Sinan Canan, İnsanın Fabrika Ayarları (İFA) 1. Kitap Beden, 2. Baskı, Tuti Kitap (Nefes Yayıncılık), İstanbul, Aralık 2020.
Sinan Canan’ı pek çok kimse gibi televizyon programları ve youtube kanalındaki videolarından tanıyorum. 1972 Ankara doğumlu olan Canan, biyoloji mezunudur. Fizyoloji alanında doktorasını tamamlamıştır. Halen Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji bölümünde öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır.
İnsan’ı diğer canlılar arasında konumlandırmak isteyen yazar, “İnsanın da en azından bedenen bu dünyayı dolduran diğer tüm canlılarla aynı ortak örüntünün doğal bir parçası olduğundan eminiz” (s. 25) diyor. Kitapta son derece ilginç ve bir o kadar da haklı tespitler var: “Evrim yahut biyoloji tarihi ‘en güçlü olanı’ değil, değişen koşullara ‘en iyi uyum sağlayanları’ seçer; sistem böyle kurgulanmıştır” (s. 36).
İnsanı; kimi zaman “koca bir besin ağının içinde bir parça” (s. 42) olarak ifade eden Canan, kimi zaman ise “büyük canlılık orkestrasının içindeki nadide bir enstrüman” (s. 46) olarak gösteriyor. İnsan vücudundaki ayarların, teknolojik değişimler karşısında oldukça yavaş ve kendinden emin bir biçimde gerçekleştiğine de değinen yazar, insan bedenine ilişkin sadece bilgiler vermekle kalmıyor, aynı zamanda çeşitli görsellerle de (kitap boyunca toplam 17 görsel ile) söylediklerini destekliyor.
“Hareketsizlik bizi hasta eder” (s. 63) diyen Canan, “Yer değiştirebilen yani hareket edebilen ve çok hücreli olan bütün organizmaların bir ‘kafası’ ve o kafanın içinde de beyin yahut beyne benzer bir organ bulunur” (s. 63) bilgisini de paylaşıyor. Yazar; atalarımızın çok kısıtlı imkânlara rağmen binlerce km. yol katettiğini, hareketin ömrü uzattığını, beyin varsa hareketin de olması gerektiğini, çocukların tıpkı atalarımızda olduğu gibi çok hareket ettiklerini bazen ise dinlenerek rutini kırdığını, harekete muhtaç olduğumuzu, şehir yaşamının fabrika ayarlarımıza zarar verdiğini, hareketsizliğin giderek bizi sardığını, teknoloji geliştikçe beyinlerimizin küçüldüğünü (bunu milyonlarca yıl üzerinden hareketle), tarımın beslenmemize etkisini, egzersiz ve bağışıklık sistemi ilişkisini; okuru yormadan, bilimsel terimlerle boğmadan, yeri geldiğinde ise tekrar tekrar anlatmayı başarıyor.
BEDEN’de hemen her evde baskül olduğunu da belirten yazar, yemekten önce ve yemekten sonra bazen ise gün aşırı olarak kilomuzu merak ettiğimizi, baskülde görünen değerlerin mutlu olmamızı sağladığı ya da -çoğu zaman- mutsuz ettiğini ifade ediyor. Daha sonra ise insan bedeninin sayısal rakamlarla açıklanamayacak kadar karmaşık bir yapıda olduğunu, bireysel farklılıkların önemini, herkesin kendi bedenini tanıması gerektiğini söylüyor.
Ara sıra peyniri sünen bir künefe yemenin de iyi olabileceği konusuna değinerek okurun yüreğine su serpen Canan, bunun arada bir yapılması gerektiği ve -sık sık bu konularda- bir uzmandan destek alınmadan, insanın kendi bedenini tanımadan hareket edilmemesi üzerinde de ısrarla duruyor.
Kitapta yer alan açlık hormonları kısmı beni çok çekmese de BEDEN’ini tanımak isteyen hemen herkesin rahatlıkla okuyabileceği bu kitap için Prof. Dr. Sinan Canan’a teşekkür ederiz.