KAREN VAN DYCK’TEN ŞİİRLER
Şiirleri çeviren: Mehmet Yaşın
Karen Van Dyck, Amerikalı şair, eleştirmen ve çevirmen. New York’un Columbia Üniversitesi’nde Yunan dili ve edebiyatı profesörü olarak ders vermediği zamanlarda Yunanistan’ın Siros adasında yaşıyor. Şiir hakkındaki yazıları ve kendi şiirleri Paris Review, LARB, Guardian ve Ποιητική‘de yayınlandı. Yaptığı çeviriler arasında Margarita Liberaki’nin romanı Three Summers (Üç Yaz) ve Austerity Measures: The New Greek Poetry (Kemer Sıkma Ayarlar: Yeni Yunan Şiiri) (Penguen Books) antolojisi yer alıyor. Yeni yayımlanan iki dilli şiir koleksiyonu Αλλωνών/Lifted (Agra Yayınları), bir kızın yazar ve çevirmen olmasının öyküsünü anlatırken, başkalarının düzyazıları ile çevirilerinden şiirler oluşturup yeniden yaratmanın izini sürüyor.
Karen Van Dyck – Fotoğrafı çeken: Mehmet Yaşın
UYKU SAATİ MASALI
Hangi gaddar eşek şakacısıymış o, numara yapacak diye jilet sokan elmaya
Almanlar için cadılar ne ise, Japon haikuları için de odur çiçekler
kurt masalları da var, kurtların kendisi yok ama
hem o kitabı kapının dışına koysana çünkü çok korkutucu bir kitap,
kitaplar iyidir, kurtlar kötü, ve bir de o cadı var ya
benim cadım, hani Pamuk Prenses ile yedi
cüceler ise kısacıktır, ee sen de öylesin, merak etme ama
sen iyi huylusun, kazanç getiren minik sirkçi, nazikçe
şarkı söyleyip geçinen ding dong düü cadı öldü
ve dilini asla kesmeyen lolipoplar yalayansın
ve bilmediğim bir dilde konuşan… Gel gel,
şu yeşil çimlere uzan. Dilin keskin
bıçak, yok istemiyorum onu
hem elmalar yemek içindir
korkusuzca.
PENELOPE DİYOR Kİ
Şiirleri sakladığımız yerdir bu çekmece
kimse göremez asla.
Çocukları koyduğumuz yerdir bu çekmece
yatak bulunmadığında.
Kömür oluğunun altındadır bu çekmece
babalarımızın ağlaştığı bodrumda.
Ve eğer çekmeceyi boşalmış bulursak
aldatılmış hissetmeyelim sakın,
ne kadar bilgeleşirsek,
ne kadar çok deneyimden geçersek,
o kadar iyi anlayacağız
ne anlama geliyormuş bu çekmeceler.
DESTANSI
Modern şair şöyle dedi:
“Madem yazdığım şiirdir
ne diye bir hikâye anlatacakmışım ki?
Antiklere aittir destan dediğin.”
Ama tam o gün
adamın biri arkadaşıyla beraber
Cupcake Café’ye geldi
ve şiir okumaya başladı gümbür gümbür,
savaştan eve dönmekte olan
erkek kardeşi üstüne
tipik bir New Yorklu şiiriydi.
“Kimin daha fazla masala ihtiyacı var ki
savaş ve harcanmış hayatlar hakkında?
Yeter de artar gerçekliğin bir teki,”
diye mırıldandı modern şair.
Bense ağlamaya başlamıştım bile
kafasına çakılan kurşunu
duyduğum anda.
Belki de ölmemiştir şiirde anlatımcılık.
Ve şiir dediğimiz de
biçimle ilgili değil,
her tanrının günü savaştığımız
şekli şemali belirsiz şeylerle ilişkilidir.