Ezoterik ve epik bir dokuda aslında tek bir metin olarak ilerleyen; sorunsalın, teşhisin ve diyalektiğin romantik ve lirik düzlemlerde ördüğü estetik dil yapılanmasında yankı bulan gür bir ses ile yeni bir lirik dil dramatizasyonu arayışında, romantik duyuşun işlevsel melankoliye evrilmesiyle vücud bulmuş derin yankılı bir şiir.
Derin bir yapı kurmaya çalıştım. Bir mimar gibi davrandım. Şiirler birbirine örülü. Kitap zaten tek bir ırmak metin aslında. Hilmi Yavuz hoca okuru sıkmamak adına metne başlıklar koymamı salık verdi. Gültekin Emre Varlık – Aralık sayısı için Ağıtlar hakkında yazdı. Kitabın bir dini kitap havasında olduğunu belirtti. Fadıl Oktay ve Serkan Özer de yazdı kitap hakkında. Hüseyin Alemdar bu kitabın 2019 yılı içindeki en iyi 10 şiir kitabından biri olduğunu belirtti. Haydar Ergülen bir ay önce tavsiye ettiği 14 kitap içinde Ağıtlar’a da yer verdi.
“Kuyuda Ağıtlar” bir tatlı su şiiri kitabı değildir.
Ezoterik ve epik bir dokuda aslında baştan sona tek bir metin olarak ilerleyen; nedenselliğin, sorunsalın, teşhisin ve diyalektiğin mistik, romantik ve lirik düzlemlerde ördüğü estetik dil yapılanmasıdır.
Sadece bir şiir kitabı değildir, derin örgülenmiş ve örgütlenmiş bir yapıdır. Bir kutsal kitap dokusunda ilerler. Üç beş şiiri toplayarak üç ayda oluşan bir kitap değil. Yazılan bir kitap. Yapılan bir kitap.174 sayfa. İçinde irili ufaklı 102 şiir var. Aslında 102 parçadan oluşan tek ve uzun bir şiir Kuyudan Ağıtlar. 2013 yılında başladığım ve yer yer delirerek yazdığım lanet bir kitap bu. Bütünsel olarak akıp giden bir metin ve ana boyut üzerinde farklı boyut ve renklerdeki şiirleri birbirine uygun şekilde bir yapbozun parçaları gibi işledim ve oturttum. Bu girift yapıyı kurarken rayları üzerinde ilerleyen bu koca ve ağır metnin o raylardan çıkmasına hiç müsade etmedim. Kitap matbaadan geldiği günün gecesi, kitabı elime başkasının kitabıymış gibi adımı görmezden gelerek aldığım zaman, kitapta Tanrı’dan insana değil; insandan Tanrı’ya yazılan bir kutsal kitap havası sezdiğimde, duygularım bana yedi yılımın boşa gitmediğini gösterdi. Kitabı bir iki saat içinde büyük zevkle yeniden okudum. Belki de o akşam bu metin oluşmaya başladığı günden beri 5000. Okumamı yapmış oldum.
“Kuyuda Ağıtlar” bir tatlı su şiiri kitabı değildir fakat bundan eminim. Keyfiyet ve şahsi fantezi üzerine kurulmamıştır. Benzetmek gibi olmasa da tipoloji olarak Çorak Ülke, İlahi Komedya türünde bir kitaptır. Poetik düzlemde ise; biçemde yüksek sesi ve görkemi, imgede özgün derinliği, yapıda ölçüyü ve disiplini, dilde ise kuru ve kabak bir yalınlığı değil; mayalanmış ve işlenmiş yeni sesler ile yeni dokular kurmayı hedefler. Bu şiir birçok yerinde anlam ile anlamsızlık arasında yeni bir evren kurar. Çoğu sayfada ağzı yarı açık bir kuyu ya da aralık bırakılmış bir kapı gibidir.
Bütün bunları bu dosya içinde kullandığıma inanıyorum derin bir yapı kurdum. Sofistike bir bütünsellik bu. Bütün metne hakim. Şiirler hem birbiriyle bağlantılı hem de her bir şiiri müstakil olarak ele alabiliriz. Bir şiirde tam anlaşılmayan bir imge ilerleyen sayfalarda başka bir şiirde aydınlığa kavuşuyor.
Sorunsala değinen, nedenselliği kurcalayan, ağır kavramları irdeleyen, ontolojiden epistemolojiye , ruhçuluktan sezgiciliğe , rasyonalizmden tasavvufa ve mistiszme doğru ezoterik bir yolculuk. Mistik bir duyuşun dile dökülmesi. Bu kitap baştan aşağı soyut kurgulardan oluşan ve tamamı müphem bir hayal aleminde geçen bir metindir. Görülmeyeni göstermeye çalışır. Bilinmeyenin uçlarına dokunur, yoklar. Baştan aşağı Alegorik bir metindir. Kuyu metaforundan yola çıkıp mistik ve neoezoterik bir evren kurar. Bunu yaparken biçemde ve özde hem klasik dokuya hem de avangard dokuya yaslanır. Bu şiir hem postmodern hem de klasik şiirdir. Hem yeniden hem eskiden , hem batıdan hem de doğudan yararlanır fakat ayağı bu coğrafyadadır. İnsani anlamı arayan, hatta aramayı arayan şiirdir.
Güncel, gündelik ve hazır malzeme ile yola çıkmaz. Muhtevasını ve araçlarını , konularını, mekanlarını ve olaylarını kendi yaratır, üretir.
Kuyudan Ağıtlar ın kendi mitolojisi de var; arşın kızları ve kuyular. bu başımın belası kitap; çelişkiye müdahale eden, dekadan ethosu eleştiren, yani derdi olan bir şiir bu kitaptaki. Bireyden yola çıkıp evrensele giden deli bir dosya kuyudan ağıtlar. Ağır yüklerin altına giren bir kitap. Tatlı su şiiri kitabı değil evet. hiçbir sorunsala değinmeyen , hiçbir yükle yüklenmeyen, üç ayda toplanmış ince zarif parlak şiir kitaplarından değil. şairinin kişisel sorunlarına şahsi zevklerine koşullu , günlük yaşantıya, an ve güne dayalı, şairinin fantazilerine , günlük duygularına, gelip geçici tutkularına hayallerine korkularına, dünyevi ihtiraslarına dayalı; bir günlük havasında ya da muhabirlik yapan bir şiir değil kuyudan ağıtlar.
Böyle bir tanıtım yazısı yazmak ihtiyacı hissettim. Kitap hacimli (174 syf.) ve farklı olduğu için. İnsanların kitap hakkında ön bilgileri olsun istedim. Çünkü şiir kitabı biraz kalın ve farklı olunca insanlar yadırgıyor. Sanki ciddiye bile almıyor.
Şiire saygısı olan herkese,
derin saygılarımla.