Koray Feyiz : Şiirimden bir satır bile okumamış insanlar arasında çok ünlüyüm!
Söyleşen; Nuray Salman/Haydar Eroğlu
Okurun pek alışık olmadığı sözcük bağdaştırmalarıyla imgesel, simgesel ve felsefi arka plânı da olan (Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi) bir şiir dili yaratan yazın hayatında 40. yılını geride bırakan şair, yazar, eleştirmen Koray Feyiz’le şiiri üzerine konuştuk.
NS/HE: Koray Feyiz 40 yıl önce neredeydi, bugün nerede?
KF: Koray Feyiz 40 yıl önce neredeyse bugün de orada. Hâlâ İnsan Varlığının Anlamı nedir? Sorusunun yanıtını bulmaya çalışıyor.
Şu anda üretmekte olduğum şiirin iki bileşeni var. Birinci süreç; birden fazla ayrıntı düzeyine sahip genişleyen soyutlamalar yaratan görüntüler ve kodlar oluşturma zorluğu beni heyecanlandırıyor ve ilham veriyor. Geleneksel renk ve çizgi kompozisyonu ile birleştirilmiş üretken ve ortaya çıkan süreçlerin kullanımıyla özellikle ilgileniyorum. İkincisi, klasik müziğe benzettiğim işin duygusal yönü. Klasik müziği harika yapan şey, dinleyicide herhangi bir geçmiş hikâyeye maruz kalmamış olsalar bile bilinçaltında bir duygu uyandırabilmesi… Anlatının ham duygudan daha az önemli olduğu, ritim ve uyumun ruhla konuştuğu ruhsal bir yerde, bilinçli düşünce yüzeyinin ötesinde bir düzeyde derin bir duygusal tepki olması.
Benim şiirim, günümüzde geçerliliğini koruyan geleneksel bir bilgi biçimini yeniden keşfediyor.
Özetle, şiirimin insancıl niteliğine yaptığım bu vurgu, sanırım çok şey anlatıyor. Benim Dada ve Sürrealizmin radikal yeniliklerinden ilham alan, pop kültüründen etkilenmiş Post-modernizmim asla bir bilgisayarın itiraflarına benzemez. Bu nedenle; şiirimden bir satır bile okumamış insanlar arasında çok ünlüyüm!
NS/HE: Şiirlerinizin yeterince anlaşıldığını düşünüyor musunuz?
KF: Dil için bir radyo transistorudur Koray Feyiz… İlk şiirini 8 yaşındayken yazmıştı. Kafiyeli ve anlamlıydı (“yağmuru ayırmalı güneşle ikiye/ bir kırlangıç koyarak arasına sevmeli…”) ve genç yazar – bazen eşlik eden tembellik dokunuşuna sahipti. Erken gelişmişlikle – bir aydınlanma geldi: Bu zirveden devam edemezdi. Bunun yerine, çoğunlukla kafiyesiz ve bir anlam ifade etmeyen şiirler yazmaya devam etti. Amacı, daha sonra belirttiği gibi, eleştirmenin hakkında konuşamayacağı bir şiir üretmek idi. İşe yaradı. Önceleri, hüsrana uğrayan bir muhalif ona “Post-modernizm Belâsını Başımıza Saran Çıban Başı” adını verdi. Bugün bile pek çok eleştirmen, Koray Feyiz’in neyin peşinde olduğu konusunda sıklıkla “yanıldığını” itiraf ediyor. Nedenini görebilirsiniz: Basitçe karmaşık bir metin açıklaması yapmak mümkün olmayabilir. (“ıstırap terleyen büyük bir hastaneyim”) Koray Feyiz’in yaygın olarak ürkütücü bir şekilde “zor” ya da bazı kamplarda edebi bir aldatmaca olarak görülmesine şaşmamalı. Yine de bu, meraklı okuyucuların kitaplarını almasını engellerse yazık olur. Sonuçta “zor” olmak, “anlaşılmaz” olmakla aynı şey değildir. Ve gerçek şu ki, Koray Feyiz’in şiiri hâlâ okuyucunun zevkine çok fazla yatırım yapıyor – sözde “yaklaşılabilir” birçok şairden çok daha fazla.
NS/HE: Son kitabınız “Karganın Mürekkebi”, ölümle yüzleşmeyle ilgili savaşvari komik şiirlerin genellikle keyifli ve dikkat çekici bir karması – şair şimdi 60 yaşında. “Karganın Mürekkebi” Koray Feyiz’in şiirlerinin çoğu gibi, davetkâr bir şekilde meydan okuyor diyebilir miyiz?
Koray Feyiz’in şiiri hakkında somut olarak konuşmak zordur, çünkü konusu genellikle estetik bilinçtir – onun “deneyim deneyimi” dediği şey. Bir yandan şiirler, Dada ve Sürrealizmin radikal yeniliklerinden ilham alan, pop kültüründen etkilenmiş Post-modernizmim kesik kesik görünümüne ve hissine sahiptir. Öte yandan, kalplerinde bir tür bütünlük için yüksek bir romantik özlem vardır: Bir anlamda şiirler sadece bu özlemden vazgeçememekle ilgilidir.
NS/HE: Koray Feyiz şiirinin merkezinde genellikle hangi konular yer alıyor?
Koray Feyiz şiirinin merkezinde genellikle bir konu değil, bir duygu bulunur. Bu duygu, estetik inanç ve tatlı tatlı şaşkınlık arasındaki etkileşim tarafından çağrılır; gündelik hayatın tüm dalgalarının ortasında, Hulki Ağabeyin (Aktunç) dediği gibi, “sonunda bütün yüzümü göreceğim” şeklindeki kalıcı umut vardır. O halde yapılacak en iyi şey şiirleri anlamaya çalışmak değil, onların aranjmanlarından ve müzik dinleme biçiminden zevk almaya çalışmaktır. Ancak o zaman çoğu okuyucu için anlam sızmaya başlar.