Zaman içinde dostum Fırat Pürselim “M. Uçan, kahramanlarıyla ne kadar özdeştir?” diye bir soru sormuştu. Yüzde altmışı yaşanmışlıklar yüzde otuzu çevre yüzde onu uydurma demiştim. Her ne kadar bu oranlar öyküden öyküye göre değişse de halen geçerli bir cevap.
Bense Ölümden Korkmayacak Kadar Yalnızdım’ın Profesyonel Kuşbazı da yaşanmışlık oranı yüksek olan öykülerden biri. Ne yazık ki zaman, geçmişteki birçok ayrıntıyı törpülemesine rağmen kimi olayları unutturamıyor. Bir şekilde ondan kurtulmamız gerekiyor -ya da kurtulalım derken daha çok mu batıyoruz bilemedim şimdi. Öte yandan zaten bir olayı sıcağı sıcağına yazamadığım da başka bir gerçek. Hal böyle olunca da on üç yaşımda –öyküde de bahsettiğim gibi alakasız bir biçimde- beslemeye başladığım güvercinler ve o dönem bulaştığım birtakım olaylar kendilerini yazdırmak için sıraya girdi.
Ancak burada birkaç cümle yazmam gerekecekse bunu da en çok öykünün önemli karakterlerinden olan Nedim hak ediyor. Çünkü orospu çocuğu muhtemelen hâlâ yaşıyor. Gerçekten –öyküde de geçtiği gibi- o gece kümesimi kaldırmasına misilleme olarak kümesini kaldırdığımda arabasının kapıda haşat olduğunu görmüştüm. Bu da tamamen başının belada olduğu anlamına geliyordu. Peki ya koltuğumun altındaki mukavva kutuyla Ferit’e giderken çarşıda esnafın konuştuğu kemikleri kırılmış erkek cesedi… Birbirini izleyen o günler herhangi bir sorun için bana bir daha uğramayınca zihnimde tamamen öldüğünü perçinlemiştim. Bir süre sonra da define için dağa çıkınca tamamen unutmuştum zaten! Ta ki 2000 yılında bir tanıdıkla ayaküstü konuşuncaya dek. Başka bir şehirde bir çiftlikte çalışıyormuş. Umursamamış, isim benzerliği filan düşünmüştüm. Ancak altı yıl sonra bu kez de Tahtakale’de hanlardan birinin en üst katına eski bir kuşbaz arkadaşımla çamsakızı kolileri taşırken konusu açılınca yaşadığına inanmıştım. Kısacası bir bayram arifesi memlekete dönen arkadaşım bagajdan valizlerini alırken muavin birden arkadaşıma dönmüş “Beni hatırladın mı?” diye sormuş. Arkadaşım hatırlamayınca “Dört kez kümesini kaldırdım ama beşincide sana yakalanınca içimden ölüm dilemiştim,” demiş başını iki yana sallayarak. Arkadaşım yüzüne bakınca tanımış “Helal et demiş” gülerek, o da “Sen de helal,” demiş gülerek, “hak etmiştim.” Kuşlardan konuşmak isteyen bir tavrı varmış ancak bayram yoğunluğu olduğu için hemen hareket eden otobüse orta kapıdan atlayıp el sallamış.
Evet, kıymetli okur! Senin gözünde tamamen bitmiş, benimse arada kaldığım Nedim, en son görüldüğünde bir otobüs firmasında muavin olarak çalışıyormuş. Yapacak bir şey yok. Sonuçta öyküyü yazarı başlatır ve geliştirir ancak sonucuna asla tek başına karar veremez. Yukarıda bahsettiğim gibi 95’te yaşanan bu olayları 2015 gibi yazmaya başladığımda Nedim’in yaşadığını duymuştum, bu yüzden onu ben öldürmedim, metin içerisinde zaman zaman işaret ettiğim doğrudur ancak onu bir bakıma kesin bir arka planla öldüren öykünün ta kendisi. Neyse artık aslolan eserdir diyeyim ve şöyle sesleneyim ona:
Hâlâ hayattaysan bir mucizeyi gerçekleştiriyorsun suç arkadaşım! Seni bir tek o gece ceplerine doldurduğun gözleri bile açılmamış et yavrularım için affetmeyeceğim. Yolun, şansın açık olsun!