“Ellerim Neden Siyah?” Numan Altuğ Öksüz’ün 2019’da Ötüken Neşriyat’tan çıkan ilk öykü kitabı. İnsanları merkez alan, çeşit çeşit insanların ortak bir kader çevresinde toplandığı on beş öyküyle karşılaşıyoruz kitapta. Bir yürüyüş öyküsüyle başlayan ve bir solukta okunan kitabın son sayfasına gelince bu sancılı yürüyüşün de sonuna gelmiş gibi hissediyoruz.
Öykülerinde dünyayla kavgalı kahramanları anlatıyor yazar. Toplumsal sorunların, tahrip olan duyguların, iflasın eşiğinde olan ömürlerin irdelendiği bu öyküleri temaları bakımından aynı kefeye koyamıyorsak da karakterlerin ortak kaygılar taşıdığını söyleyebiliriz. Bulut öyküsünde köyünün yıkımını izleyen çocuk ile Dedemin Yaşı öyküsünde kendine miras kalan bir defterin sayfalarını çeviren çocuğun umudu, beklentileri, kırgınlıkları aynı. Öksüz’ün kahramanları, bir derdi, meselesi, söyleyecekleri olan; bir şeylere tepkisiz kalmak istemeyen kahramanlar gibi görünseler de bir o kadar sessiz ve çekingenler. Annem Bekler isimli öyküde sesini çıkaramayan, sürekli başkaları tarafından “yönlendirilen” karakterde olduğu gibi, kitaba ismini veren öyküde de karşısındakini sonuna kadar dinliyor kahramanımız. Kırlangıç isimli çarpıcı öyküde bu suskunluğun yine bir ortağıyız. Memleket ve insanlarının imkânsızlıklarla savaştığı öykülerde, eylemlere girişmeden, naralar atmadan, çığlıklara karışmadan yaşıyor karakterler. Güçlü eleştirileri ve göndermeleri olan bu hikâyelerin güçsüz kahramanları, dünyaya olan küskünlüklerini bir sessizlik içinde gözler önüne seriyor, bir bağlamda kaderlerine teslim oluyorlar.
Numan Altuğ Öksüz’ün öykülerine uzun metrajlı kısa öyküler demek yanlış olmayacaktır. Özellikle “Şeref Madalyası”, “Gör”, “Sarı Hayal” isimli öykülerden böyle bahsetmeliyiz. Kısa bir “an”da geçmeyen, olayların birbirini takip ettiği, zamanın hızla ilerlediği uzun bir süreci anlatan bu öyküler yarım kalmışlık hissi uyandırdı bende. Kitap yalın üslubu sayesinde hızla akarken öykünün yükselmesini beklediğimiz noktada bittiğini görüyoruz. Acı, öfke, özlem gibi derin duygulardan beslenen hikâyelerde olaylar daha yavaş bir akışta anlatılsa, bu duyguların derinliklerine biraz fazla inilse çok daha etkileyici olabilirmiş gibi geliyor bu kitap. Ayrıca yazarın başvurduğu tamlama ve benzetmelerin sıklığı, öyküyü yer yer duraklatabiliyor.
Bunların yanında kitabı benimsememizi sağlayan birçok unsur var. Uzaklarda geçmeyen, günlük hayatta kolaylıkla tanık olabileceğimiz öyküleri içeriyor “Ellerim Neden Siyah?” Anlaşılmayı bekleyen bakışların, karşılıksız sevdaların, heba olan ömürlerin anlatıldığı hikâyeler aslında bizim hikâyemiz. Çumra Garı’nda Meraklı Kadın Gözleri, her gün tren yolculukları yapan kahramanın tren garında tanık olduğu bir yaşamın bir öykü. Kete, otobüs yolculuğu molasında geçen bir taşra öyküsü. Yolların, yolda olmanın yazarın öykülerine bariz bir etkisi var. Bazen bir yolculuğa çıkarken başlıyor hikâye, bazen esintili bir molada, bazen de bir yürüyüş sırasında anlatıyor kendini.
Şubat Ataması, bana Mustafa Çiftci’nin Handan Yeşili öyküsünü anımsatan etkileyici bir aşk öyküsü. “Çünkü büyük yıkımlar çehrelerden yansımayacak kadar kutsaldır, çünkü vedasız bir göçüşün gam yükü daha hafiftir.” diyen yazarın bu “büyük yıkımları” sükunetle anlattığından yukarıda bahsetmiştik. Rampa, engelli kızını şehir dışında bir üniversiteye kaydetmeye çalışan ailenin kaygılarını bütün gerçekliğiyle anlatan bir öykü. Numan Altuğ Öksüz, insanlık hallerinden, boğaza takılan düğümlerden, sıkılan ama karşıdakinin suratında patlamayan yumruklardan beslenen gerçekçi bir yazar.
Öykülerde göze çarpan durumlardan biri de çocukluk anıları. Yazarın çocukluğunu doksanlı yıllarda yaşadığını tahmin edip hemen biyografiye bakıyorum, haklıyım. Ahmet Murat, bir söyleşide ilk öykü kitaplarındaki otobiyografik izlerin fazla olabildiğini söylemişti. Nitekim Numan Altuğ Öksüz ile yapılan bir söyleşide yazar, “Çocukluğumun geçtiği yıllar bariz şekilde kalemime yansıyor. İnsan özlediğini anmak istiyor herhalde.” diyor. Ben bunun olumsuz bir durum olduğunu düşünmüyorum. Hikâyeye emek veren hemen hepimiz, öykülerimize kendi hayatlarımızdan kuvvetli izler yansıtıyoruz. Yansıtmamak elde mi?
“Ellerim Neden Siyah?” arka kapak yazısında belirtildiği gibi, insana dair ne varsa onu anlatan bir ilk kitap. Kavga için sıkılmış bir yumruk gibi.