“Eskiler Alıyorum” adlı şiirinde “rakı şişesinde balık” olmak istediğini söyleyen Orhan Veli, bunu herhangi bir balığa tattırmış mıdır, bilinmez. Bilinmez, çünkü buna dair söz konusu şiirden başka bir kayıt yoktur elimizde. Var olan kayıtlar ise, en az bu “rakı ile balık” hayali kadar “garip” olmakla birlikte, edebiyat tarihimize renk katan ve fakat üzücü de diyebileceğimiz başka başka hikâyelere aittir. Aralarında şöyle bir gezinelim bakalım.
Yazdığı eserlerle bir döneme damgasını vuran, ancak zaman içinde tarihin tozlu rafları arasına kaldırdığımız Osman Cemal Kaygılı, bir gün, arkadaşlarıyla birlikte bir meyhaneye gider. İlerleyen saatlerde, muhabbet tam da demini almışken, bir kedi yanaşır Kaygılıların masaya. Miyavlar da miyavlar kedi, mezelerden verilir kendisine, bir türlü susmak bilmez! O sırada masada bulunan muzibin biri bir kadeh rakıyı kedinin ağzına boşaltıverir. İlkin yalpalamaya başlayan kedi, az sonra iyiden iyiye sarhoş olur. Üstelik o kadar çok hoşlanır ki bu durumdan, sonraki günlerde aynı dost meclisini her gördüğünde miyavlarıyla taciz etmeye başlar. Rakısını içene kadar da ayrılmaz yanlarından. Hayvancağızın hâlini gülerek, biraz da hayretle izleyen Kaygılı, olan biteni eşten dosttan kime anlatsa en sonunda hep “Bizim kedi alkolik oldu.” der.
Benzeri bir hikâyeye bundan yıllar yıllar sonra Adalet Cimcoz tanıklık eder. Dublaj sanatımızın değerli ismi, çevirmen, eleştirmen ve ilk dedikodu yazarlarımızdan Cimcoz, bir gün eve geldiğinde korkunç bir manzarayla karşılaşır. Teras, sendeleyen, uyuklayan, sırtüstü yatan, tuhaf tuhaf yürümeye çalışan onlarca güvercinle doludur.
“Biri bize votkanın ekmekten süzüldüğünde daha güzel olduğunu söyledi. Biz de ekmeklerin üzerine votkaları döküp süzdük içmeye başladık. Islak ekmekleri de yesinler diye kuşlara attık. Sarhoş olup da bu hâle düşecekleri valla hiç aklımıza gelmedi!”
Neyse ki Aziz Nesin biraz daha masum kalır yanlarında. Onun herhangi bir hayvana içki miçki içirdiği olmamıştır; ama 1962 yılında çıkarmaya başladığı Zübük adlı haftalık siyasî-mizah gazetesinin 1 Ekim 1962 tarihli 35. sayısında “bir yanında rakı”, “bir yanında şarap” ile şaşkın şaşkın bakan, sevimli bir eşek görürüz. Evet, herhangi bir hayvana içki içirdiği olmamıştır ustanın; ama içiresi fazlasıyla var gibidir. Bunu, aynı eşeğin hemen altında yazılı şu dizelerden anlıyoruz:
“Pekiy, bu eşek neden içmez?
Merkepliğinden mi? Estağfurullah…
Zavallı alışmamış da ondan.
İçse o bile adam olur.”
Görüldüğü üzere, edebiyatımızda, bülbüllerin güllere, aşkın şarabından içenlerin sevgililere duyduğu sarhoşluklardan öte hikâyeler de yaşanmıştır. Bilmiyorum, acaba Orhan Veli tüm bunlardan haberdar olsaydı “rakı şişesinde balık” olmayı yine de ister miydi.
Kaynakça:
* Halit Fahri Ozansoy, Edebiyatçılar Çevremde, Dergâh Yayınları, 2. Baskı, Mart 2017
* Mine Söğüt, Adalet Cimcoz Bir Yaşam Öyküsü Denemesi, Yapı Kredi Yayınları, 5. Baskı, İstanbul, Mart 2019
*Orhan Veli, Bütün Şiirleri, Can Yayınları, 17. Baskı, İstanbul, 1982
* Zübük Gazetesi, 1 Ekim 1962, Sayı: 35