Ortaokul yıllarımda kitap okumayı çok seven bir çocuk olarak sınıf öğretmenimden yardım istediğimde hiç unutmuyorum bana “Kemalettin Tuğcu okuma da, ne okursan oku!” demişti. Neden öğretmenim? diye sordum. ‘İçi boş fakirlik edebiyatı yapıyor, duyguları sömürüyor ve hayata olumlu bakmıyor!’ dedi. Öğretmenimiz bu yazarı arabesk buluyordu. Haklı olabilirdi. Ben de o günden beri hayatımdaki en büyük 3 yasaktan biri olarak Tuğcu’nun kitaplarına hep uzaktan baktım. Tanıştığım herkese öğretmenimin bana söylediği şeyi söyledim: “O’nu okuma da, ne okursan oku!”
Yıl 2019. Aradan geçmiş otuz küsür yıl. Ben belki de hayatımda ilk kez dün gece bir Kemalettin Tuğcu kitabı okudum. Aslında göz gezdirdim demeliyim; zira hiçbir zorlayıcı yanı olmayan, kendini tekrarlayan kelimelerle yazılmış çocuk kitaplarını anlamak su içmek kadar kolay. 1995 Tüyap Kitap Fuarı Çocuk Edebiyatı ödülü sahibi ‘Üvey Baba’, biçim ve içerik olarak tam bir klasik. Tv dizisi olarak ses getirdiği yıllarda mutlaka en az bir kez karşınıza çıkmış bu eserin tipik bir hikâyesi var. Söze dökmeye üşeniyor insan.
O eski günler bir mum alevinde titreyedursun, biz gelelim sinemaya; Oscar Ödülleri 2019’un Yabancı Dilde En İyi Film adaylarının Kemalettin Tuğcu kitaplarıyla olan alâkasına. Söz konusu 5 aday filmden bizi ilgilendiren 2’si, şaşırtıcı bir başarıyla ağlak ve hüngürdek yapılarına rağmen sanatsal açıdan hayli iyi bir başarı yakalıyor.
Yaşamını “Sırça Köşkün Masalcısı” adlı kitapta anlatan, Kemalettin Tuğcu’nun yeğeni gazeteci yazar Nemika Tuğcu, şu yargıya varıyor: “Hiçbir kitabında cinayet yoktur Kemalettin Tuğcu’nun; tecavüz, işkence yoktur. Gaddar üvey babalar ve kötü ruhlu üvey anneler vardır; çocuklar dayak yer, evden kovulur, ama hikâyelerin sonlan iyi biter. Hak yerini bulur; çalışan, dürüst olan kazanır.” (Can Yayınlan, 2004, s. 86).
Fakat gelin görün ki Lübnanlı ve Japon yönetmenler için hayatı ve çocukları anlamak, sıradan dersler çıkarmak bu kadar da kolay olmamalı. İyi görünen şeyin ardındaki kötüyü, zavallı dediklerimizin gizli güçlerini ve savunmasızların bilgeliğini bir yere not etmeniz gerekiyor. Sakat Çocuk kitabındaki çocuk için günlerce gözyaşı döktükten sonraki ‘acımak’ denen şeyi kendi sinemaları için başlangıç noktası yapan iki yarışma filminden hangisinin Oscar’ı kucaklayacağı bilinmez. Belki de akademi her iki filme de yüz vermez ve Cold War (Soğuk Savaş) adındaki aşk hikayesi alır En İyi Film ödülünü. Sonuç ne olursa olsun bu yılın galibi kesinlikle çocuklar ve onları onlarca yıldır dizilere ve ezik filmlere meze yapan düşüncenin karşısında duran genç senaristler. Nostalji harikası ünlü ‘ağlayan çocuk’ portesini duvardan indirip yakmanın tam da vakti. Havalar da soğuk biraz ısınırız. Ayrıca uğursuzluk getiriyormuş! Öyle söylüyorlar.
İyi seyirler..