Küçüklüklerinde kedi-kolonya gibiydiler. Birbirlerinden hoşlanmazlardı. Zaten benzemezlerdi de. Ağabey daima aklı başında, yalnız, sessiz; küçük kardeş zirzop, delidolu, şenlikli… Anlaşamamak konusunda anlaşmışlardı. İşin aslı, tanıdıkları yegâne yetişkinleri taklit ediyor, ana babaları gibi davranıyor, onların durduğu gibi duruyorlardı: Birbirlerinden olabildiğince uzak. Isırgan otu kardeşliğiydi bu, mesafeli, arası açık.
Biri yerinde duramayan, diğeri yerinden kalkamayan iki kardeş: Aksel ve Seyfettin. Ağabey Seyfettin yaylada kendini ararken, küçük kardeş Aksel plazalarda, cam yeşili şişelerde kaybolma mesaisinde.
Yıllar sonra mecburen buluşup derme çatma bir kulübeye tıkılan bu iki zıt karakterin geçmiş aile günahlarını temize çekip birbirleriyle hesaplaşmaları kolay olmayacak. Hele de Dağyüzü gibi at izinin it izine karıştığı bir köyde, her biri ayrı telden çalan köylülerin arasında, kozalaklar altında.
Dünyanın Bütün Fıstıkları’nda, dünyanın bütün dertlerini olmasa da kardeşliğe dair olanlarını Başar Başarır’ın işlek kaleminden hem güle oynaya hem ağlaya sızlaya okuyoruz. Bir yandan da insanın tabiatla o hiç bitmeyen kanlı mücadelesinin gölgesi üzerimize vuruyor…
Pelin Buzluk
Yer Değiştiren Sular
İletişim Yayınları
“Kırlar çiçeklerle kaplıydı, dağlar yeşile boyanmıştı. Hiç yoktan bir sevinçle dolabilirdi insan. Otların arasına kendini bırakabilir, ulu
ağaçlara yüz sürebilir, yüce kayalara, ziyaretlere varıp şükranla sırtını verebilir, niyaz dağıtabilirdi. Ama cesetler de eriyen karlarla birlikte,
çözülüp çürüyerek, kokarak her yerden seslenmeye başladılar.
Dere boylarında, uçurum diplerinde, derin bir mağaranın en soğuk köşesindeydiler. O bahar işte öyle bir bahardı.”
Her şeye rağmen gelen baharın, başkaldırıların, isyan içinde çaresiz katılıp kalmanın, bir arkadaşa omuz vermenin, ağaçları çatı bilmenin, sevgiliye doğru akan suların, ölümlü oluşumuzu hatırlamanın, aşka yeniden şans vermenin, arzuya kapılmanın, suç ortaklıklarının, yakada açan çiçeklerin, eksilen bedenlerin öyküleri.
Her bir kitabı günümüzün önemli ödüllerine layık görülen Pelin Buzluk, Yer Değiştiren Sular’la, dostluk, dayanışma, direniş ve aşka bakarak karanlığın içine ışık huzmeleri düşürüyor.
Polat Özlüoğlu
Sahi Adım Neydi
İthaki Yayınları
Annem, Kovboylar ve Sarhoş Atlar kitabıyla 2023 Fakir Baykurt Öykü Ödülü’ne layık görülen Polat Özlüoğlu’nun beşinci öykü toplamı: Sahi Adım Neydi.
Terk edişler, bitmeyen özlemler, dipdiri yalnızlıklar, ölümlü aşklar… Beklediği uğruna saçlarına kıyanların, balkonları kurtuluş bilenlerin, kayıp defteri tutan otellerde yitenlerin, trenlerle uçsuz bozkırlara sürülmüşlerin “yaşamasız” hikâyeleri. Polat Özlüoğlu, acıyla baş edemeyen, herkesçe itilip kakılan, sorunlu erkekliğin zulmüyle bir başına kalmış kadınları ve ötede tutulan cinsel kimlikleri merkeze alıyor öykülerinde. Kalemine eşlik eden şiirler ve şarkılar, okuyanların çoğunun adını sığdıracağı; yakın tarihle, iyileşmek bilmeyen yaralarla örülü, nostaljik bir salıncak kuruyor. Hiç yara almadan aynadan geçememişlerin sallandığı bir salıncak.
“O geceden sonra bir daha gündüz olmadı. Bir daha kimse eve hoş gelmedi. Bir daha güneş düşmedi üstüme. Şehirdeki bütün suratlar lekelendi, kirlendi. Yüzlerine baktıkça bulandı içim. Nasıl sığamadıysak şu siyah beyaz dünyaya, anlamadım. Kıyafetlerini sakladım. Arada çıkarıp sarıldım, kokladım. Bavulunu atmadım. Ayakkabılarını kapının önüne bırakmadım. Alıp götürsün istemedim kimse. Dursun, belki gelir giyer, dedim bir gece.”
Melih Günaydın
Buzlar Çözülünce
DÜŞBAZ
Kıdemli polis Defne, indigo oğluyla birlikte ailesinin yanına taşınmıştır. Tatsız seyreden aile hayatı, Kartepe’de kaybolan dağcı öğrencileri arayan ekiplerin bulduğu cesetle iyice karmaşık bir hal alır. Fakat donarak öldüğü düşünülen bu beden, aranan dağcılardan birine ait değildir. Kayıp gençlere medyanın ilgisi giderek artarken Defne, bu vakanın peşini bırakmamaya kararlıdır.
Kâbuslarından kurtulmak için gittiği psikoloğun yanından dönerken Ali’nin dikkatini, metro istasyonunda duvarlara asılmış resimler çeker. Bunlar daha önce çalıştığı çocuk kitabındaki çizimlere benzemektedir ve ekibindeki pedagog, ondan kimi objeleri çıkarmasını istemiştir. Çünkü kullandığı bazı görseller fallik öğeler içermektedir. Ali bir yandan çizimlerin izini sürerken öte yandan geçmiş anılarının kırıntılarını toplar. Çok geçmeden de kendisini bilmediği bir evrenin içinde bulur.
Heyecanı her satırda artan, çok katmanlı hikâyesiyle okuru şaşırtan Buzlar Çözülünce, güncel konuları cesurca yakalıyor. Roman, son bölüme kadar gerilimi ve heyecanı diri tutan üslubuyla Melih Günaydın’ın, polisiye edebiyatımızda uzun soluklu ve kalıcı bir ses olacağını müjdeliyor.
Semrin Şahin
Küller
İthaki Yayınları
Semrin Şahin’in dördüncü öykü toplamı: Küller.
Büyüleyici bahçeler, bombaların tehdit ettiği kümesler, sonu daima karanlığa çıkan yollar, şiddetin cisimleştiği avlular, göz avcısı çekirgelerin istilasına uğrayan şehirler, tekinsiz kafesler, acıların şahidi bataklıklar… Şahin, geniş bir mekân çeşitliliğiyle kadın, erkek, çocuk ve hayvanları merkeze alan çarpıcı öyküler sunuyor okura. Kahramanları aramızda dolaşıyor âdeta; onlarla, gerçeğe en yakın hâlleriyle kadına, kadınlığa uygulanan şiddeti, erkeğin, erkekliğin onarılamayan marazlarını, çocukluğun katıksız masumiyetini ve yakın tarihten, toplumsal hafızadan kanayan ölümleri kurguluyor.
“Kaybettiğimiz kaçıncı can Bewar ya da daha kaçımız ölecek bu kaçışta? Hiçbirinin yanıtını bilmiyorum. Ayağa kalkıp yürümeye çalışıyorum. Dizlerim tutmuyor. Çöküyorum olduğum yere, omzumdaki bez torbayı bırakıyorum. Patateslerin yuvarlanışını izliyorum. İçimden yükselen öfke boğuyor beni. Bez torbayı tekmeliyorum. Rüzgâr esiyor kardeşimin üzerinden. Babamın omzuna dokunan bir el, uzanan bir kol, sarılan bir omuz görüyorum. Bu yabanıl yalnızlığın içinde, kesif acı içimi parçalarken insan her yerde aynı insan mı?”
Onur Çalı
Gemilerle Seyehat Eden Sözcükler
SİA
“Yazar biyografileri çok ilgimi çeker. Yaşadıkları hayat kadar başka bir şey daha merakımı celbeder: Acaba yaşamının ne kadarını yazmıştır yazar kitabının başına? Ne kadarının yazılmasına müsaade etmiştir?… Bu, birazdan okuyacağımız metin için bize muazzam bir ipucu verir… O koskocaman sözcükler yığınına körlemesine dalmadan önce yazarın kendisinin yazdığı ya da yayımlanmasına izin verdiği haliyle biyografisi, en azından, bir mumluk ışık tutuşturur elimize.”
Böyle diyor Onur Çalı, kitabının bir yerinde. Ve tam da bu merakının peşinden giderek edebiyatın usta isimlerini, yapıtlarını, yaşamlarını büyüteç altına alıyor. Okuru, John Steinbeck’ten Bulgakov’a, Sevim Burak’tan Salâh Birsel’e, pek çok ustanın yer aldığı edebiyatın zengin topraklarında, uçsuz bucaksız coğrafyasında gezdirirken ele aldığı yazarların ve kitapların yüzeyinin altına iniyor, kâh bizzat yazarın kendisini, kâh sıradan bir olay diye okuyup geçtiğimiz ayrıntıları ya da kitabın omurgasını oluşturan konuyu bambaşka bir açıdan inceleyip o yazara ya da romana farklı bir gözle bakmamızı sağlıyor, yeniden tanıtıyor. Yazmanın, yazarlığın ne olduğu hakkında hem ele aldığı yazarların yazdıklarından yola çıkarak hem de bunları damıtıp kendi fikirlerini ekleyerek bizi –eğer yapmıyorsak– bundan böyle elimizdeki kitapları yazarı tanıyarak okumaya, yorumlamaya davet ediyor.
Mustafa Okumuş
Tahirbuselik Devrim Marşı
Vacilando Kitap
1980 darbesine dair tarih koleksiyonlarında birçok efemeraya rastlayabilirsiniz. Peki ya sonrası?
Onu irdelemeye değer bulan sadece edebiyattır.
Mustafa Okumuş, kaybedilmiş bir hayatın izinde ilerleyerek aslında bir neslin ertelenmiş muhasebesine ışık tutuyor. Yazar, idealist bir döneme methiyeler sunmak yerine yapbozun kayıp parçalarını, yani sahnenin dışındakileri bir aydın vakarıyla işliyor.
Neslihan Önderoğlu
Cüret
Everest Yayınları
Bir gün babam, ağzında bir tavukla kaçarken vurdu tilkiyi. İlk o zaman gördüm o hayvanı. Nefretim bir anda acımaya dönmüştü. Tilki bize kötülük ettiği için değil, tilkiliğini yaptığı, varoluşuna kazınmış haritayı izlediği için babam onu vurmuştu. Ben o zamana kadar nefret ettiğim tilkiyi, öldüğü gün acıyarak sevmeye başlamıştım. İşte Aliye’nin odası da bana her zaman bu kümes gibi göründü. Girmeye çekindiğim bir yer. Ne ki tilkinin aksine o her zaman karşımdaydı. Hep ordaydı, bütün kötülüğüyle. Ve ben onun tilki gibi tilkiliğinden değil de bile isteye kötü olduğunu biliyordum.
Murathan Mungan
995
Metis
Murathan Mungan’dan bu kez sürükleyici bir kara polisiye.
Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı ama karmaşık görünenin de sonuçta su gibi açık olduğu bir siyasi/psikolojik ortam yaratıyor Mungan. Edebiyatımızda ender rastlanan, beklenmedik bir başkahramanın peşinde, ülkenin yakın geçmişinden tanıdık gelebilecek karmaşık ağların izini sürüyor. Kimi düğümleri çözüp yeni düğümler atarken okuru da nefes nefese bir yolculuğa davet ediyor.
Silvan Alpoğuz
Kimse Kalmadığında Bunu Hatırla
Ketebe Yayınları
Bu bir yüzyıl hikâyesi.
Orta Anadolu’nun ıssız ve çetin topraklarında, zamanın ince iplikleriyle örülen bu hikâyede; aşka, nesillerin birbirleriyle olan bağına, bir dede ve torunun sıcak dostluğuna tanık olacaksınız.
Kimse Kalmadığında Bunu Hatırla, köklerini arayan insanın, yaşadığı topraklarla var olma ve bütünleşme mücadelesini anlatan epik ve güçlü bir hikâyeyi işliyor. İç içe geçmiş hikâyelerin sürüp gittiği bir yüzyılın sayfaları arasında dolaşıyor, sıradan gibi görünen hayatların derinliklerine iniyor, farklı iki dönemi harmanlıyor ve Türkiye’nin hızla değişen tarihini çarpıcı bir şekilde yansıtıyor. Cumhuriyetin başlangıcından günümüze uzanan bu romanda; karşıtlıklar, savaşlar, kişisel ve toplumsal çatışmalar dikkat çekiyor.
Silvan Alpoğuz, bir yeri yurt tutmanın, o yeri varlığıyla anlamlandırmanın ve değişen dünyada ayakta kalmanın zorluğunu, kendine has üslubuyla ve ustalıkla anlatıyor.
“Şefkat ya da sevgi yoksunluğu kendini unutturabilir ama bir kök ihtiyacı insanın daimi yarasıdır.”
Elvan Kaya
Pandispanya Gazetesi
Vacilando
İlk yüzü trajedi olanın, diğer yüzü farstır.
Elvan Kaya Aksarı, geriye doğru okunan trajik hayatların sekiz perdelik komik operasına bir libretto yazmaya çabalıyor ve yayınevimiz mizahın demokrat tabiatına itimat ederek İstanbul görmüş bu hikâyeleri sahneye koyuyor.
Pandispanya Gazetesi: Keyif verici maddelerin en masumu.
Hakan Günday
Derz
Doğan Kitap
Bu hikâyeyi kimseye anlatmadım. Kayra’ya bile anlatmadım. Ne o sordu ne ben söyledim. İşlediğim ilk cinayet hakkında hiç konuşmadım. Tek kelime bile etmedim. Ama Kayra hep konuştu. Oysa gerek yoktu. Çünkü yanındaydım. O yaşlı adamı öldürdüğünde oradaydım. Kayra ilk cinayetini bir yastıkla işledi. 93 yaşında felçli bir adamdı. Ama felçli olması yetmedi. Kayra uyumasını bekledi. Kayra, 93 yaşında, felçli bir adamı uykusunda boğarak öldürdü. Sonra dönüp bana baktı. “Hiçbir şey hissetmedim” dedi. “Hiçbir şey hissetmiyorum” dedi. “Hiçbir şey hissetmeyeceğim” dedi. Ve o eski köy evinden çıkıp Abidjan’da bir bara gittik. Karşılıklı oturup birer flag istedik. O an soracak sandım. Çünkü söz vermiştik birbirimize. Afrika’daki ilk ayımızda ikimiz de birer cinayet işleyecektik. Kinyas ve Kayra katil olacaktı. Böylece asla dönemeyecektik evlerimize.
Derz, Hakan Günday’ın çeşitli mecralarda yayımlanmış öyküleri ile Anakara Seyir Defteri adlı fanzininden sayfaları bir araya getirdi. İyi okumalar, iyi seyirler!
Ünal Aytür
Destandan Romana
Yapı Kredi Yayınları
“Destandan Romana” tıpkı edebiyatın temel çabasının insanın karmaşık ruhsal yapısını irdelemek ve iç dünyasını tüm yönleriyle göstermeye çalışmak olduğunu düşünen Gulliver’in Seyahatleri’nin yazarı Jonathan Swift gibi, Ankara Üniversitesi Dil-Tarih ve Coğrafya Fakültesi, İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünün iz bırakan hocalarından Ünal Aytür’ün aynı düşünceyle yazdığı makale ve önsözlerini bir araya getiriyor.
“Destandan Romana” bir yandan destan, şiir, hiciv, roman, tiyatro, öykü ve edebiyat kuramı-eleştiri gibi edebi türleri Homeros’tan 1960’lara gelişimleri ve anlatım yöntemleriyle ele alırken, diğer yandan Aytür’ün tek başına ya da eşi Necla Aytür’le çevirdiği George Eliot, Henry James, Joseph Conrad, E. M. Forster, D. H. Lawrence ve William Faulkner gibi yazarları ve kitaplarını da okurla buluşturuyor.
Kitabın sonundaki “İngiliz Dili ve Edebiyatı ve Cumhuriyet” yazısı ise, bölümün İngiltere’de eğitim gören kurucu hocaları Orhan Burian, İrfan Şahinbaş, Hamit Dereli ve Saffet Korkut’un çalışmaları ve çevirileri özelinde bir edebiyattan diğerine uzanan bir köprü.
Selman Dinler
Alelade Felaketler
Metinlerarası Kitap
Masaya bir kâğıt daha koydu: Tüm bu söylediklerimi ve yazdıklarımı ezberle, düşünme filtresinden geçirmeden kabul et. Her kelimem içine batmalı, dipte kalmalı. En ufak bir tereddüt senin açından ölümcül olabilir. Ölümle de kurtulacağını sanma, zaman ceplerinden birine sıkışırsın. Hayal bile edemeyeceğin acılar çekersin. Sonsuza kadar. Ben senin ilk ve son çarenim. Ancak beni de kurtarıcın olarak görme sakın! Kendin bulup çıkaracaksın o metodu. Şimdi tekrar et: Duydum ve uydum.
Alelade Felaketler’deki öyküler, kâinatın derinliklerinde, sokak köşelerinde, dijital dünyanın labirentlerinde adım adım edebiyatın izini sürüyor. Cehennemin en karanlık köşesindeki gölgelerden, sıradan bir sosyal medya gezintisinin ardındaki derin yansımalara kadar, define avcılarının dağları titreten seslerinden kaportacının kullandığı paslı anılara, kurban pazarlarının kırgın sükûnetindeki sırlara dek her yerde beliriyorlar. Günlük rutinin içinde kaybolmuş görünen anların ardında, beklenmedik felaketlerin dansı saklı değil mi?
Selman Dinler, işte bu trajikomik hâllerin merkezinde, içimize yayılan kelimelerin dağılışını aktarıyor öykülerinde. Dışarıdaki dünyanın üzerini hızla örtüp bizlere meydan okuyor.
Zamanın ceplerinden birinde sıkışmak isteyen okurlar için özel bir eser.
Yiğit Kerim Arslan
Bana Hevesli
Mahal Edebiyat
batmıyoruz boğulmuyoruz ne güzel
ama bir hikâyemiz de yok okyanusta
Yiğit Kerim Arslan, şiirini, Kirpik Bilgisi`nden itibaren çok katmanlı bir lirizm üzerine inşa ediyor. Bunu yaparken de lirizmin, en kadim şiir türü olduğunu yadsımıyor ve gelenekle de sağlam bir bağ kuruyor. Divan şiirinden halk şiirine geniş bir göndermeler sahasında ilerleyen şairin, Bana Hevesli`de bu şiirsel yapıyı derinleştirdiğini söyleyebiliriz. Akışkan ve okudukça açılan bu şiirler okuru, üstünde yükseldiği kültürel ve edebî dayanakları araştırmaya çağırıyor…
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.