ (Önsöz’den)
Demirbaş’ın hayatının önemli bölümünü kaplayan şiir, belki de ‘Şiir ve Metafor’ başlıklı ilk yazıda belirginleşecek, kalın hatlarıyla çepeçevre, şiir dağarımızı kaplayacaktır: Verili olan yaşamı değiştirmek için dilin de değişmesi gerekmektedir. Sözü edilen dilin değişkenliğini yaratacak olan da kuşkusuz dilin metaforik kullanımıdır’ (s:16) Behçet Necatigil’in Bile/Yazdı kitabından verdiği örneklerle süslediği dilimde, modern şiirin, biraz da okuru tarafından doldurulması gereken boşluklar taşıması gerektiğini anması da şiir görüşüne renklilikler katmakta Demirbaş’ın. Bu sözler bana Hüseyin Cöntürk’ün ‘ Çağının Şairi’ kitabındaki Deformasyonu Haklı Kılan’ başlıklı yazısını ve oradaki görüşlerini hatırlattı. H.Cöntürk orada, düz biçimde anlatılan ve geçiştirilen şiir yapısının değiştirimlerle yeni kimliğinde çağrışım zengini bir varlığa dönüşeceğini ima ediyordu. Belki İkinci Yeni ve sonrasının ilk işaretleriydi o dönemde bu sözler. Bunu kendi potasında eritip tekrar gündeme taşıması, bence S. Demirbaş’ın şiir konusunda eriştiği yerleri de hatırlattı …
Birinci bölümde şiir ve edebiyat kuramı üzerine geliştirilen yazıların ardından yazınsal söylem ve günümüz şiiri gibi konulara yanaşıyor S.Demirbaş. Günümüzde yazılan şiiri, 2000’li yıllarda yazılan şiire teyellemek yanlısıdır şair, bir yerde kapalı ve anlamsızlaşan şiirin , insandan kopuk olmasının eleştirisine de yaklaşır. Küçük İskender’in Yom Sanat dergisinde 2003 yılında yazdığı şu sözler, onun araştırma konusuna bir ışık gibi örnek olarak sunulur: ‘Şiirin tahrip gücü, nesnelerle kurabildiği dilin bir üst dil olarak algılanmasında saklanıyor çünkü.’
Gülten Akın’ın 2008 de yarattığı şu sözler de konuşmasının eksenini oluşturmaktadır:
‘Bizler hayatın dilin, sanatın, yazının diline çevirenler, onu kitaplara sığdırmaya çalışırız. Estetize ederek sunduğumuz bir amacımız var: hayatın ve dünyanın değişimine katkıda bulunmak’
S.Demirbaş toplam olarak şiirde akılda kalıcılığı kolaylaştırmada, yeni çağrışımlar yaratmada en önemliaraç olarak, metafor kullanımı şartını öngörmektedir. Belki böyle demekle günümüz şiirinin şeklini de biçimlemekte, çatısını belirlemekte.
Özgünlük ve eleştirel bakış da ardından gelendir. Ardından gelen de çözümlemelerin katmanları hakkında ayrımlar düşünülmekte, yapıtların değerlendirilmesine ve çözümlenmesine dair yazılarında yer açmakta.
S.Demirbaş kitabın bundan sonraki bölümlerinde yapacağı tek tek şair incelemelerine ışık tutmak amacıyla şunları da eklemekte: ‘Kuşkusuz bu kadarla sınırlı değil. Bir şiir tarihini-birimini sınırlı sayıda isme . indirgemekte bir o kadar sakıncalı’ (s:39)
Nazım Hikmet’le başladığı incelemeler toplamında, Salkım Söğüt şiirini imgesel boyutuyla inceler. Onun edebi projesinin Anadolu kültürünün imge ve mecazlarını çağdaş bir dünya görüşü ve şiir anlayışı altında yeniden kurmak üzerine olduğunu söyler.
Kırşehirli Neşet Ertaş için derlediği yazıda ise kendi geleneğini eşsiz benzersiz sürdürücüsü olarak sayar Ertaş’ı. Şiir ve türkülerinde susarken bile isyanını dile getirdiğini anlatmak ister. Ertaş’ın Abdalları kastederek ‘bizim kara yürekliler’ demesi de saptamaların bir ilgi çekici olanı daha. S.Demirbaş dilinde Neşet Ertaş yaşayan bir metafordur. Dilin önemli bir özgürleşme aracı oluşunu en iyi aşıklardan öğrendiğimizi yineler. Tabi bu tür yargılar İç Anadolu şairinden, yörenin saz ve söz ustasına gelince taşlar yerini buluyor, bize de katkı sunuyor.
İkinci Bölümde Doğan Hızlan’dan başlayarak Enis Batur, Hüseyin Peker, Şükrü Erbaş, Veysel Çolak, Haydar Ergülen, Cemal Süreya ile Yusuf Alper, Adnan Özer, Enver Ercan, Yücel Kayıran, Betül Tarıman, Bejan Matur, Baki Ayhan, Sinan Oruçoğlu, Nilay Özer, Ahmet Bozkurt, Zeynep Köylü, Mustafa Ergin Kılıç gibi günümüz şairlerine inen incelemeler söz konusudur. Bu denemelerde görülen incelikli şairce bakışlar, eleştirmen tavrına ne kadar yaklaştığını gösterir S.Demirbaş’ın.
Son bölümde yer alan söyleşiler ve dergilerde farklı konularda yaptığı derinlikli yazılar bağlamında S.Demirbaş’ın şiirde eriştiği ve yarattığı dinginlik kadar, eleştiri ve deneme dalında da ustalığa eriştiğini söyleyebiliriz.
________
Şair Ve…/ Soner Demirbaş /Klaros yayınları, 218 sayfa/
Nisan 2019