1960’lı yıllarda ilk tohumu atılıp, 1980’lere kadar hayatiyetini sürdüren Mücadele Birliği bugüne kadar üzerinde çokça konuşulmuş ancak hareketi değerlendirmeye dönük az sayıda sosyolojik, bilimsel metinler yayımlanmıştır. Öyle ki örgüt yapısı, teşkilatlanma modeli, yetişmiş kadroları ile sağ yelpaze içinde yer alan gençlik hareketleri içinde ayrı bir yerde duran Mücadele Birliği, kurulduğu 1964 yılından bu yana tesiri hâlâ devam eden bir hareket olarak karşımıza çıkmaktadır.
Resmi hüviyete büründüğü zamanlardaki adı ile Yeniden Milli Mücadele Hareketi hakkında ilk defa ilmî, akademik hüviyeti olan bir çalışma yayımlandı. Ekin Kadir Selçuk’un Doktora çalışmasının bir neticesi olan “Mücadeleciler” Mücadele Birliği (1964-1980) isimli eser İletişim yayınları (264 s., 2018) arasından çıktı.
İslamcı ve Milliyetçi kanatları birleştirdi
Yakın tarihin İslamcı, Milliyetçi-Muhafazakar tabanı olan teşkilatları anlamak için geriye dönük pek çok harekete bakmak gerekecektir. Bugün Ülkücü Hareket’in, MTTB’nin, Akıncıların konuşulup üzerinde pek çok çalışma yapılıp, yazılıp çizildiği bir evrede Mücadele Birliği hakkında sınırlı sayıda bir şeyler yazıldığını görüyoruz. Bunda elbette Mücadele Birliği’nin kendine özgü teşkilat yapısının da etkisi olduğu muhakkaktır. Yazar Selçuk, Mücadele Birliği’nin yukarıda ismi zikredilen hareketlerin İslamcı ve Milliyetçi kanatlar halinde birbirinden ayrışmaya başladığı bir dönemde ortaya çıkıp bu kanatların bir aradalığını savunan bir tutum ortaya koyduğunu ifade ediyor.
Yazar bir başka hususu gündeme taşıyor ve 1945 sonrası sağdaki farklı akımları birbirine yapıştıran ve devletle aralarını düzeltip hayatta kalmalarını sağlayan tutkal olarak Soğuk Savaş ve antikomünizm’i zikrediyor. 1945’li yılların sağ cephede kabaca tasnifini yapan yazar, Nihal Atsız’ın temsil ettiği Türkçü akım, Remzi Oğuz Arık ve Nurettin Topçu’nun temsil ettiği Anadoluculuk akım ve Necip Fazıl’ın temsil ettiği İslamcı akımından sonra 1964’lü yıllarda bütün bunları bünyesinde mezcetmiş bir hareket kurulduğunu ifade ediyor: Mücadele Birliği. Elbette İslamcı ve muhafazakar damarı birleştiren tek hareket değildir bu yapı ama içlerinde tesir itibariyle en uzun soluklu adından söz ettiren bir teşkilat olmuştur.
Yazar, Mücadele Birliği teşkilatının zeminini oluşturan yapılara da dikkat çekmiştir. Bunlardan ilki Türk Milliyetçileri Derneği’dir. Bu derneğin dönemin Türkçü-Turancı milliyetçiler ile Anadolucu muhafazakarları bir araya getirdiği ifade ediliyor.
Bir diğer teşkilat 1965-70 yılları arasında yoğun faaliyet yürüten Komünizmle Mücadele Dernekleri’dir ki bu teşkilat da Türkiye’de milliyetçi muhafazkar terkip üzerinden antikomünist bir faaliyet yürütmüştür. Bir diğer teşkilat ise MTTB’dir. Yalnız MTTB’nin kemalist kadroların elinden alınması 1965 tarihindedir. Burada yazar tarihi bir yanılgıyı da düzeltir. Zira 1964 yılında Mücadele Birliği kurulmuştur. Ve esasında “başlangıçta Mücadele Birliği vardı” denebilir, der. (s.21)
Afyon-Konya hattında bir grup genç “Yeniden Milli Mücadele” diyor
Afyon-Konya hattında 20’li yaşlarda bir grup idealist gencin öncülüğünde 1964 yılında filizlenen ve 1967 yılında resmi kuruluşu yapan Mücadele Birliği dönemin ses getiren önemli hareketlerinden birisi olur. 1 Kasım 1967 yılında Mücadele Birliği Nizamnâmesi Konya Anadolu’da Hamle gazetesinde yayımlanır. Nizamname’ye göre derneğin on kurucu üyesi vardır: Aykut Edibali, Yavuz Aslan Argun, Mehmet Çetin, Mevlüt İslamoğlu, Kemal Yaman, Mevlüt Baltacı, Hasan Elmas, Yılmaz Karaoğlu, Necmeddin Erişen, İbrahim Akpınar. İkinci maddede Mücadele Birliği’nin bir fikir ve kültür topluluğu olduğu vesiyasetle uğraşmayacağı belirtilmiş. Dördüncü maddede beş temel ilke zikrediliyor: İman, ilim, şahsiyetçilik, adalet ve milliyetçilik. Ancak yazar Mücadele Birliği’nin kendi içinde belirlediği ilkeleri de şu şekilde sıralıyor: Antisiyonist olmak, Antikomünist olmak, Antikapitalist olmak, Milli Değerlere bağlı olmak, İslam’a saygılı olmak. (s.47) Hareketin logosu kitap, yıldız ve sağ yumruktur. Genel merkezi Konya olan hareketin ilk başkanı Mevlüt İslamoğlu’dur ancak hareketin lideri Aykut Edibali’dir. Hareketin illerde “Sancak”ları kurulur ilk Sancak İstanbul’da kurulacaktır ve Sancak Başkanı Yılmaz Karaoğlu’dur. Peşinden Afyon Sancağı kurulur. Mehmet Çetin başına geçer. Peşi sıra diğer sancak kurulacaktır.
Teşkilat yapısı, örgütlenme modeli, İlmi Sağ, İnkılap İlmi, Kadroların Vazifeleri gibi disiplinli okuma metinleri bunun yanında yapılan Kültür Çalışmaları ile dönemin diğer hareketleri arasında sıyrılıp çıkan bir tarafı vardır Mücadele Birliği’nin. Hareket, Yeniden Milli Mücadele, Bayrak, Pınar, Gerçek dergi ve gazeteleri yanında Otağ yayınları ile süreli ve basılı yayınlarda da ses getirir.
Teşkilatı kuran isimlere ilham olan kaynak ve kişiler
Yazarın dikkat çektiği bir husus da bu teşkilatın beslendiği ana kaynaklar ve isimler. Yazar kitabın kısa tarihçe bölümünde bu durumu irdeliyor. 1957 yılında Afyon Lisesi’nde daha sonra Mücadele Birliği’nin kurucusu olacak olan gençler okulda fizik ve kimya dersine giren Haluk Nurbaki etrafında halka olurlar ve Büyükdoğu Dergisi’ni, Serdengeçti Dergisi’ni, Cevat Rıfat Atilhan gibi isimleri bu dönemde okurlar. Daha sonra Aykut Edibali ve Yavuz Aslan Argun’un İstanbul Hukuk Fakültesini 1959 yılında kazanıp Afyon’dan gelmeleri ile yeni kapılar aralanacaktır. Cağaloğlu’nda aradıklarını bulurlar. İrfan Atagün, Ömer Öztürkmen, Mehmet Emin Alpkan isimlerle tanışılır ve onların meclislerine devam edilir. Akabinde iki önemli isimden istifade edilir: Kemal Cabıoğlu ve Ziya Uygur. Hatta bir keresinde Kemal Cabıoğlu, Ziya Uygur’a “sen milliyetçi mukaddesatçı bir kadro kurmak istiyordun, işte bu gençleri çekirdekten yetiştirelim.” demiş. Bunun akabinde de Argun ve Edibali Ziya Uygur’un evinin müdavimi olmuşlar.
Devletle ya da istihbaratla da irtibatlı bu isimlerin Mücadele Birliği kuruluşu öncesinde tesir etmesini de Argun’la yapılan görüşme kaydı izah ediyor: “Belli merkezlerde toplanan, devletle irtibatlı olan insanlar olur. O zaman tabii bilmiyorduk. Devletle irtibatı var derken bu irtibat birinci dereceden bir irtibat değildir. Devletin maaşlı elemanları değildirler. Devletten telkin alır, telkin verirler. O yıllarda bir komünist tehlike ortaya çıkıyor. Milliyetçi-Muhafazakar gençlerinde yüreğinde ateş var. Onları yönlendirecek bir akla ihtiyaç var. Bu abiler bu anlamda faydalı hizmetler görmüştür.” (s.39) Argun devamında Uygur’un teşkilatın kurulmasında etkisi olmadığını ancak kendilerine iyi bir eğitim verdiğini de ifade etmiş.
Yazar Ekin Kadir Selçuk’un ağırlıklı olarak teşkilatın kurucu kadrosunu teşkil eden 41 kişi ile yaptığı görüşme ilk elden tanıklık açısından önem arzediyor. Ayrıca dönemin güçlü yayınlarından olan Yeniden Milli Mücadele mecmuasının önemli ölçüde okunup analiz edilmesi de teşkilatın ideolojisini anlama adına ciddi veriler sunuyor.
Yeniden Milli Mücadele hareketinin 1964-80 yılları arasındaönemli bir tarih yazdığı kitapla ortaya konulmuş oluyor. Tesirinin kısmen de olsa devam ettiği ancak üzerinde derinlemesine herhangi bir sosyolojik, bilimsel çalışma yapılmadığı Mücadeleciler hakkında bu eserle birlikte ilk defa hem tarih, hem teşkilatlanma hem de ideoloji bağlamında önemli bir kayıt düşülmüş oluyor.