Göksu N ÇAKIR: İskit, Karanlık Çağ ve Sefer adlı tarihi romanlarınızın mitolojik ve fantastik öğeler barındırmasının sebebi nedir?
G.N.Ç. İskit, yıllardır kitaplığımda duran ve okumak için hep ötelediğim ama okuyunca da neden daha önce okumadım dediğim bir roman. Nedir İskit’in çıkış hikâyesi?
M.B. Teşekkürler. Üçüncü kitap olarak bir roman istiyordum. Özellikle de melez bir dokusu olsun yani hem serüven yönü olsun hem de kendince edebi ve nitelikli bir çifte DNA taşısın istedim. Hem otantik tarihsel anlatı, hem de bir karakter analizi dokumaya çalıştım. Dolayısıyla sevdiğim ve araştırdığım unsurları eklerken bir yandan da belli hedeflere yöneldim, nitelik bakımından. Ne derece başardım bilmiyorum ama kitap 2015 GIO En Iyi Roman Ödülünü aldı.
G.N.Ç Kadim zamanlardan beri insanların birbirine olan güç üstünlüğü bitmedi, bitmeyecek. İskit’te hikâyeci Od aracılığıyla tarihin derinliklerinden çıkagelen bir mesaj var: Savaşların ve cinayetlerin bir işe yaramadığını, aslolan beden gücünün değil de beyin gücü olduğunu anlıyorum. Yanılıyor muyum?
G.N.Ç “Dünya altı milyar odalı koca bir ev. Her insan bir odadır. Kendi odalarımızın içinde kilitliyiz,” diyorsunuz Zodyak Estetiği’nde ve devam ediyorsunuz öykünüze, “Altı milyar oda birbirini kendi penceresinden görebildiğini seçebilir sadece.” Bu kadar gelişmiş teknolojiye rağmen giderek birbirimize karşı yabancılaştığımızı düşünüyorum. İnsanların birbirini daha iyi anlayıp tanımları için öykünüzde bahsettiğiniz pencereyi nasıl büyütebiliriz?
M.B. Kesinlikle okuyarak. Kitaplarla. Kitaplar bize başka pencerelerden bakmayı öğretir. Başka insanların deneyimlerini yaşarız. Empati geliştiririz. Empati ile anlayış, iletişim ve uzlaşı gelir. Bunlar şu an niye yok? Sebep basit: Bugün dünya hayatı boyunca kitap okumamış sayısız insanla dolu. Dünyayı paradan ibaret sanıyorlar. Hayatın anlamını kuruşta buluyorlar. Bunu acınası buluyorum.
G.N.Ç Öyküleriniz normal seyrinde devam ederken bir anda fantastik unsurlara bağlanıyor. Bunu öyküye başlamadan önce planlıyor musunuz yoksa kaleminiz kendiliğinden mi buluyor yolunu?
G.N.Ç Hayalet öykülerinizin sonunda “Demir” adlı öykünüzdeki kahramanın öyküleri Demir Dövme Öyküleri’nde devam ediyor. Bu öykü kitaplar arasında bir tür köprü görevi görüyor gibi geldi bana.
M.B. Kesinlikle. Demir Abi benim Pulp edebiyata olan sevgi borcumu ödediğim bir kahraman. Robert E. Howard’ın 16.yy. İngiliz püriten canavar avcısı, meç kılıçlı ve piştovlu Solomon Kane külliyatına denk bir sayıda Demir Abi hikâye külliyatı oluştu. Onun sayesinde selam çakıyorum tüm o sevdiğim canavar avcısı karakterlere.
G.N.Ç Öykülerinizde daha çok kahramanın konuşma dilini kullanıyorsunuz, bu üslubunuzun bir parçası mı?
G.N.Ç Son olarak, yazarlığınız boyunca edindiğiniz en büyük tecrübeniz nedir?
M.B. Okur beğenileri asla evrensel deģil. Biri A’yı, diğeri B’yi, diğeri Z’yi beģenir. Onlara saygı duy ama en nihayetinde kendi içgüdülerini dinle sadece. Onlar için değil kendin için yaz.
G.N.Ç Türk edebiyatına katkılarınızdan dolayı ve bu güzel röportaj için size çok teşekkür ederim.
M.B. Ben de çok teşekkür ederim güzel sohbet için.