Hanım Nevra Yağcı: “Uzak Bir Yerde” romanı bana ilk kitabın Korkunç Beyaz’daki Baraj öyküsünü anımsattı. Başkarakter de öyküdekiyle aynı fakat final çok daha başka ona göre. Bu değişikliği nasıl yorumlarsın?
İbrahim Halil Çelik: Baraj öyküsünü yazdığımda, onun bende bitmediğini hissetmiştim. Yayımlandıktan sonra bile peşimi bırakmadı bu his. Cahit karakteri ve annesi sık sık kapımı çaldı. Oralı olmamam mümkün değildi. Dolayısıyla yeniden oturdum masaya. Öyküye sadık kalarak onu romanlaştırdım fakat elbette farklılıklar olacaktı. Bunlardan biri de finaldi. Ama bunun bir sebebi var, romanın ikinci cildinde bu durumu göreceğimizi umuyorum.
İbrahim Halil Çelik: Dediklerine katılıyorum. Tarih nasıl tekerrür ediyorsa sosyal ve siyasal yaşantı da aynı paralellikte tekerrür ediyor bu köhne dünyada. Kimileri zevk ve sefa içindeyken kimileri yoksul dibine kadar. Üstelik sefa içinde olanları en çok destekleyenler de o yoksullar. Düzen harika. Sistem tıkır tıkır işliyor. Neden kimse bozamıyor bu düzeni, bunu hep düşünmüşümdür. Yanıt elbette bir bilinmezlik. Bu bilinçsizlik bizi daha çok bilinmezliklere götürecek gibi. Yoksullar halinden memnun, varsıllar da öyle. Bundan rahatsız birkaç kişi var, bağırmaktan boğazları yırtıldı ama değişen bir şey yok. Onlar da sussa herkes rahat edecek.
Hanım Nevra Yağcı: Cahit karakteri gerçekten sinir bozucuydu. Tutarsız ve aidiyetsiz davranışları vardı. Sence Cahit hayatımızda ne kadar var?
İbrahim Halil Çelik: Etrafımızda milyonlarcası var aslında. Kimse Cahit kadar kendini belli etmiyor sadece. İnsanların en büyük sırrı bu belki de, içindekileri dışa vurmama. Toplumlar giz ve saklanan duygularla ayaktadır. Tersi olduğunda doğacak olan kaosu bir düşünsene. Dünya bir yangın yeri. Hem de bu kadar gize rağmen.
Hanım Nevra Yağcı: Elif ve Fatma en çok dikkatimi çeken karakterlerden. Elif dobra, korkusuz ama aşkına yenik düşmüşken, Fatma silik ve bastırılmış ama sonunda aşkını seçmişti. Yanılıyor muyum?
İbrahim Halil Çelik: Bence aşka herkes yenik düşer. Baltacı da yenik düşmüştü Kanuni de Kafka ve Cemal de. Belki romandaki durum için şöyle denilebilir: Elif aşkın esiri olmuşken Fatma aşkını seçmiştir.
Hanım Nevra Yağcı: Barajla birlikte tarihi yerler, insanların yaşam alanları yok oluyor. Fakat halk ödenecek istimlak bedellerini önemsiyor. Yaşamdaki en önemli hislerden biri aidiyetken toplumun bu davranışı hakkında ne söylemek istersin?
İbrahim Halil Çelik: Bunu bilmemek çok üzücü. Yorumlamak da epey zor. Eylemlerin ahlaki olması veya olmaması kaç kişinin umurunda ki? Ama sanırım, dünyada erdem, şeref, ahlak, onur gibi değerler artık eskisi kadar önemli değil. Para en mühim kıymet günümüzde. Onun büyüsü başka. Her şeye galip gelir. Gücü elinde bulundurur. Napolyon haklı. Warren Buffett haklı. Paranın gelecek olması insanı ruhsallıktan mekanikleşmeye götürüyor.
Hanım Nevra Yağcı: Roman şehir ile taşra arasında akıp gidiyor. Bunlara bir de tarihi bir öykü ekleniyor. Okur için katmanlı bir okuma deneyimi sunuyor bu durum. Muhteva olarak da öyle. İstanbul Boğazı, Fırat ve Dicle Nehirleri; öbür yanda Diyarbakır, Antep ve Suriye hududu. Gezip duruyoruz Cahit’le. Ama bütün bunlara sinmiş bir yurtsuzluk hissi var. Ne dersin?
İbrahim Halil Çelik: Her Mezopotamyalının hissettiği bir duygu bu sanırım. Yurdunda barınamama, başka yurtlarda gurbeti yaşama. Sonrası o muhteşem yurtsuzluk hissi. Ve elbette devamında büyük trajediler.