Her öykünün bir “hikâyesi” var mıdır bilmem, ama her öykünün bir yazılış hikâyesi vardır. İşte, onlardan birini anlatmak istiyorum sana Sevgili Okur! “Yeşile, İçine Doldurduğun Bahara” ve Antakya’ya dair bir öykü bu: “Bir ‘hikâyeye’ daha açıldı kalbimiz o türküyle…” diye başlar ve “Yontulardan başka ne kaldı geriye ruhumuzdan?” diye/rek devam eder.
Bazen bir ad, bazen bir kelime, bazen de bir cümle için yazarsın o “hikâye”yi. Yazarsın: Birileri alsın ve kendi “hikâyesi” yapsın diye “hikâyeni”…
“Mermerin bir tül inceliğinde işlenişi gibi de olsa hâlin, tavrın, tuzla buz edivermişti işte kalbimi. Bir bakışla, bir sözle, bir gidişle; isteyerek ya da istemeyerek…”
Bazen bir söz, bazen bir şarkı, bazen bir replik, bazen ezgi dolar içine ve senden çıkıp gitsin istersin ya; kelimeler taşar, bendine sığmaz ve yol olur kalplere… İşte böyle bir zamandan kalma bu öykü. “O kadar acemiydik ki… Kalbimiz sağa sola çarpıp kanardı hep. Yine de güzeldik her şeyden.” dediğimiz zamandan.
Aslına bakarsan Sevgili Okur, bu öyküm bir türküden alınan ilhamla yazıldı; “Altın Tasta Gül Kuruttum”… Son yıllarda sıkça dinlediğim bir türküydü bu. Kalenderi’den dinlerdim hep. Alıp alıp yola düşürürdü her dinlediğimde beni. Dalıp giderdim uzaklara. Meğerse memleketimin türküsüymüş. Bizim yöremize aitmiş. Şu bozkırın ortasından bir Akdeniz kıyısına bırakması beni, boşuna değilmiş!
“Bu türkünün bir öyküsü yazılmalı mutlaka…” dediğimi anımsıyorum o an. Sonra “Nasıl yazsam?” dediğimi… Bir gençlik öyküsü olmalıydı, bir dostluk öyküsü, bir aşk öyküsü, bir ayrılık öyküsü, bir kavuşma öyküsü, bir rüya öyküsü: Ali’nin öyküsü. Sembolik bir isim seçtim o yüzden: Ali…
“Uyandığımda… Birden kuşlar havalanıyor. Sonra bir ezgi duluyor. Seher Vakti”, bir şarkı söyleniyor “Senden Uzakta”, bir hikâye yazılıyor “Yeşile, İçine Doldurduğun Bahara”… dedim. “Fonda memleketimin türküsü: “Altın tasta gül kuruttum (aman Ali’m)/ Yâri sinemde uyuttum (Ali’m)/ Yâr söyledi ben unuttum (aman Ali’m)”…
Yaşım kırk’ı aştı. Belki de “nostalji” sevdiğimden… Lise yılları geçsin istedim yazacağım öyküden, Antakya Lisesinin asırlık çam ağaçları, birlikte yürüdüğümüz yollar, havaya savurduğumuz kahkahalar, içimize gömdüğümüz idealler ve daha birçok şeyi anlatmak istedim. Okursan, okumak istersen “Naz Kahvesi”nde seni bekliyor. Son öykü kitabımın ilk öyküsü: “Yeşile, İçine Doldurduğun Bahara”…
Sanatın her dalı güzeldir bana göre, onun içinde yoğrulurken insan güzelliklerin tadına varır.
Ben şair ve yazarım ama sanatın her dalıyla ilgiliyim. Bu ilgimi hiç esirgemedim onlardan.
Bana göre, mutluluğun asıl anahtarı sanatın gizeminde gezinir durur, insan o anahtarı bulup
kapıyı açtığında güzelliğe ulaştıran merdivenin basamaklarıyla karşılaşır. Basamakları
tırmandıkça güzelliğin sunduğu mutluluk daha da artar,daha da… Kuşkusuz, bu söz konusu
türkü için yazdığınız her sözcük, sizi mutlulandırmış ve güzellikler alemine yolcu etmiştir.
İzmir de oturuyorum, Alsancak’daki YAKIN kitapevine gidip, Naz Kahvesi adlı kitabını satın alacağım.
Selam ve sevgilerimle, kitabı okuduktan sonra tekrar sizi arayacağım.