“Hastalık, hayatın gece karanlığıdır; daha külfetli bir yurttaşlıktır.”
Susan Sontag
Hastalık, gündelik hayatı deneyimleme biçimlerimizi hızlı bir şekilde değiştirir. Alışkanlıklarımız bir yabancının hayatı gibi dünde kalmıştır artık. Hayallerimiz izlediğimiz bir filme dönüşmüş, hayattan beklentilerimiz ise sağlık uzmanlarının “yapılacaklar” listesinin sonucuna heves duymaktadır. Hasta olduktan sonraki süreç sonuçları itibariyle daha net ve tıp alanının bilgisi ışığında ilerlemektedir. Fakat hasta olmamak için neler yapmamız gerekir sorusu tek bir uzmanlık alanının cevaplayamayacağı kadar fazla bakış açısına ve cevaba ihtiyaç duyar.
İnsülin hormonunun vücuttaki başlıca rollerinden biri kan şekerinin düzenlenmesi. Bu ana rolünü yerine getiremediği durumlarda, halk adıyla kişi “şeker hastalığına” yakalanabilmekte. Fakat Bikman, insülin direncinin vücutta nelere yol açabileceğine olan cevapların yaygın dar tanımıyla kavga ederek başlıyor kitaba. Kitabın ilk yüz sayfasını bu tartışmaya ayıran Bikman, kalp sağlığından beyin hastalıklarına, üreme sağlığından kansere, yaşlanmada insülin hormonunun etkilerinden böbrek sağlığına ve metabolik sendromdan obeziteye kadar birçok alanı doktor titizliğiyle masaya yatırıyor. Kesin yargılardan uzak, neden sonuç ilişkisinde dikkatli ve kişisel hayat hikâyelerinin öneminin farkında olarak kullandığı dil okuduğumuz kitabın basit bir pazarlama kitabı olmadığını bize hemen hatırlatıyor.
Kitabın ikinci bölümü, farkındalığımızı artırmak amacıyla bizi insüline dirençli hale getiren şeylerin neler olduğunu açıklıyor. Bu bölüm belki de kitabın en zor okunan bölümlerinden biri olmakla birlikte bilgi olarak konuya dair en derin verileri içeriyor. Yaşın, genetiğin, hormonların, stresin ve yaşam tarzı faktörlerinin insülin direncini nasıl etkilediği üzerine geniş bir tartışma alanı olarak yapılandırılmış bu bölümde obezite ve insülin direnci de ayrıca tartışılmakta. İnsülin direncinin ne olduğunu, sonuçlarının neler olabileceğini ve nelerin bizi insüline dirençli hale getirdiği anlatıldıktan sonra kitabın üçüncü bölümü mücadele yollarını ortaya koymakta. Ketojenik diyetlerden karbonhidrat tüketimine ve fiziksel aktivitelerdeki aerobik egzersizlerden direnç egzersizlerine kadar gündelik hayatımızı nasıl yapılandırmamız gerektiğine dair güncel tartışmalar üzerine ince bir şekilde yapılandırılmış bu bölüm günümüz okuyucusunun ilgisini çok çekecek.
Benjamin Bikman’ın çağrısı çok net, artık “Harekete Geçme Zamanı”. Bikman’a göre insülin direnci çoğu hastalığın altında yatan neden ve çağımızın gizli salgın hastalığı olarak her gün milyarlarca kişiyi etkilemekte. Böyle bir kök nedene karşı ise yapacağımız çok şey olmakla birlikte eyleme geçmek ve ne yapabiliyorsak oradan başlamak gerek. Örneğin sağlıkla ilgili merak ettiğimiz her şeyi internette aramaktan vazgeçmek ve başka bilgi kaynaklarına yönelmek en büyük adımlardan birisi olabilir. Neticede, Benjamin Bikman’ın kitabı, okuru sadece doğru bilgilendirmekle kalmıyor mücadele yollarını da ortaya koyarak sonuç alıcı bir biçimde hayatımıza dokunuyor.