Tatilci: Tam Zamanlı Okuma Emekçisi
Tatil başladı. Bütün bir kış koşuşturduktan ve yorgunluğa doyduktan sonra nihayet haziran geldi ve güneşi harladı. Okullar da kapanınca kısa ya da uzun mesafe, kısa ya da uzun süre herkes bir yerlere dağıldı. Kimi yazlıklara, kimi otellere, kimi çadıra, kimi sahile, kimi ormana, kimi yurt dışına, kimi balayına… Herkes bünyesini sıfırlayabilmek adına kendini bir tatile adadı. Elbette çalışma hayatı hâlâ sürüyor. Evde, işte, kafamızın içinde hâlâ çalışmaya devam ediyoruz. Fakat yazın öyle bir ruhu var ki her an bir kaçışa ve tatile öykünebiliyor. Minik aktiviteler keyfe dönüşmek için can atıyor. Tatil hayalinin en klasik parçalarından biri de kitap okumak oluyor. Zihnimizde şöyle bir tablo uyanıyor: kumsalda ya da balkonda yanımızda duran soğuk içecekten yudumlar almak ve elimizdeki kitabın sayfaları arasında dolanmak.
“Okumak için boş zaman aramak yerine özel bir zaman yaratmak” tartışmasını tek cümleyle bir kenara bırakacak olursak, evet çoğu zaman istediğimiz kalitede okumalar yapamıyoruz. Çünkü bugünün koşullarında hayatlarımızı kendimiz dışındaki birçok zorunlu sorumlulukla ilerletiyoruz. Bu yorucu bir gerçek. İşte tatil tam bu noktada devreye giriyor ve yorgunluğumuzun gecesine güneş doğuyor.
Peki o ballı zaman geldiğinde bavullara hangi kitaplar giriyor?
Tatilde ne okumayı tercih ediyorsunuz?
Şu an hangi kitabı okuyorsunuz?
Bu üç soru, bugün cevabını bulmak çırpınıp durduğumuz bir gerçeği aydınlatıyor: “Neye ihtiyacım var?” sorusu.
Kitaplığın önüne gidip geldikçe seçenekler çoğalmaya başladı. Önceki yaz Murakami’nin “Mesleğim Yazarlık” kitabını okumuş ve zihnimde yazarlıkla ilgili açılmış çukurlara epey ilham doldurmuştum. Temel meselem yazarlık hikâyemin gidişatıydı ve elim o kitabı seçmişti. Ondan önceki yaz “Ben Kirke” beni büyüledi. Temel meselem yaşamın içindeki kimlik mücadelesiydi ve büyüye ihtiyacım vardı. Mitolojik bir bağlam bekliyordum fakat Kirke’nin yalnızlığının beni bu kadar etkileyeceğini bilmiyordum.
Şimdi düşünün, geçtiğimiz yaz kendinize kaldığınız anlarda hangi kitapları okudunuz?
Bu bir roman mıydı, kişisel gelişim kitabı mıydı, öykü müydü, şiir miydi?
Okuduğunuz kitaptan yola çıktığınızda ve o yolu geri yürüdüğünüzde o zamanki versiyonunuz için ne söylersiniz?
Okuduklarımız bize bir okur kimliği kazandırıyor fakat bu kimlik hayatta konumlandığımız noktadan pek uzağa düşmüyor. O anda kimsek, o kimlikle okuyoruz. O anda neye tekabül ediyorsak, tekabül ettiğimiz şeyin seviyesine ve derinliğine göre tercihler yapıyoruz. Bir dönem oluyor kendimizi kişisel gelişim kitaplarının ruhu ayağa kaldıran satırlarının altını çizerken buluyoruz… Bambaşka bir dönem geliyor ki kendimizi sağlam bir hikâyenin içinde kaybetmek istiyoruz. Anın içinde okumayı seçtiğimiz tür bile bize hislerimizle ilgili bir anahtar sunuyor. Dolayısıyla biraz önce kitaplığın başında soru işaretleriyle dikildiğimde bir de bunu düşündüm: bir hikâyeye mi ihtiyacım var yoksa yeni bir bakış açısına mı? Bu aynı zamanda “Kendimi bir yazara mı açmak istiyorum yoksa bir karaktere mi?” sorusunun cevabıydı.
Yaşam bize kendimiz hakkında her an dönüt veren kripto bir alt metne sahiptir. Dünyaya temas etmek için araç kılınmış olan her şey yolun varış noktasını kendimize çıkarır. Okumak, izlemek, gözlemlemek, dinlemek bu yüzden en kıymetli araçlardır. Bu araçları kullanmayan kişilerin yazamayacağı yönündeki cümlelere sosyal medyada denk gelmişsinizdir.
“Okumayan yazamaz.”
Bu cümle kendini keskin bir yargı gibi ortaya koysa da özünde sade bir gerçektir. Okuduklarımız, seçimlerimiz, okumak konusundaki sürdürülebilirliğimiz ve okur kimliğimiz “ben” dediğimiz tasarımın izdüşümüdür. Yazmak, bu araçla çıkılan yolculuğun bizi götürebileceği noktalardan biridir. Sözcükler olmadan yazılamaz, sözcüklerle kitapların içinde tanışılır. Bu değiştirilemez bir sıralamadır. Dolayısıyla yazmak, okur kimliğimizin ve birikimimizin de şifresidir.
Şimdi evde, tatilde, belki de iştesiniz. Bu yazıyı içinde tatil ihtimali bulunduran ya da tatil anısı taşıyan bir yaz ayının içinde okuyorsunuz.
Yukarıdaki soruları takip ettiğinizde hangi gerçek ihtiyacınızı bulguluyorsanız dilerim ihtiyaç duyduğunuz şey sizi bulsun.
Şu an okumakta olduğunuz ve geçmiş yazlarda okuduğunuz kitapları incelediğinizde kendinizde neleri fark ediyorsanız dilerim fark ettiğiniz şey size şifa olsun.
Bu yazının bitiminde okuyarak dolayısıyla yazarak içinizi dünyaya dökemediğinizi hissettiyseniz dilerim sözcükler elinizi tutsun.
Hayata ve ruha katkı olsun.