Şiirden Yayıncılık’tan çıkan “nikomedya klarnet” adlı şiir kitabınızı kutlarım. Aynı yayınevinden çıkan “Yengeç Avı” kitabınızı da edinip, okumuştum. “nikomedya klarnet”in arka kapağında şunlar yazıyor: “Modern şiirin özelliklerinden biri de kültür üzerinden yazılıyor olmasıdır. Şiirin kültürü ise geleneğidir. Ancak bazı şairler arkeolojik kazı yaparak bu geleneği oluşturan geçmiş kültürel birikim içinde kazı yapar ve bulduklarını şiire taşır. Bu şiirsel tavır Ezra Pound ile doruğuna çıkmıştır. Onun geçmiş kültüre hayranlığı modern şiirde bir çığır açmasına yol açmıştır. Mitat Çelik işte bu yolu izliyor ve önemli bir iş yapıyor şiirimizde. Nikomedya Klarnet bu bağlamda okunmalı.”
Rabia Çelik Çadırcı: “nikomedya klarnet” adlı şiir kitabınızın poetikasıyla ilgili siz neler söylemek istersiniz?
Mitat Çelik: Türk şiirinin önemli isimlerinden Metin Cengiz’den bunları duymak bir ödül olsa gerek. Yine de Ahmet Ada’nın şu sözlerini hatırda tutmalıyım; şair, yaptıklarından statü beklememeli. Şiirlerimin neliği hakkında düşünürken ne kadar objektif olabilirim ki, işte bundan kaygı duyarım.
Poetika, dilbilimde olduğu gibi “gösterenlerin” kendi arasındaki ilişkisini de göz ardı etmemeli. Çünkü söylerken ya da yazarken seçilmiş hiçbir söz, rastlantısal olamaz.
Burada dil üzerine bilindik şeyleri tekrarlamak istemem. Bir kez bilinç oluşmaya başlamışsa ötekiyle aramızda dil üzerinden özdeş bir bağ da kurulur; bu kendi doğamıza yabancılaşmayı beraberinde getirebilir. Aynı şey, şair ve şiir için de geçerli. O halde şair, gelenek içinde kendine bir varlık zemini ararken kendi özgünlüğünü kurma sorumluluğunu her zaman hatırda tutmalı. Bu hususta, ustasının Ebu Nuvas’a bin şiir ezberletip unutmasını istemesi pek öğretici olsa gerek.
Son olarak; kültür dediğimiz insanlığın bu büyük birikimi, bende hayranlık uyandırıyor. Onca yazar, şair ve eserin biri ya da birkaçı olmasaydı eksik kalmaz mıydık? Örneğin Borges’in Sonsuz Gül’ü olmasaydı? Öyle ya!..
Korkarım ki bu muhteşem külliyatı bilmeye ömrüm yetmeyecek. Neyse ki teknoloji, bir olanak olarak bu büyük kütüphaneyi internet üzerinden çalışma odalarımıza kadar sokmakta. Sayısız filme, operaya, metne, şiire, makaleye, resme ve heykele, şaire, yazara rahatlıkla ulaşarak onları hayatımızın bir parçası yapabiliyor, böylece düşünsel zenginliğe, derin düşünceye ulaşmamızı mümkün kılabiliyoruz.
Bir başka kuşatıcılığı da doğada buluruz. Ağacı, denizi, börtü böceğiyle yeryüzünü (tüm nesneleriyle) anlamak, yaman bir ödev.
Rabia Çelik Çadırcı: 2006-2015 yılları arasında Mersin Devlet Opera ve Balesi’nde, o tarihten bu yana ise Mersin Uluslararası Müzik Festivali’nde basın danışmanlığı yaptınız. Şiirlerinizin yanı sıra 10’u aşkın opera librettosuna da imza attınız. Bu sanatla ilgili neler paylaşmak istersiniz? Libretto nedir ve opera sanatındaki yeri ve müzikle kurduğu ilişki hakkında neler söylemek istersiniz?
Mitat Çelik: Her şeyden önce şunu belirtmeliyim ki opera, müzik, tiyatro ve şiiri de içinde barındıran büyük bir çatıdır. Libretto ise bir meselenin şiirsel metin olarak bir söze bürünmesinden öteye, eserin ontik yapısı içinde zaten müziğin bir parçasıdır.
Libretto ile yollarımızın kesişmesi, Mersin Operası’nda çalıştığım yıllarda oldu. 2006’da başlayan serüvenim 2015’e kadar devam etti ve basın halkla ilişkilerin yanı sıra figüran olarak sahnede de görev aldım. Bir sahnenin içinden onun olanaklarını gözlemlemek en iyi eğitim olsa gerek. Bu vesileyle yerli ve yabancı pek çok rejisörün çalışmasına yakından tanıklık ettim. Böylesi önemli karşılaşmalar, kişi fark etmese de hayatına yön vermekte. İşte bu karşılaşmaların en önemlisi Besteci-Şef Selman Ada oldu. O dönem, biri edebiyat, diğeri gösteri sanatları olmak üzere Zaman Dükkânı ve Operadaki Hayalet isimli iki fanzini periyotsuz çıkarıyordum. Operadaki Hayalet ne yazık tek sayıda kaldı. Selman Ada ile bu tanışıklığım, ilerleyen zamanlarda hem bir dostluğa dönüştü hem de birlikte üretmenin vesilesi oldu; bana opera dünyasının kapısını açtı.
Libretto, sadece bir şiir değil, sahnelenmek üzere yazılan kurmaca bir müzik metnidir. Besteci, metinde kendisiyle sessel bir uyum arayarak, değilse yerine yenilerini ikame ederek yol almakta, böylece bir yapıya ulaşmaktadır. Hal böyle olunca librettoya, yazarla bestecinin kolektif bir üretimidir dersek yanılmayız. Bir operadaki yeri ise diğer unsurlarla birlikte eserin ontik bir parçasıdır.
Rabia Çelik Çadırcı: İlk şiirinizi ne zaman yazdınız? Bugün ilk şiirlerinize baktığınız zaman neler hissediyor, ne düşünüyorsunuz? Aynı şekilde ilk opera librettosu çalışmanızla ilgili neler paylaşmak istersiniz?
Opera librettosuna gelince; işin doğrusu Selman Ada ile çalışmak okul gibidir, eksiğinizi tamamlayarak yol alırsınız. Ondan opera sanatı hakkında pek çok şey öğrendim. İlk librettom, 13. Yüzyılda yaşamış Anadolu’nun neredeyse en güçlü kadını Kutlu Melek üzerine yazıldı ve Selman Ada tarafından bestelendi. Kutlu Melek ve dolayısıyla Hacı Bektaş’ı Veli hakkında gayet kısıtlı bilgiler vardı. Ulaşabildiğimiz bilgilerin hepsi rivayetti. Yine de döneminin olayları etrafında, kültürümüzün diğer güçlü bir ismiyle (Ahi Evren) birlikte ele alınmış, Selman Hoca’nın tabiriyle güçlü bir opera oldu. Bunu, Lea ve Nika olmak üzere iki büyük opera daha takip etti. Kısa operalar ise çalışması en keyifli olanlardı.
Rabia Çelik Çadırcı: Yeni sanatsal çalışmalarınız var mı?
Mitat Çelik: Evet var. Lirik Oyunlar isimli bir şiir dosyam hazır sayılır. Not defterimde, ismi ve çerçevesi belirlenmiş pek çok dosyam mevcut; çalışılmayı bekliyor. Bunun dışında Selman Ada ile yeni bir projenin şafağındayız. Sanırım bu kez bir seri oluşturacağız. Bununla ilgi bir yazı kurulu oluşturmak zaruret gibi duruyor. Selman Ada’ya yetişmek mümkün değil.
Rabia Çelik Çadırcı: “nikomedya klarnet” okurlarının geri dönüşleriyle ilgili neler söylemek istersiniz?
Mitat Çelik: Yüz yüze görüştüğüm arkadaşlarım bir solukta okunan bir dosya olduğunu söylemekte. Bu beni şaşırtmıyor, özellikle Ücra dergisinde yayınladığım şiirlerimi bu dosyayla karşılaştırdığımda bir müzik yüzeyde kendisini daha çok ele vermekte. Başta da söyledim, insan kendine yönelik objektif olamaz. Ayrıca, şiir çoklu yorumlara olanak tanıyan bir disiplindir.
Rabia Çelik Çadırcı: Son zamanlarda sizi etkileyen, içinizden tekrar edip durduğunuz dizeler var mıdır ve kime ait bu dizeler?
Mitat Çelik: En son okuduğum Leonid Andreyev’in Yahuda İskariot romanından bir söz, kaç zamandır aklımda dönüp duruyor. Yazar, hilkat garibesi Yahuda’yı, “o, perde inmiş gözüyle gündüze ve karanlığa aynı bakıyor”, sözüyle anlatmakta. İnsanın duyarlılığını yitirmesi daha nasıl ifade edilir ki? İtalyan bir şair, insanlığa en büyük hakaret karşıdakinin acı çekmediğini düşünmektir, demişti…
Ama her zaman hatırımda olan ise Lale Müldür’ün, “ona kötü bir şey olsun istedim/bana aşık olsun istedim…” dizeleridir.
….
Beni değerli çalışmalarınıza dâhil ederek, ismimin adınızla birlikte anılmasına vesile olduğunuz için size ve edebiyatburada.com’a sonsuz teşekkür ederim.