Fatma Nuran Avcı’yı Edebiyat Nöbeti adlı dergide çıkan bir öyküyle tanıdım. Okuduğum o öykü özgün üslubu, doğal anlatımı ve iç monolog tekniğini kullanmadaki başarısıyla dikkatimi çekmişti. Kitabı var mı diye çeşitli sitelerden aratmış fakat bulamamıştım. Yalnız, Avcı’nın 2016 Yılın Yazarı Yaşar Kemal adlı öykü yarışmasında Son Cevizlik adlı öyküsüyle birinciliği kazanmış olduğunu öğrenmiştim bu araştırmalarım sonucunda. Onun kalemine olan merakım daha çok artmıştı o vakit.
Kitapta on dört öykü var. Öykülerdeki kahramanlar sokakta karşılaşabileceğimiz, beraber oturup çay içtiğimiz, bazen yenilgisini dinlediğimiz bazen de zaferine şahit olduğumuz karakterlerdir. Kör Salih, Çakmak Birol, Kaypak Sami, İsmet Hoca, Kavruk Hasan… Hepsi bizden birileri. Başımızı uzatıp camdan baktığımızda görebileceğimiz tipler. Soframızda yer verdiğimiz karakterler.
Yazar, kahramanları ustaca konuşturmasıyla, yarattığı atmosfere uygun bir üslup kullanmasıyla ve olayları, anları, anlatılanları zihinde canlandırma kabiliyetiyle övgüyü fazlasıyla hak ediyor. Bu hak ediş çoğu kez istenilen düzeyde gerçekleşmiyor maalesef. Sanırım bunun sebebi yazarın popüler olma gayreti içine girmemesi.
Birkaç öyküye göz atarsak şunları söyleyebiliriz.
Motorları sıfırlamak adlı öyküde bir define arama macerası anlatılır. Bütün öykülerde olduğu gibi bu öyküde de tahkiye varlığını apaçık sürdürüyor. Kıvrak bir dille Avcı, bizi hemen öykünün içine hapsediyor. Öykü bitene kadar bu hapsolma durumu okuma hazzını yaşatıyor bize. Yazar, doğal ve güçlü anlatımıyla öykünün atmosferini bize hissettirip öyküdeki kahramanlarla karşı karşıyaymışız gibi bir duygu yaşatıyor okuyucuya. Bu, bizde samimiyet duygusu uyandırıyor.
Öykülerin birçoğunda olduğu gibi bu öyküde de argo diyebileceğimiz tümceler sert anlamlarıyla selamlar bizi. Bazı cümlelerde ise acı bir gerçek çarpar yüzümüze.
“Boş konuşuyorsun teneke tıngırtısı.”
“Ne yapayım Hüseyin Ağbi. Evde karı vıngırdar, kuru derede kurbağa vırak vırak. Kafamı koparıp atamıyorum, saçlarımı yolayım bari.”
Avcı’nın tercih ettiği konular genellikle yoksulluk, gurbet, yenilgi, geçmişe özlem gibi konular. Birçok öyküsünde bu sorunlar kahramanların gözünden anlatılmış. Dil konuşma diline yakındır. Argo ve devrik cümleler yoğundur. Halk deyişleri de öykülerde sık sık rastlanan tümcelerdendir. Öykülerde format olarak klasik kısa öykü formatı tercih edilmiş. Tahkiyeye yaslı bu öyküler yazarın anlatım dünyası konusunda da bize ipuçları veriyor. Gerçekçi bir kurgu, bu kurgunun atmosferine uygun bir dil ve etkileyici bir final. Belki de bu yüzden metinlerinin harareti yüksek.
Yazının en başında belirttiğim öyküye gelirsek o ilk karşılaşmanın muhteşem duygusunun yeniden içime dolduğunu söylemem abartı olmaz. Yurtdışında yaşadığı onca kötü günlerden sonra yurda dönmenin sevincini yaşayan kadın bir karakterin hikâyesi anlatılır bu öyküde. Avcı bu öyküyü iç monolog tekniğiyle anlatır. Dış sesler diyalog olarak metne dâhil olur. Anlatıcının o sevincini okurken yüzümüz güler, hatırladığı acı anıları okurken de içimiz burkulur. Bu duygu değişimlerini ustaca anlatan yazar bu değişimleri mimiklerimizi harekete geçirecek kadar etkili anlatır. Öyküdeki şu cümle acı bir gerçeği, kapitalist bir dünyayı yüzümüze cesurca çarpar.
“Kırt,” diye bir sese uyanıyorum. Makineler duruyor. Kan fışkırıyor parmağımdan. Parçası kumaş pilisine karışıyor. Bayılıyorum.
Bu durumdan sonra eşiyle geçen diyalog şöyle.
“Kedi olalı bir fare tuttun, aferin.”
“Kızmadın mı?”
“Ne kızması. Para kazandın para. İş kazası kızım bunun adı.”
Bu çarpıcı diyalog paranın candan daha kıymetli olduğunu bize göstermesi açısından da önemli. Günümüz insanın kıymeti de bu.
Kitaba adını veren Son Cevizlik adlı öykü, kitabın en güzel öykülerinden biri. Bu öykü 2016 yılında Bursa Nilüfer Belediyesi’nin düzenlediği Yaşar Kemal Öykü Yarışması’nda birincilik ödülü almış. Yarışmaya binden fazla öykü gönderilmiş. Bu sayı düşünüldüğünde öykünün ne kadar iyi olduğu az çok tahmin edilecektir. Öyküde Kavruk Hasan’ın mücadelesi anlatılır. İsmet Hoca’yla iyi bir değişime uğrayan köy, onun ölmesiyle bir var olma mücadelesiyle karşı karşıyadır. Bu görev Kavruk Hasan’a düşer. O kalan “Son Cevizlik”in kurtulması için çabalar. Bu çabayı doğayı tasvir etme ve atmosferi yaşatma başarısıyla anlatan yazar içimize dokunan bir eser yaratmayı bilmiş. Doğaya bir ağıt olarak düşünebiliriz bu öyküyü. Ağıtlar gerçek ve acıtıcıdır. Bu öykü de öyle.
Fatma Nuran Avcı’nın bu öykü kitabı, dildeki yalınlığı, atmosferindeki gerçekliği, anlatımındaki doğallığı ve kaynağını yaşantıdan alan kurgusuyla öykü okurunun beğeneceği bir kitap olacağını düşünüyorum. Kıymetinin bilinmesi temennisiyle.
“Kedi olalı bir fare tuttun, aferin”i, annem kullanırdı.
Ben de bir öykümde karaktere kullanırdım. Fatma Nuran Avcı’nın kullandırdığı karakteri tanımak iyi olacak. Öykülerini okumam lazım.Tesekkur ederim.