YAZARLARA YAZMADIKLARI YERDEN SORULAR
“Gök kubbenin altında söylenmemiş söz yoktur.” Cicero’ya atfedilen bu sözü edebiyat söyleşilerine uyarladığımızda yazarların yazı yolculuğu, kitapları ve edebiyat dünyasına dair “sorulmamış soru yoktur” diyebiliriz. Bu söyleşi dizisinde yer alan sorular da elbette ilk kez sorulmuyor ama eserlerini beğeniyle takip ettiğimiz yazarlarımızla bu kez özellikle yazmadıkları üzerinden, hayaller üzerinden sohbet edelim istedik.
Hatice Günday Şahman: Yazar olmanın yanı sıra ya da ön koşulu olarak iyi bir okur olan yazarın hayran olduğu bir yazar, hatta kimi zaman ona “Keşke ben yazmış olsaydım,” dedirten bir eser mutlaka vardır. Sizde de böyle bir duygu yaratan öykü/roman var mı? Varsa hangi yönleriyle sizi bu kadar etkiledi?
Kadire Bozkurt: Döşeğimde Ölürken’i keşke ben yazmış olsaydım. Faulkner’ın kullandığı deneysel yöntem, alışılmadık yapı yalnız o günler için değil bugün için de şaşırtıcı. Kitap sizi zapt ediyor, elinizden bırakmanıza izin vermiyor. Bunda Murat Belge çevirisinin payı çok büyük. On beş anlatıcıdan elli dokuz bölüm. Bölümlerden bir şöyle: Bir balıktır benim annem. Bu ne nefis bir cümle, öyle değil mi? Bilinç akışı, diyaloglar, öfke, üzüntü, çaresizlik ve boşluklar öyle bir düzendedir ki bir kez okusanız bir daha aklınızdan çıkmayacak özgün bir başyapıt nasıl yaratılır dersi gibidir.
Hatice Günday Şahman: Ursula K. Le Guin Lavinia adlı romanında, Vergilius’un Aeneas destanında küçük bir rolü olan Lavinia karakterini; Ayfer Tunç ise kendi romanı Yeşil Peri Gecesi’nin yan karakteri olan Osman’ı son romanında başkarakter olarak yazdılar. Bu örneklerde olduğu gibi bir eser kaleme almak isteseydiniz hangi eserden ya da eserinizden, hangi yan karakteri seçerdiniz?
Hatice Günday Şahman: Edip Cansever’in “Masa da masaymış ha” dediği gibi bir masanız olsa, zamanın ve mesafelerin getirdiği sınırlamalar olmaksızın, hangi yazarları ya da kurmaca karakterleri konuk etmek, söyleşmek isterdiniz? Onlarla neler konuşurdunuz?
Kadire Bozkurt: Faulkner, Hemingway, Carver, Vüs’at O. Bener, Yusuf Atılgan, Flannery O’Connor, Joyce Carol Oates, Virginia Woolf, George Saunders, David Foster Wallace hemen aklıma gelenler. Ne masa ama Ben pek konuşmazdım sanırım, onları dinlerdim.
Hatice Günday Şahman: Yazarken çok beğendiğiniz, çok bağlandığınız cümleler olsa da bazen bu cümleler farklı nedenlerden dolayı metne dâhil olamaz. Siz bu cümleleri acımasızca ya da eliniz titreyerek siler misiniz? Yoksa farklı bir şekilde değerlendirir misiniz?
Kadire Bozkurt: Ben çok kolay silerim. Hatta çok beğendiysem, bağlandıysam o cümleler kötüdür büyük olasılıkla. Süslüdür, altı çizilesidir, şiirsel ya da romantiktir. Ben fark etmesem de dostlarım fark eder, söyler, ben de silerim. Metnin tümünün yarattığı etki beni daha fazla ilgilendiriyor.
Hatice Günday Şahman: Son cümleyi de yazıp bitirdiğiniz halde sonrasında vazgeçip yayınlamadığınız metinler var mı? Ya da tam tersi aylardır, yıllardır zihninizde gezdirip de bir türlü yazıya dökemediğiniz öykü uçları, roman taslakları var mı?
Kadire Bozkurt: İçime sinmeyen öyküleri “saçmalıklar” dosyasında tutuyorum bir süre, arada açıp bakıyorum, kurtarılabilir mi, uğraşmaya değer mi? Bu da çok uzun sürmez. Ben tam bir temizlikçiyim, mail kutusunu, telefondaki gereksiz mesajları, fazlalık yapan sözcükleri, çekmece içlerini sık sık temizlerim. Bu şekilde daha kafam rahat çalışabiliyorum. Ama aklımda tabii ki yazmak istediğim hikâyeler dolanıp duruyor. Neresinden tutacağımı kestiremediğim için yazamıyorum şimdilik.
Buzkandilleri’ni bir hafta önce okudum. Nefis öyküler, bu söyleşi de. Ellerinize sağlık.