Mert Mevlüt Gökçe’nin Hakkımda Kaç Yemin Edilmiştir? kitabı Dergâh Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Şairin şiirleri Dergâh, Hece, Yedi İklim, Türk Edebiyatı, Sözcükler, Yasakmeyve, Fayrap, Şiir Versus gibi dergilerde yayımlandı.
Zeynep Yıldırım: Mert Mevlüt Gökçe kimdir gibi klasik bir soruyla başlamak istemiyorum. Mert Mevlüt Gökçe bize şiirleriyle ne söylemek istiyor diye sorarak başlamak istiyorum?
Mert Mevlüt Gökçe: Kim olduğum ne söylemek istediğimi belirgin hale getiriyor aslında. Şairim, kadrolu bir roman okuruyum ve bir Canetti hayranıyım. Ne söylemek istediğim, söylediklerimde gizli. Faulkner’a bir okuru Ses ve Öfke’de ne anlatmak istediğini sorunca “Hiçbir şey.” demiş. Yazdıklarımda Faulkner’ın amacından bir santim bile sapmıyorum.
Zeynep Yıldırım: Şiirin dünyasına dalış hikâyenizi sorsam? Siz de şiire çocukluktan yaklaşan şairlerden misiniz? Şiirle bu yakın ilişki hayatınıza neler kattı?
Mert Mevlüt Gökçe: Şiirle uğraşmak bana parayla değeri ölçülemeyen bir yükselişin ne menem bir şey olduğunu öğretti. En büyük etkisi bu galiba. Organik ve katkısız bir yaşamı tercih ediyorum. Hayatıma hiçbir şeyin katkısı yok ve fakat hayatıma her şeyin etkisi var. O ya da bu şairlerden değilim sadece şairim. Şiir beni etkiliyor. Şiirle ve şiir tarafından yapılan şeye başka hiçbir insan faaliyetinin güç yetiremeyeceğine ikna oldum. Beni bugüne kadar yalan söylemeden sadece şairler ikna etti.
Zeynep Yıldırım: Bir söyleşinizde “Şiirle itiraf ettim, kendimi itirafçı gibi hissediyorum.” diyorsunuz neden?
Mert Mevlüt Gökçe: Evet, kendimi kime itiraf ettiğini bilmeyen bir itirafçı gibi hissediyorum demiştim. Yazmanın kusursuz bir itiraf olduğuna inandığım için yazıyorum ben. Çünkü yazmaya elverişli meseleler konuşmaya elverişli değil çok. Konuşmanın terazisinde tartamadığımız ne varsa yazının malzemesi oluyor, olabiliyor.
Zeynep Yıldırım: Bir anlamda çocuğunuz, ilk aşkınız olan ilk kitabınız için neler söylersiniz?
Mert Mevlüt Gökçe: Ona iyi bir gelecek diliyorum.
Zeynep Yıldırım: Şiir birden, bir nedeni olmadan yazılmaz. İnsanı harekete geçiren içsel nedenler vardır. Bir mesele, bir dert, bir ağrı, savaşlar, depremler, doğal afetler, derin acılar, bütün bunlar bizi şiirle bir direnişe iter. Sonra şiirin karanlığa iyi geldiğini gördüğümüzde bir daha bırakamayız. Sizi şiire iten baskın güç neydi?
Mert Mevlüt Gökçe: Şiire köşe yazarı olmak için başladım. Yazdığım birkaç şiir şayet ses getirebilirse bir gazetede yazılar yazabilirim diye hayal etmiştim. Tabi babamın gazete sektöründe çalışmasının da bu planımda muhakkak payı var.
Zeynep Yıldırım: Gökçe’nin şiirleri gelenekle güncelin harmonisi diye okudum. Günceli, günümüz şiirini söylerken gelenekten de kopmuyorsunuz. Katılıyor musunuz?
Mert Mevlüt Gökçe: Orhan Pamuk ne kadar şairse mumlardan ve pervanelerden bahsetmek o kadar gelenek. Orhan Veli ne kadar kelse aspiratör ışığından bahsetmek o kadar güncel. Gerçek edebiyat metinleri hep bir son dakika haberidir. Yayınlandığı anda da klasikleşmiştir.
Zeynep Yıldırım: Şiirle söylemek istediklerinizin okura ulaşması ruhu teskin edip sağaltabilir öte yandan fısıldarken yüksek sesle söylemiş olmak sıcak yarayı kanatmaz mı? Şahit tutuyoruz bir yerde yaşadığımız hayatı.
Mert Mevlüt Gökçe: Yaşadığım hayatın gölgesi bile yok yazdıklarımda. Henüz tıbbiyelileri bütünüyle işsiz bırakacak bir edebiyat ekolü ortaya çıkmadı. İnsanı tanıma idmanlarımı kaydediyorum ve buna şiir diyorum.
Mert Mevlüt Gökçe: İlk şiir anı? Kestiremedim neyi kastettiğini. Ama ilklere inanmam ben. Milatlara ve dönüm noktalarına da… Bütün büyük başlangıçlar onları hissedemediğimiz için tarihte bir çentik olarak varlar. Ve sadece bir çentikler. Daha fazlası değil.
Zeynep Yıldırım: Günümüzde çok şiir yazılıyor. İyi ve kötü şiiri birbirinden ayırt etmek noktasında her şairin şiir bilgisi, tecrübe ve şiire bakışına göre göreceli midir? İyi şiir kendini okutur, kötü şiir hemen kendini belli eder diyorum katılıyor musunuz?
Mert Mevlüt Gökçe: Güzel olan her zaman dikkat çekicidir. Çünkü seyrektir. Her köşe başında rastlayamayız. Nüfusa oranlarsak bence tarihte şiirin en az yazıldığı bir dönemden geçiyoruz. Antik Yunan’da her vatandaş şair sayılırdı. Ortaçağ’da dilekçeler bile manzumdu. Bugünse şiir değil reklam metinleri yazmak moda.
Zeynep Yıldırım: Şiirin zorlu yolculuğunda size ilham olan kişi ya da topluluklar var mı? Ustaların var mı? Bu bağlamda şiirde usta ve ustalık hakkında neler söylersiniz?
Mert Mevlüt Gökçe: İlham çok steril bir kelime. Şairlere ve sanatçılara saygı konusunda obur biriyim. Acıları dışında her şeyi muamma haline getiren bütün şairler benim ustam.
Zeynep Yıldırım: Hakkımda Kaç Yemin Edilmiştir? Bireysel gibi gelen kitabın isminin toplumsal ve poetik bir yanı da var değil mi? Bireysel ve toplumsal şiir ilişkisine nasıl bakıyorsunuz?
Mert Mevlüt Gökçe: İmkân bulursam cuma akşamları internetten tekrarına bakıyorum 🙂
Zeynep Yıldırım: Bir söyleşinizde “Hayatın dışına çıktığım anlar kitap okuduğum anlarmış. Daha özerk, gerçekliğin dışına çıkıp özgür olduğum bir alan hissettim. Okudukça şöyle bir süreç oluyor; ben niye yazma faaliyetine dahil olmayayım çünkü büyük metinlerin karakteristik bir özelliği var insana yazma arzusu verir, üretim faaliyetine ortak etme arzusu verir, bunu hissetmiştim. Lise öğrencisiyken herhalde ilerde yazarım demiştim. Fakat ben her şeyi okumalıyım bardak dolup taştıktan sonra yazarım diyordum, bu yanlış bir stratejiymiş bana kalsa üniversite yıllarında şiir yazmazdım. Önce okumalıyım diye düşünüyordum. Arkadaşlarım da şiir yazıyordu onlar da cesaretlendirdi beni.” diyorsunuz. Yazmak için nitelikli okumalar yapmak gerekir dediğiniz gibi Öte yandan cesaretlendirilmek yazmaya başlamak için önemli büyük bir adım değil mi?
Mert Mevlüt Gökçe: Evet, kesinlikle öyle.
Zeynep Yıldırım: Şiir diğer edebi türler içinde dilin sınırlarını genişleten anlatmak, açıklamak değil, ima eden, hissettiren, kalple yakın temas hâlinde olduğumuz metinler. Bu bağlamda şiirin yerini gelecekte nasıl görüyorsunuz?
Mert Mevlüt Gökçe: Daha yalın daha yalnız ve daha özgür. Ve ayrıca daha yaşlı. Büyük ihtimalle prostat rahatsızlığı çekecek.
Mert Mevlüt Gökçe: Genellikle şiir bana gelmiyor. Ben ona gitmek zorunda kalıyorum. Epey de uzak bir semtte oturuyor. Şiire gitmek pahalıya patlayan bir şey. Tavsiye etmem.
Zeynep Yıldırım: Dergiler dünyası ile serüveniz; ilk şiiriniz 2015’ de Dergâh dergisinde yayımlanmasıyla başlıyor. Sonraki süreç nasıl gelişti?
Mert Mevlüt Gökçe: 2015’te ilk şiirim yayımlandı. 2022’de kitabım çıktı. İkisi arasında; romanlar okudum, bolca günaha girdim ve hiç aşık olmadım.
Zeynep Yıldırım: Şiir yazıyorum ve umutluyum diyebiliyor musunuz? Zaman zaman bu soruyu ben de kendime soruyorum. Şiir söylemek, sesin yüksek sesle çıkması kolektif bir bilince sahip olmak, toplumsal olaylara karşı duyarlı olmak, öte yandan sanatçının sorumluluktan kaçışına da neden oluyor bir yerde diyebilir miyiz? Bu tespitime katılıyor musunuz?
Mert Mevlüt Gökçe: Şiirle ve sanatla uğraşmanın kurtuluş ümidi olduğunu biliyorum. Bu ümidi taşıyan insanlara hayranlık duyuyorum. Sarılmak istiyorum onlara. Ancak bir zürafayı sahiplenmek zorunda değiliz. ABD başkanının sözleriyle ya da enflasyonla ilgilenmek zürafayı sahiplenmekten daha zorunlu şeyler değil.
Zeynep Yıldırım: Jose Marti: “Gerçek insan, başkasının yüzünde patlayan tokadı, kendi suratında duyabilen insandır.” derken çıkardığımız yüksek sesi mi kastetmişti?
Mert Mevlüt Gökçe: Muhtemelen.
Zeynep Yıldırım: Teşekkür ederiz. Nice kitaplara!