“Ellerim Neden Siyah?” Numan Altuğ Öksüz’ün 2019’da Ötüken Neşriyat’tan çıkan ilk öykü kitabı. İnsanları merkez alan, çeşit çeşit insanların ortak bir kader çevresinde toplandığı on beş öyküyle karşılaşıyoruz kitapta. Bir yürüyüş öyküsüyle başlayan ve bir solukta okunan kitabın son sayfasına gelince bu sancılı yürüyüşün de sonuna gelmiş gibi hissediyoruz.
Numan Altuğ Öksüz’ün öykülerine uzun metrajlı kısa öyküler demek yanlış olmayacaktır. Özellikle “Şeref Madalyası”, “Gör”, “Sarı Hayal” isimli öykülerden böyle bahsetmeliyiz. Kısa bir “an”da geçmeyen, olayların birbirini takip ettiği, zamanın hızla ilerlediği uzun bir süreci anlatan bu öyküler yarım kalmışlık hissi uyandırdı bende. Kitap yalın üslubu sayesinde hızla akarken öykünün yükselmesini beklediğimiz noktada bittiğini görüyoruz. Acı, öfke, özlem gibi derin duygulardan beslenen hikâyelerde olaylar daha yavaş bir akışta anlatılsa, bu duyguların derinliklerine biraz fazla inilse çok daha etkileyici olabilirmiş gibi geliyor bu kitap. Ayrıca yazarın başvurduğu tamlama ve benzetmelerin sıklığı, öyküyü yer yer duraklatabiliyor.
Şubat Ataması, bana Mustafa Çiftci’nin Handan Yeşili öyküsünü anımsatan etkileyici bir aşk öyküsü. “Çünkü büyük yıkımlar çehrelerden yansımayacak kadar kutsaldır, çünkü vedasız bir göçüşün gam yükü daha hafiftir.” diyen yazarın bu “büyük yıkımları” sükunetle anlattığından yukarıda bahsetmiştik. Rampa, engelli kızını şehir dışında bir üniversiteye kaydetmeye çalışan ailenin kaygılarını bütün gerçekliğiyle anlatan bir öykü. Numan Altuğ Öksüz, insanlık hallerinden, boğaza takılan düğümlerden, sıkılan ama karşıdakinin suratında patlamayan yumruklardan beslenen gerçekçi bir yazar.
Öykülerde göze çarpan durumlardan biri de çocukluk anıları. Yazarın çocukluğunu doksanlı yıllarda yaşadığını tahmin edip hemen biyografiye bakıyorum, haklıyım. Ahmet Murat, bir söyleşide ilk öykü kitaplarındaki otobiyografik izlerin fazla olabildiğini söylemişti. Nitekim Numan Altuğ Öksüz ile yapılan bir söyleşide yazar, “Çocukluğumun geçtiği yıllar bariz şekilde kalemime yansıyor. İnsan özlediğini anmak istiyor herhalde.” diyor. Ben bunun olumsuz bir durum olduğunu düşünmüyorum. Hikâyeye emek veren hemen hepimiz, öykülerimize kendi hayatlarımızdan kuvvetli izler yansıtıyoruz. Yansıtmamak elde mi?
“Ellerim Neden Siyah?” arka kapak yazısında belirtildiği gibi, insana dair ne varsa onu anlatan bir ilk kitap. Kavga için sıkılmış bir yumruk gibi.