Kalbi Bir Yerde, şair-yazar İsmail Biçer’in sekizinci şiir kitabı. Şiir kitapları dışında; deneme, inceleme, söyleşi, antoloji türünde başarılı eserlere de imza atan Biçer’le, yeni kitabı üzerinden oldukça yalın ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.
Taner Sezgin: Bir önceki kitabınız Şairsel Mevzular şiir, edebiyat, sanat ve kültür üzerine çeşitli konuları ele alan deneme-inceleme türünün başarılı bir örneği olarak okurla buluştu. Sonrasında “tekrar şiir” dediniz. Sanırım şiirde ısrarlısınız?
Taner Sezgin: Kalbi Bir Yerde, diğer şiirlerinizde olduğu gibi imgelerden taviz vermiyor.
İsmail Biçer: Vermesi de mümkün değil… İmgelerden uzak şiirler, kurumuş dere yataklarına benzerler. Şiir imgeler üzerinden kurulur. Şiirin dili (hammaddesi) imgedir. Bir şairi özgün kılan, onun şiirinde yarattığı imgeleridir. Bir diğer anlamıyla; şair imge avcısıdır. Farklı şairlere ait şiirler konuları açısından benzerlik gösterebilir, imgeler asla!
Taner Sezgin: İmgeler kadar, kısa dizelerden oluşan şiirler de dikkat çekici…
İsmail Biçer: Az sözle çok şeyler çağrıştırmayı seven bir şiir anlayışından yanayım. Şiiri edebiyatın birçok türünden ayıran da bu… Sayfalar dolusu dizeler üzerinden kurulmuş bir şiir, bir anda rotasını değiştirerek “anlatı”, “öykü” veya “destan” türünün sınırlarından içeri giriyor. Şiirin imgeler üzerinden kurulması gerektiğinin anlamı, tam da burada yatıyor. İmgeler derin ve keskindir. Bu nedenle de, uzun uzadıya anlatımlara gelmezler. Şiirin ruhu bunu kabul etmez.
Taner Sezgin: Şiir kitaplarınız, 56 sayfayı geçmeyen ince hacimlerde… Bu durum, şiire dair ele aldığımız ve alacağımız konular içerisinde çok önemli olmasa da, dikkatimi çekti. Yapıtın bütünsel özelliği göz önünde bulundurularak gerçekleştirilmiş, bilinçli bir durum mu?
İsmail Biçer: Günlük hayatta şiirlerime dair sorulanlar ya da şiir kitaplarıma dair gerçekleştirilen söyleşiler göz önünde bulundurulduğunda, ilk kez karşılaşmış olduğum bir soru… Evet; oldukça bilinçli, okur açısından düşünülmüş bir durum. Sayfa sayıları yüksek, çok hacimli şiir kitapları bilinçli şiir okurunu dahi zorluyor. Edebiyatın diğer türleri için son derece doğal olan bu durum, şiir için pek de değil… Kendi yapıtlarımdan örnek verecek olursam; deneme-inceleme türündeki Şairsel Mevzular adlı çalışmam, 208 sayfa. Söyleşi kitabım Şair Sokağı Söyleşileri de neredeyse 100 sayfa… Şiir okuru, sayfa sayıları çok olan şiir kitaplarını yarıda bırakıyor, ya da dağınık bir okuma gerçekleştiriyor. Çok hacimli şiir kitapları, “şiir antolojileri” ya da “bir şairin toplu şiirleri” için söz konusu olsa da, okurla ilk kez karşı karşıya gelecek şiir kitapları için geçerli değil. Bu durum, sadece benim kendi şiir kitaplarımda bir gelenek haline geldi. Başka şairler farklı düşünüyor, farklı uyguluyor olabilirler… Nitekim, yayınevleri de ince hacimli kitaplar konusunda hep bir çekince halinde… 64 sayfanın, hatta 70-80 sayfaların altında kitaplar yayımlamıyorlar.
Taner Sezgin: Bir söyleşinizde şiirin günlük hayattan kovulduğuna, şiir kitaplarının kitabevi raflarında yer bulamadığına değinmiştiniz. Aynı düşünceniz devam ediyor mu?
İsmail Biçer: Devam ediyor; çünkü değişen bir şey yok. Hatta günden güne, daha da kötüleşiyor. Gitmiş olduğunuz kitabevlerindeki raflara bakın, “şiir rafı” bulamazsınız. Bulsanız dahi, yan yana konumlandırılmış “edebiyat rafları”ndan birinin içine sıkıştırılmış birkaç şairimizin kitaplarını bulabilirsiniz. Bu bir realite; benim dile getirmemle ilgili bir durum değil. Yayınevlerinin şiir kitaplarına mesafeli olmaları, eskisi kadar şiir kitabı yayımlanmaması, istisna durum taşıyan birkaç şair dışında, şairlerin kitaplarını kendi paralarıyla basması ve kendi imkânlarıyla dağıtmaya çalışması bu durumu daha da açıklığa kavuşturuyor.
Taner Sezgin: Şairin işi zor o halde?
İsmail Biçer: Çok zor! Yazdığı şiirleri, “şiir buluşmaları”nda okumaktan başka şansı kalmamış durumda… Değişen bir şey olmayacağını bile bile, yazmaya devam ediyor. Çünkü şiir, şairin yaşama tutunma şekli. Başka ne gelir elden…