“Kesişen Yazgılar Meyhanesi’ni yayımlamaya karar veriyorsam bunun nedeni her şeyden önce ondan kurtulmak. Şimdi bile, taslak halindeki kitaba müdahale etmeyi, onu parçalara ayırıp yeniden yazmayı sürdürüyorum. Kitap basıldığında artık kesin olarak onun dışına çıkacağım, umarım.”
İtalo Calvino, Kesişen Yazgılar Şatosu adlı öykü kitabının “Sunuş” bölümünde bu sözlerle özetliyor uzun ve meşakkatli yazma serüvenini. Zira kitaptaki tüm öyküleri, tarot kartlarını şekillerine ve kullanım biçimlerine göre yorumlayarak yazıyor. Tarotların simgesel yorumları hakkında çok araştırma yaptığını, kartların farklı kombinasyonlarından farklı hikâyeler ortaya çıktığını; yorumlarının ve oluşturduğu öykülerin metnin temposunu belirlediğini de ekliyor.
Öykülerde, kişilerin hikâyelerinin ve yazgılarının bir şekilde kesiştiği vurgusu dikkat çekiyor. Yolcuların hepsi bilir ki hiçbir hikâye diğerlerinden bağımsız değildir. Herkes, aynı destedeki kartları kullanır; öncekinin hikâyesini, kendisininkini de ekleyerek sonrakine taşır. İnsanın yazgısı budur, hiçbirimiz, yaşamlarımızı sadece kendi irademizle belirleyemeyiz; yakınlarımız, bağ kurduklarımız, tesadüfler hatta hiç tanımadığımız insanlar bile hayatımızı yönlendirebilir, belirleyebilir. Hayat nedir ki, tarot kartlarını çevirip duruyoruz; yan yana, alt alta, çapraz yerleştiriyoruz ve ortaya çıkana “hikâyemiz” diyoruz.
İtalo Calvino, Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu adlı deneysel romanında, anlatımın sınırlarını oldukça genişletmiş, “ bir romandan keyif alma üzerine bir roman” yazdığını belirtmiştir. Calvino; yazar, anlatıcı, kahraman, okur, olay örgüsü kavramlarını oyun hamuru oynarcasına yoğurduğu bu romanda, okuru da hikâyenin bir kahramanı haline getirir ve bir köşede oturup kitabı okuduğunu zanneden okur, kendini romanın orta yerinde buluverir. Bu yenilikçi ve sürprizlerle dolu yaklaşımı farklı boyutlarıyla Kesişen Yazgılar Şatosu’nda da görüyoruz. Yazar, tüm hikâyeleri tarot kartlarındaki şekillere göre oluştururken sayfa kenarlarına da kartların görselini ekliyor. Bu, hikâyelerin neye göre kurgulandığını anlamayı kolaylaştırıyor; aynı kart birçok öyküde çıkıyor karşımıza ancak her defasında yeni bir hikâye fısıldıyor kulağımıza. Okur olarak bir anda bu kartları incelerken, hikâyeyle örtüştürmeye çalışırken buluyoruz kendimizi. Buna dayanarak Calvino’nun eserlerinin, bir kenardan gelişmeleri seyretmeyi tercih eden pasif okuyucuya göre olmadığı söylenebilir kesinlikle.
Öykülerde metinlerarasılık tekniğini bolca kullanıyor yazar. Birçok öyküde mitolojik kahramanlarla -Helen, Zeus, Eros, Menelaos- birlikte Troya Savaşı’nın da hikâyeye dahil olduğunu görüyoruz. Sophokles’in Kral Oidipus’u, Alman yazar Goethe’nin Faust’u ve İtalyan edebiyatının en önemli eserlerinden biri olan, Ariosto’nun Çılgın Orlando adlı eseri, tarot kartları eşliğinde yeniden yorumlanır Calvino’nun hayal gücü ile. Özellikle bu eserlerin yer aldığı öyküler epik söyleyişi ile Eski Yunan trajedilerinin havasını taşır. Doktor Faust’un Şeytan ile yapacağı anlaşma ekseninde gelişen öykü şu diyalogla sona erer :
“Neden korkuyorsun, ruhumuzun şeytanın eline geçmesinden mi?”
“Hayır, ona verecek ruhumuzun olmamasından.” (s.33)
Başka bir öyküde kahraman Orlando’nun aşk karşısındaki çaresizliği tuzaklarla doludur; orman onu şiirsel bir üslupla uyarır:
“Gitme! Kıyasıya dövüşmekte, düşmanlarını bozguna uğratmakta o kadar yetenekli olan sen, neden süreksizliğin egemen olduğu savaş alanlarını bırakıp doğanın yapışkan yeşilliğine yöneliyor ve kendini tehlikeye atıyorsun? Orlando, sevda ormanı sana göre bir yer değildir! Alçak tuzaklarından seni hiçbir kalkanın koruyamayacağı bir düşmanın peşinden koşuyorsun. Angelica’yı unut! Geri dön!” (s.42)
İkinci bölümün en dikkat çeken öyküsü, anlatıcının kendi hikâyesidir. Yazar- anlatıcı bir yandan yaşamını, yazarlığını sorgularken bir yandan da hikâyesini kurmaktadır. Burada de Marquis de Sade, Sigmund Freud ve Stendhal’a göndermeler vardır. Yazarın kitabı yazma sürecinin sancıları bu öyküde kendini gösterir:
“En sonunda bitirebildim söyleyeceklerimi, kendimi tatmin olmuş sayabilirim… Böylece her şeyi yerli yerine koymuş oldum. Hiç olmazsa sayfada. İçimde ise her şey eskisi gibi.” (s.119)
Hayatım boyunca hiçbir tarot kartını yakından görmemiş biri olarak kitaba temkinli yaklaştım başta ama Calvino’nun yenilik ve farklılık iddiasının cazibesine kapılıp denemeye değer, diye düşündüm ve gerçekten değdi. Bağ kurduğu yazarlar ve eserler nedeniyle derinliği olan, zor bir eser bana göre, 127 sayfa bir çırpıda okunmuyor. Yazarın, hikâyelere seyirci kalmaya izin vermeyen tavrı ve kitap boyunca devam eden değinmeleri, sürekli küçük ek okumalar yapmayı gerektiriyor.
Kitap bitti, yazı da tamam, ikisi de tatlı bir zihin yorgunluğu bırakarak geride kalırken yeni bir Calvino durağına kadar farklı yazarlarla yolculuğa devam.
İyi okumalar.