Tarihin Anlamlı Bir Parçası Olan “Yargı”
“Evrende her şey kendi dengesinde ve yerli yerinde olması gerektiği gibi ilerler.”
Geçtiğimiz pazar akşamı üç sezondur heyecanla takip edilen “Yargı” dizisi final yaptı. Final bölümü için bir organizasyon hazırlandı ve veda gecesi onurlandırıldı. Yargı, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi’nde seyircili gösterimle ekranlara veda etti. Yoğun ilgi gören gecenin tüm geliri Türk Eğitim Vakfı’na (TEV) bağışlandı. Deprem bölgesindeki gençlere öncelik verileceği ve geceye katılamayan izleyicilerin de “Eğitime Destek Bileti” satın alarak bu organizasyona katkı olabilecekleri belirtildi. Üç sezon boyunca senaryo içerisinde birçok toplumsal olay konu edildi. Çoğu zaman can yakan gerçeklikleri ustaca kurgular halinde izledik. Bağlandığımız karakterlerin gerçek bir adalet için çabada olduklarını gördük. Veda gecesini de bu hikâyenin sonuna ekleyince, Yargı kendini aştı ve potansiyelinin zirvesine ulaştı.
Gelelim, artık dizi tarihinin bir parçası olan Yargı’nın finaline…
Final bölümü herkeste farklı bir etki uyandırdı çünkü alışılmışın dışında, yine kendine has bir yapıdaydı. Bütünden kopuk bulanlar, anlamlandıramayanlar ve benim gibi sıra dışı bulanlar oldu. Yargı başından beri senaryonun başrol olduğu bir işti. Her şey Avukat Ceylin Erguvan’ın bir cinayet dosyasını kabul edip bölümün sonunda öldürülen kişinin kendi kardeşi olduğunu öğrenmesiyle başlamıştı. Kardeşini öldüren kişinin Savcı Ilgaz Kaya’nın kardeşi Çınar olmadığı, en yakın arkadaşı Engin’in bir anlık sinirle İnci’nin kafasına ağır cam bir küllükle vurduğu ortaya çıkmıştı. Üstelik bu cinayet çözümü üç dört bölüm içerisinde gerçekleşmiş ve konu tam gaz başka bağlantılarla ilerlemeye devam etmişti. Oyalanmadan, sezon finaline kadar sürüncemelerde bekletilmeden sürekli heyecanla beslenen seyirci Yargı’ya işte böyle bağlandı. Üç sezon içerisinde neredeyse tüm dizi kahramanlarının başına kötü şeyler geldi ve hepsi en yakınlarını kaybetti. Ilgaz ve Ceylin aşkı üzerinden; kendi olmak ve kendine yabancılaşmak, kabul görmek ve dışlanmak, sınırlı ve sınırsız olmak, kural tanımak ve kural dışı davranmak, dönüşmek ve sabitlenmek, keskin dürüstlük ve belirsiz yalan, yutan siyah ve yansıtan beyaz temaları işlendi. Kahramanlar senaryonun içerisinde sürekli benlikleri ve sevdikleri arasında sınandı. Birbirine bağlanan yüzlerce olay sonunda finalden bir önceki bölümde Ilgaz ve Ceylin arasında bir konuşma yaşandı:
- Biz hayatımızda inci’nin ölümü üzerine kurduk.
- Bizi bir araya getiren hayat. Misal değişti kaderin, Mercan olmayabilirdi. Birbirimizi sevmezdik, belki de biz olmazdık.
- Bunların hepsinin bedeli İnci mi oldu yani?
- Hayat sadece bedel ödül üzerine kurulu basit bir şey değil ki. Hepsi kelebek etkisi. Biz en iyi versiyonumuzu yaşıyoruz.
Bu konuşmanın ardından final bölümünde bambaşka bir Yargı evrenine uyandık.
Yaşamın en büyük bilmecelerinden biri zamanın içinde eriyip giden sonsuz olasılığı bilemeyişimiz. Biz istesek de istemesek de, farkında olsak da olmasak da her an bir seçim yapıyoruz ve zamanın içinde kendi irademizle bir kader yaratıyoruz. Kader, sonsuz olasılığın dengelediği bir çizgide bu yüzden hep en belirsiz nokta olarak kalıyor. İnsanoğlu şu sorunun cevabını asla net bir şekilde bilemiyor: Olanları irademizle yönlendirip biz mi karar veriyoruz yoksa zaten olacak olanın içerisinde devinip kendi irademizle nasıl olacağını mı seçiyoruz?
Sema Ergenekon bu kadar sıra dışı bir hikâyenin finalini işte bu soru üzerine kurguluyor. Yargı’nın final bölümünde sonsuz olasılıktan birine atlıyoruz ve aynı olay zincirini yeni dinamiklerle takip ediyoruz. İnci’nin öldürüldüğü gün olaylar başka şekilde gelişiyor ve İnci o gece ölmüyor. Yine o gece Engin’in evine gidiyor fakat ablasıyla… Yine mutfak tezgâhında otururken peçeteden bir gemi yapıyor ve aynı şekilde rafa bırakıyor… O gece yine aynı şekilde biri öldürülüyor ve çöp konteynerinin içine bırakılıyor. Ilgaz ve Ceylin bu versiyonda işlenen cinayetin iki şüphelisi olarak bir araya geliyor ve çözmeye çalışırken yakınlaşıyorlar. Ertesi gece İnci yine bir sebeple Engin’in evine gidiyor ve izlediğimiz versiyonda olduğu gibi aynı şekilde öldürülüyor. Fakat bu olasılıkta işler çok farklı gelişiyor, aynı gece Ilgaz ve Ceylin de öldürülüyor. Sonsuz olasılıklardan birinde ömürler bambaşka noktalarda sonlanıyor. Olması gereken her şey yine bir şekilde gerçekleşiyor fakat o gerçeklik bağı bambaşka anı ve duygularla kuruluyor. Sonsuz olasılıklardan birinde ikâmet ediyoruz. Tam da şu an. İçinde olamadığımız binlerce senaryonun kıymeti de var kıyameti de. Bu duygu ve düşüncelerle ben final bölümüne vuruldum. Zaten üç sezondur acısını tatlısını doya doya izlediğimiz karakterlerimize düğünle ya da kocaman bir aile sofrası ile veda etmek yerine insanlığın en köklü sorularından biriyle veda ettikleri için tüm senaryo ekibine yürekten teşekkür ediyorum. İşte bu Sema Ergenekon ve ekibinin sihri.
Yargı, yalnızca dizi tarihinin değil yazın tarihinin de önemli parçalarından biri oldu. Sema Ergenekon’un Hakan Gence ile yakınlarda gerçekleştirdiği röportajda söylediği gibi herhangi bir anlatı söz konusu olduğunda “en önde koşan senaryodur”. Oyuncular ve ekip ne kadar iyi olursa olsun belirleyici olan hikâyedir. Yani kalemdir… Özde edebiyata temas etmediğimiz, onu aramadığımız, bulmadığımız, yaratmadığımız bir an bile yok. İster televizyon başında ister bir kitabın başucunda, ister kulağı dolduran bir şarkıda ister gözü dolduran bir tabloda, insan hep hikâye arıyor.
Hayata ve ruha katkı olsun.