Mahmut Yıldırım: Muteber Günler adlı ilk öykü kitabınızdan ve kendinizden bahseder misiniz?
Mehtap Gül: İnsanın kendisi hakkında konuşması zordur ancak şu kadarını söyleyeyim, süre giden hayata müdahale etmek istedim. Ve müdahale biçimi olarak yazmayı seçtim. Öncesinde de yazıyordum elbette ama kendim için. Kendim için yazarken bireysel varoluş gene öne çıkıyordu şüphesiz. Fakat kalabalığa yazmanın yazı ile aramdaki ilişkiyi daha dinamik kıldığını, metnin doğuşunu daha görkemli eylediğini, böylesi bir yazma biçiminin insanı özgürleştirdiğini fark ettim. Kitap bu temel saiklerle ortaya çıktı.
Mehtap Gül: Kitap biraz da karakterlerin devam eden ve onları çıkışsızlığa iten yaşamlarındaki bir kırılma noktasının olduğu günlerden mülhemle bu ismi aldı. Metnin ruhuna kontrast oluşturuyor diyebiliriz. Gene de o günler ne alıp götürdü derseniz, yatay anlamda çok şey alıp götürdü, dikey anlamda bir şeyler verdi. Diyelim ki öykü kişileri o muteber günden sonra kaybetti, ancak kaybederken artık özgürlerdi. Bu da az şey değil!
Mahmut Yıldırım: Dilin kemiği yoktur ama bir vuruşta öldürdüğü insan çoktur, derler. Dil hassasiyetinizden ve kullandığınız teknikler üzerinden konuşalım isterim.
Mehtap Gül: İnsan; sese, söze, sözcüğe kısacası dile yapışık bir varlık. Bu sebeple karaktere özgü olanı bulup onu işlemeyi, karakteri kendi sesiyle konuşturmayı, öykü dilini önemsediğim kadar önemsiyorum. Yazdığım karakterin konuşma ve susma biçimi doğasına uygun olsun istiyorum. Hani karakterin ruhuna girmekten söz eder ya Freud, bunu yapmaya çalışıyorum.
Teknikten çok hikâyenin duyarlığı mühim benim için. Bunu anlatmaya değer dediğim bir hikâye çekirdeği yakaladıysam tekniğin onun etrafında şekilleneceği kanaatindeyim. Metnin çağırdığı tekniği bulana kadar üzerinde çalışırım. Örneğin bir olayı yahut durumu farklı bilinç düzeylerinden vermekle hikâye serpileceğinin işaretini verdiyse çoklu bakış açısını tercih ederim. Kitapta, öykünün aurasına uygun olarak büyülü gerçekçilik, mitolojik sembol ve geleneksel motif kullandım mesela.
Mahmut Yıldırım: Öykülerinizde “miskal, mutmain, gürpedek, müstehzi vb.” gibi günlük hayatta pek kullanmadığımız kelimeler yer alıyor. Öykülerinizi yazarken nasıl bir okur profili belirlediniz? Ya da bunu dikkate aldınız mı?
Öte yandan belli durumlarda yazarın hangi okur kitlesine yazdığını elbette dikkate alması gerektiği kanaatindeyim. Söz konusu bir çocuk kitabıysa örneğin.
Mahmut Yıldırım: Son olarak önümüzdeki günler için aklınızda neler var? Okuma listenizdeki kitaplar, yeni çalışmalarınız, teknikler vs.?
Mehtap Gül: Aklımda öykü var. Öykü kitapları dışında psikoloji okumaları yapmak istiyorum. İnsanı; duyuşu ve sezişiyle, aidiyeti ve ayrıksılığıyla, seçmesi ve vazgeçmesiyle anlamak ve anlamlandırmak için.
Tekniklere gelince, metnin mühendislik kısmını en baştan kuramıyorum maalesef. Oturup bilinç akışı bir öykü çalışayım yahut görüş tekniğiyle bir şeyler yazayım diyemiyorum. İlkten hikâyenin peşindeyim.