Bazen dil düşündürüyor bazen düşünce dil oluyor şiirlerimde. Yaşama umut kondurmak değil midir şiir? Tıpkı “Hayat Meydanı” gibi… Bu yüzden de sev gilim demiyorum ves gilim diyorum hayata. Gün gelecek bir şarkısı olacak mutluluğun bütün alfabelere oydaş.
Beş yıl aradan sonra yazdığım şiirlerimi yine hayat yazdırdı. Beş yıl size uzun bir zaman gibi gelebilir. Oysa beş yıl her gün şiiri yeniden düşündüm, yaşadım. Başka şairlerden okuduğum şiirlerin ötesinde söylenmemişe ulaşabilme dürtüsü ile yazdıklarımı yırtarak yeni baştan yepyeni sayfalarla buluştum. Elbette her gün şiir yazmak için masamın başına oturmadım. Şiir, hep yanı başımda yazılma anını bekledi. Bulaşıkları akıtırken, evi pas paslarken birlikte dizeler çoğalttık. Çünkü şiir hayatımın her anında yanımdadır. Şiiri oluşturan hayatımızın bütünüdür diye düşünebilirsiniz. Mutlu doğum günü partileri, konserler, davetler, etkinlikler, lezzetli sofralar, kutlamalar bunlar da hayata dahil oldukları halde hiçbiri benim şiirim değildir. Evdeki halı, saç fırçası veya süs objeleri hayatın olmazsa olmazları değildir. Bu yüzden de şiirimin öznesi hiç değişmiyor. İnsan. Daha da çok insan. Çocukluğumda yaşadığım travmalar beni, ötekileri de kendim kadar düşünmeye, değer vermeye alıştırdı. Bu artık benim için su içmek kadar doğaldır… Günün yarısını empati yaparak geçiririm.
Bir sanatçı arkadaşımın dergi için hazırlayacağımız dosyaya daha önce yayımlanmış derleme yazılar aldığını öğrendiğim gün ondan, empati yapmasını istemiştim. “Empati yaparsanız bu yazıları neden yayımlamayacağımı fark edeceksiniz” demiştim. O empati yapmak yerine kendi düşüncesini zorla bana kabul ettirmek için ısrar etti.
“Biz eğer her alanda empati yapamıyorsak nasıl sanatçı olabiliriz” cümlemi çok kırıcı bularak kendi düşüncelerini kabul etmediğim için o anda dergi yayın kurulundan ayrıldığını söyledi. Yılların dostluğu sandığım şey aslında yapay bir görüntüymüş. İşte şiirim tam da buralardan başlıyor. Ben olmazsam sen hiçsin mesajı çok yüksek bir egodur. Oysa eski dergilerden toplama yazılarla dosya yapmak derginin duruşuna aykırıydı. Doğrularımdan vaz geçtiğim gün şiirimin öleceğini biliyorum.
Hayat Meydanı’nda sokakta gördüğüm teyze, vapurda karşımda oturan üzgün kadın, trendeki çocuk, sokak çalgıcıları, savaştan kaçanlar, göçmenler, kimsesizler, nem kokan sokaklar birbirleri ile hiç tanışmadıkları halde dizelerimde yan yana dururlar. Şiirim kalabalıktır. Öznelerin duygularını içimde hissederim. Onlar beni etkilemeseler, empati yapamasaydım “Hayat Meydanı”nı nasıl yazardım?
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.
Teşekkürler Vesgili Mine, çok güzel ifade etmişsin kendi sanat gerçeğini, şiir anlayışını.👍👍📚Nice kalabalık şiirlerine…