Her öykü başka bir insandır. Ya da tersine çevirip söylediğimizde de her insan başka bir öyküdür. Yeryüzünde ne kadar insan varsa o kadar da öykü var, demektir bu. Edebiyatın diğer türleri ile kıyaslandığında öyküyü daha yakın bulurum kendime. Şiire göre daha geniş bir evrene sahip gibi gelir bana. Romana samsun escort göre daha kısa olduğundan daha hızlı geçişler sağlar olaylar, kişiler ve mekânlar arasında. Yarıda bırakmadan okuma olanağı da sağlar. Bu yüzden öykü, yakındır bana.
Şair olarak tanıdığım Hüseyin Peker’in “Hasır Lokantası” adlı öykü kitabını da bu düşüncelerle aldım elime. Tıpkı diğer tüm öykü kitapları gibi. Heyecanla aldım çünkü Hasır Lokantası 2019 Sennur Sezer Emek ve Direniş Öykü Ödülü’nün de sahibiydi. Ben her ne kadar Peker’i şair olarak tanısam da (genel düşünce de budur aslında) kendisinin ikinci öykü kitabıymış Hasır Lokantası. 2014 yılında Rüzgârlı Ceket adlı öykü kitabıyla da Naim Tirali Öykü Ödülü’ne değer görülmüş.
Hasır Lokantası 63 sayfalık hacmi ile küçük bir kitap fakat içerisinde 15 öykü yer alıyor. Öykülerde mekânlar, olaylar ve karakterler değişse de kahraman hep aynı. Yazarın kendisi. Bu da zaman zaman anlatıya doğru kaydırmış metinleri. Kendisinden yola çıktığından olsa gerek yalnızlık duygusu yoğun görülüyor yazılanlarda.
Kitaptaki öyküler sıkılmadan, yorulmadan okunuyor. Fakat “Tek Kişilik Çadır” giriş bölümüyle ayrı bir yerde duruyor. Uzun bir yolculuğun habercisi, özendiricisi gibi. Yaşamın keşmekeşinden bunalıp gitmek isteyen fakat gidemeyen herkes için bir düş sanki. “Ben gidiyorum dostlarım. şirinevler escort Evin kapısını kapatıp elimdeki kocaman bavulu, tekerlekleriyle yürütmeye başladığımdan beri gidiyorum. Yolum yokuş aşağıdır. Kayarak gidiyorum. Perdeleri çektim, en az bir ay gelmeyecekmiş gibi. Su vanasını, elektrik şalterini kapattım. Doktorun rapora yazdığı ilaçları son kutusuna kadar aldım. Dönmeyecekmiş gibi. Hesap kesercesine çıktım yola. Pencereyle, kapı tokmağıyla, tül perdelerle, çiçekli yorganım ve kılıfını değiştirdiğim yastığımla son kez vedalaştım. Duvarda asılı annemle oğlumun yan yana çekilmiş fotoğrafına da el salladım, kıpırdamadılar bile…”
Verilen ödülün adının Emek ve Direniş Ödülü alması üstüne Sennur Sezer adını taşıması ister istemez daha yoğun emek dünyasının var olduğunu düşündürtüyor. Bu bağlamda okurda bir ters köşe durumu da olabilir. Metinlerde genel olarak bir yazar-şair başrolde olduğundan yazılanlarda bir gerçeklik hissi uyandırıyor. Dolayısıyla gerçeklik nerede bitiyor, kurgu nerede başlıyor tam olarak sezilemiyor.
Manos Kitap tarafından yayımlanan Hasır Lokantası’nda yoğun bir emek dünyası olmasa da yaşamdan kopuk da denilemez. Yalnızlıklar, kırgınlıklar zaman zaman da keyifli anlar… Hüseyin Peker’in yazdıkları ama gerçek ama kurgu ama ikisinin birbirine geçmiş hali olsa da her satırı yaşamın bir porno parçası. Edebiyat da yaşamın kendisi ise yazılanlar yeterlidir. Anlatım konusu ise akla takılan; bir şairin fazla sözcükleri atmadaki ustalığını buraya taşımış Peker. Sözü dolandırmadan kısa kısa yazmış işte öykülerini de.
Hasır Lokantası bir şairin öyküleridir.