“KAMYON OVAYA İNERKEN…”
Bir yazıya nerden, nasıl başlanır; hele de “Cevat Çapan için yazar mısınız?” diye önerildiğinde? Bu soruyu duyar duymaz, belleğimin, zihnimin ve gönlümün hep yarı açık duran kapıları bir bir aralandı sessizce:
Belleğimde, fırça gibi gür ve siyah saçlarının gölgesinde gülen gözleriyle, güzel insan Cevat hoca… Bir edebiyat izlencesi için Trabzon’dayken, sevgili eşi Gönül hanımla bize kahvaltıya gelmişti. O zaman üç yaşında olan Ali Kenan’la şakalaşırken yüzünde beliren o lekesiz aydınlık hâlâ gözümün önündedir. Bundan birkaç yıl önce, İstanbul Tüyap’taki Kitap Fuarı’nda, çeviri sorunlarıyla ilgili bir konferansına katılmıştım. Kendisine sorduğum bir soru üzerine, -telefon görüşmelerimizden olacak- sesimi tanıyan Cevat hoca, dinleyicilere beni göstererek: “Kenan Sarıalioğlu, dedi, işte en iyi Hayyam çevirmeni!” demez mi… Ben, birkaç dakika sustum ve başımı öne eğip öylece kalakaldım. Başka ne yapabilirdim ki?…
Benim, “Bir Çöl Rüzgârı Ömrümüz” başlığıyla yayımladığım Hayyam çevirisinin öyküsünde Cevat hocanın yeri çok önemlidir. Anlatmaya çalışayım. Onun Cumhuriyet’te yönettiği “Şiir Atlası” sayfasına birkaç rubai göndermiştim. Ben Trabzon’daydım. Bir akşam telefon çaldı. Cevat hoca, bir Hitit figürünü andıran sert hatları ve bronz çehresiyle beni çok etkilemiş olan şair Cahit Külebi’yle beraber olduğunu, rubaileri birlikte okuyup değerlendirdiklerini anlattı. Şiirlerin tümünü çevirirsem bunları bir kitaba dönüştürmekten söz etti. Cevat Çapan o zaman İyi Şeyler yayınevini yönetiyordu. Nasıl sevinmiştim, siz tahmin edin! Bir ay gibi kısa bir süre sonra, “Ömer Hayyam / Bir Çöl Rüzgârı Ömrümüz” kitabıyla, ben, çeviri ortamında buldum kendimi. Hocamın beni özendirmesi, yüreklendirmesi olmasaydı, aylarımı, yıllarımı çevirilerle geçireceğimi hayal bile edemezdim. Hürriyet’teki köşesinde, kitabı gördüğünü, “Sabahattin Eyüboğlu’nun çevirisi hâlâ raflardayken Kenan Sarıalioğlu’nun bu çabası hoşuma gitti” diye yazan Doğan Hızlan’ın bu tutumunun beni gönendirdiğini de söylemeliyim. İşte böyle başlayan çeviri serüvenim devam etti bugüne dek; hâlâ da devam ediyor, şiirimin kesesinden yiyerek…
Bu arada şunu söylemeden de geçmeyeyim:
Başka dilde yaratılan büyük yapıtlarla karşılaşırken, Türkçemizin nasıl çiçeklendiğini, âdeta sevinç çığlıkları attığını, o yorgun ve uykusuz çevirmenler kadar, değerbilen, güzelbilen okurlar da görüyorlardır diye düşünüyorum. Cevat hocam, sanırım, bu duyguyu yaşayan ve yaşatan en önemli çevirmenlerimizden biridir, çünkü o büyük bir şairdir de…
Değerli eleştirmen Memet Fuat’ın dediği gibi, şiiri kendi dışında seven çok az şairlerimizden biridir. Amerikan ve İngiliz edebiyatı, ayrıca tiyatro uzmanı olan Cevat Çapan’ın “Çin’den Peru’ya”, “Çağdaş Yunan Şiiri Antolojisi”, “Çağdaş İngiliz Şiiri Antolojisi”, “Çağdaş Amerikan Şiiri Antolojisi”, “Dünya Yazınından Seçilmiş Aşk Şiirleri” ve bunların yanında, 3 cilt hâlinde yayımladığı “Şiir Atlası” derlemelerini de düşündükçe, zihnimin kapısı da genişleyerek açılıyor, sevgi ve saygının iç içe geçtiği hâlelerle, alçakgönüllülüğün ve yüceliğin erdemleriyle tanıştırıyorlar beni.
Belleğimin ve zihnimin kapılarından bir anda böyle çıkıp giden Cevat hocama gönlümün kapısından vardığımda, kendimi, “gökyüzüne yükselen bir toz bulutu dünya”da buluyorum. “Uluyan kurt sesleri” arasındayım; “dağlarda sislerle kucaklaşan derelerin” ortasındayım; ama, “akşam serinliğinde yeşil bir türküye” kulak vermişim… “Dünya bir gölgelik” diyen Fethi Naci’nin belirttiği gibi, “şiirlerinde bağdaş kurup oturmuş” hüznüyle, kin ve kir tutmayan tebessümüyle hatırlıyorum ve hatırlayacağım Cevat hocamı…
Rakı burcuna
giriyor güneş,
kamyon ovaya inerken…
Ve ben Cevat hocamı, ovada, serin bir dereciğin kenarında, bir kır meyhanesinde bekliyor olacağım..
Kenan SARIALİOĞLU
15 Nisan 2021
Trabzon