Sunay Akın, ‘’müzeler bir toplumun hafızasıdır, belleğidir…’’ sözünü sürekli olarak dile getirir. Haklıdır da! Eğitimin sadece dört duvar arasında olmadığını gelişmiş ülkelere gösteren, geçmiş ile gelecek nesiller arasında köprü görevi gören müzeler, aynı zamanda da toplumların aynasıdır.
Müzeler, ziyaretçilerine birçok konu hakkında derinlemesine bilgi verseler de toplumsal etkileri bununla sınırlı değildir. Sadece kuruldukları ülke kültürünü değil, dünyanın birçok kültürel değerleri hakkında sergiledikleri eserlerle ve yapmış oldukları eğitsel etkinliklerle ziyaretçilerine bilgiler verirler.
2003 yılında Prof. Dr. M. Öcal Oğuz’un öncülüğünde Gazi Üniversitesi Türk Halkbilimi akademisyenleri ve öğrencileri tarafından, Ankara’nın önemli kültür merkezi Altındağ ilçesinde Altındağ Belediyesi ve Ankara Kalkınma Ajansı’nın destekleri ile tarihi bir konağın restore edilmesiyle kurulan Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi, Türk kültürü hakkında detaylı bilgiler veren dokunulabilir müze örneğidir.
Türk Dünyası Kültürü, birinci bölümü ‘’Destanlar’’dan, ikinci bölümü ‘’Mitolojik Renkler ve Sayılar’’dan, üçüncü bölümü ‘’Sözlü Tarih ve Aşık Edebiyatı’’ndan, dördüncü bölümü ‘’Bilmece Kültürü’’nden, beşinci bölümü ‘’Atasözü Kültürü’’nden, altıncı bölümü ‘’Evlenme Kültürü’’nden, yedinci bölümü ise ‘’Halk Bilimi Çalışmaları’’ndan olmak üzere toplamda yedi bölümden oluşuyor.
Yaşadığımız çağda bile bebeği olmayan kadınlar doğum yapabilmek için tıbbi tedavilerin yanında; yatırları, türbeleri, dağları, kutlu sayılan yerleri ziyaret ediyor. Bu gelenek Manas Destanı’nda da karşımıza çıkıyor ve Bayram Durbilmez de kitabının ‘’Destanlar’’ bölümünde batıl inançlarımızın nereden geldiği konusunda kültürel belleğimize bir ışık yakıyor.
Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nde, Türkler’in evlenme kültürü hakkında da detaylı şekilde bilgi sahibi oluyoruz. ‘’Sen ne dolaplar çeviriyorsun?’’ deyiminden tutun da çeyiz geleneğine kadar birçok detay ziyaretçilere sunuluyor. Türk Dünyası Kültürü’nün altıncı bölümünde de Türkler’in ‘’Evlenme Kültürü’’ her yönüyle işleniyor. Hem de Alimcan İbrahimov’un 1909 yılında kaleme aldığı ‘Tatar Kadın Neler Görmez’ adlı eseriyle örneklendirilerek… Böylece Bayram Durbilmez, okurunda -kültürel yaşamın dışında- Türk Edebiyatı Tarihi hakkında farkındalık oluşturuyor.
Bayram Durbilmez’in Türk Dünyası Kültürü adlı kitabının sayfalarını çevirenler adeta Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nin içinde dolaşıyor; Prof. Dr. M. Öcal Oğuz’un öncülüğünü yaptığı Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi’nde gezenler ise sanki Türk Dünyası Kültürü’nün sayfalarını çeviriyor. Bu iki muhteşem eser de Türklerin kültür mirasına doğan güneş oluyor…