Sevgili Erkan,
“Gürült.”ü okudum bugün.
Müdahale istemiyordun ya…
Hiç gerek kalmamış ki zaten.
Gayet süzülmüş dizeler…
Kurgu, akış, sonlanış güzel…
Yayımlanmış bir kitap olarak okusaydım “Altını çizdiğim dizeler” olurdu yalnızca…
Bir caz albümü tadında….
“Teras”ıyla, “Oturma odası”yla, “Ara”daki “Fuaye”siyle, “Yatak odası”yla, “Perde”nin kapanmasından sonra “Çıkış”taki “Merdiven boşluğu”yla, “Dönüş Yolu”yla…
Gözü kapalı yayımlatabilirsin.
Sevgiyle, selamla…
Mahzun
Deyip kesecektim sözü…
Ama böyle yapmanın bu çalışmaya haksızlık olacağını düşündüm.
Öyleyse, dedim ve döndüm başa…
Öncelikle kitabın adı üzerinde durmalıyım.
“Gürültü”nün binbir türü var. Ama en genel anlamıyla düzensiz olarak seslerin, bağrışmaların, çağrışmaların, akla gelebileek uyumsuz her türlü sesin birbirine karışarak yarattığı “kötü bir müzik” demektir gürültü.
Hızla geçen bir arabadan yayılan sese bir ambulans sireninin de karışması, bir başka otomobilin açık pencerelerinden yayılarak yanından geçtiği binaları sallayacak kadar yüksek ayarda çalınan “cıs-tak”ların eklenmesi, o arada bir gencin belki de çok güzel tonla çok güzel bir türkü söylüyor olması (güme gitse de), bir işportacının “Kalite bunlarrrrr!” diye bağırması, bütün bunlar arasında hiç duyulamaz sanılsa da bu karmaşadan (Belki de yalnızca “cıs-tak”lardan, belki de yalnızca siren sesinden, belki de yalnızca bütün bu karmaşa için de yapayalnız kalıveren o güzel türküden) ürkerek bir kuşun (ya da kuşların) konduğu (kondukları) çatıdan uzak çatılara doğru kanat çırpmasından (çırpmalarından) yayılan sesler…
Bu ses karmaşasını daha daha daha çoğaltabilirim.
Bütün böyle seslerin bir araya gelerek savrulmasıdır “gürültü”.
Kitabın adını ilk okuduğumda, işte bu sözcükten bir harf atarak oluşturduğunu düşündüm.
Ama sonuna nokta da koymuş olman, bu düşüncemde duraksattı beni.
Eksiltmeyle oluşturulmuş bu “yeni sözcük”te hiçbir noktalama işareti olmasaydı, sorun yoktu.
Nokta değil de ünlem olsaydı, sorun azalacaktı.
Ama nokta var…
Duraksadığım yerde, “gür” ile yalnız kullanma alışkanlığımız olmayan, yalnızlığa yakıştıramadığımız “gürül” sözcüğünü de koydum önüme.
“Gür” sözcğünün sıfat olarak anlamı belli. Bol ve güçlü… Su için de kullanırız, saç için de, ses için de… Daha daha…
Gelelim “Gürül”e…
“Gür” sözcüğü “ül” hecesini kendine eklemeden de, belirteç olarak ikilemeye dönüşür. Ama yaygın kullanımda belki de etkinin daha da büyüdüğü düşünülerek, “gürül gürül” denilir. Deriz. Daha az kullanırız “gür gür” ikilemesini…
Kitabın adı, bir eksiltme sonucu değil de, bir ikilemeyi yalnızlaştırarak, ona bir sözcük ve bir nokta eklemekten oluşmuş olmasın?
Önce “gürül gürül” ikilemesini oluşturan yinelenen sözcüklerin birini atmışsın. İkilemeyi oluşturan sözcüğü yalnızlaştırmışsın. Sonra da bir sözcük v ebir nokta eklemişsin ona.
Bir başka anlam alanına doğru savurmak için…
Ha, “gürültü”yü eksiltmenin de, “gürül”ü yalnızlaştırıp ona bir sözcük ve bir nokta eklemenin de çağrıştıracaklarını, hepsini birden hesaba katmış olabilirsin.
Bir de şu var.
“Gür” sıfatından “Gürlemek”, “Gürleşmek” ve “gürüldemek” eylemlerine varıldığına göre, “gürleştirme” anlamına “gürült” denmiş de olabilir.
Zaten “Nokta değil de ünlem olsaydı, sorun azalacaktı” demiştim ya… Bunun için…
Sözcüğün sonunda ünlem olsaydı, iki anlam arasında kalacaktım. Biri bu “gürleştir” anlamına “gürült!”
Ancak, bunun bir şiir kitabı adı olarak karşıma çıkarıldığını düşününce, “Yok yok, bu gürültünün trafik kazası” diyecektim, o kadar…
***
“Du bakalım, niye bu adı vermiş şair? Kitabı okuyalım hele” dedim sonra…
***
BİRİNCİ PERDE. Teras
“BİRİNCİ PERDE” büyük (Kapital) harflerle ve koyu. Noktası var. “Teras” ise büyük harfle başlamakla birlikte küçük harflerle. İtalik. Noktası var.
Düşünüyor insan… Tiyatroda olacağız da… Sahnede mi, seyirci koltuklarında mı, iki arada bir derede mi?
Suflör falan mı olacağız yoksa?
Burada o kadar düşünmüyoruz elbette…
…Ve seyir başlıyor.
M.Mahzun Doğan