Edebiyat Burada: Söyleşimize seni tanıyarak başlayalım. Kimdir Mustafa Okumuş?
Mustafa Okumuş: Tüm etiketlerin yükünden kurtulmaya, her şeyi bir kenara bırakıp “insan” olmaya çalışan; en büyük inancı hayalleri olan, “tamam” olamayacağını bile bile bıkmadan o yolda yürüyen, insanı kırmaktan korkan, samimi bir nezaketin hayatı daha yaşanır kılacağını düşünen, yalnız kalmayı seven ve genel olarak kendi dünyasında yaşayan, okuyan yazan biriyim.
Mustafa Okumuş: Yazmak hep vardı aslında. Çünkü biraz içedönük bir yapım var. Çok ince düşünürüm. İnsanların o an ne hissettikleri, ne yaşadıklarını görmeye çalışırım hep. Duygularım da biraz içimde saklı durur. Belki de bu yüzden hep yazdım ben. Ama elbette yıllar geç tikçe okuduklarımın da etkisiyle süzülmeye başladı bazı cümleler. Yaklaşık on yıldır yazıyorum. Hayattaki varlığımı anlamlandırmanın yolu edebiyat oldu benim için. Gerçek bir okur olmak için çabaladım önce. Çünkü yazdıklarımı süzmem, damıtmam gerekiyordu. Yazdım, sildim. Yazdım, yırttım. Sonra tekrar yazdım. “Yazmasaydım deli olacaktım.” diyen ustam Sait Faik ki istese çok daha mutlu, çok daha rahat bir hayat yaşayabilecekken neden yazmayı seçti? Tam da bu yüzden işte. Hayatını anlamlandırmak için… Biraz içedönük olmak sanırım bunun sebebi. Bende de vardır bu. Oturur yalnız başıma insanları izlerim saatlerce. Yazmasaydım deli olur muydum bilemem ama yazmasaydım hep bir yanım eksik kalırdı buna eminim.
Edebiyat Burada: Kâtibin Kitabı bir ilk kitap. Peki bu kitabı çıkartmayı ne zaman ve nasıl düşündün?
Mustafa Okumuş: Uzun yıllardır yazıyorum. Yakın çevrem bunun, benim hayatım ve en büyük hayalim olduğunu bilir. Ben edebiyatla var olduğuma inanıyorum. Edebiyatı çekip çıkardığınız zaman sanıyorum ki hayatımda yeri dolmaz koca bir boşluk kalır. Çünkü kendimi ifade etme yolum bu. Başka da bir yol bilmiyorum. Yazarken illa ki bunlar bir kitap olsun, diye düşünmüyordum aslında. Bol bol hayal kurarım. Hayal kurmak hayatı anlamlı kılıyor. Ben de hayallerime bir adım atmayı istedim. Kitabın ilk adımı da böyle atıldı diyebilirim.
Edebiyat Burada: Merak edenler olacaktır, kitabın ismi neden “Kâtibin Kitabı”?
Edebiyat Burada: Kitaptaki sekiz öyküde de bir hüzün söz konusu. Yıpranmış hayatlar, yalnızlıklar, yarım kalanlar, can acıtan durumlar. Yazarken senin için ağır basan duygu hüzündür diyebilir miyiz?
Mustafa Okumuş: Bir hüznün barınmadığı hayatın gerçekliğini sorgularım. Mutluluk hüznün molasıdır çünkü. Kitaptan bir alıntı yapacak olursam “İnsan, sırtına yüklediği yüklerle, yalnız ve yalnızca son nefesine ulaşmaya çalışan bir gezgindir.” Biz gezginler, hayatın içinde o uzun ince yolda yürürken, modern zamanın gemlerinin rahatsızlığını hissetmeden, son teknoloji at gözlüklerimizle etrafımızı görmez olduk belki de. Oysa çevresinde yaşanan hayatları görebilen birinin, hele de kolektif mutluluğa inanıyorsa, günümüzde bir hüznün pençesine düşmesi kaçınılmaz bir sonuç sanırım.
Edebiyat Burada: Yazarken yoğun olarak beslendiğin kaynaklar nelerdir?
Mustafa Okumuş: Öykülerimin kaynağı hayatın kendisi. Başka bir yere bakmamız gerekmiyor aslında. Biz bu kitaptaki bütün hikayeleri, farklı yüzlerle, farklı seslerle, farklı nefeslerle görüyoruz. Görüyoruz ama görmek istemiyoruz. Çünkü gördüğümüz an “Mutsuzluk Zamanlarındaki Mutluluk” hayalimiz bozulacak. Tutulacak ellerin çokluğuna şaşıp kalacağız. Haykırışlardan kulaklarımız sağır olacak. Korkacağız. Yaşamın zannettiğimiz güzellikte olmadığını göreceğiz. Ama bunu gördüğümüzde şunu da bileceğiz: Yaşam ancak biz bütün bunları tüm çıplaklığıyla gördüğümüzde, daha güzel olacak. Çünkü artık biz de bunu yaratmak için çabalıyor olacağız. Ben de yazarken, birer pencere açmaya çalışıyorum insanlara. Sımsıkı kapatılmış perdeleri aralamak gerekir bazen gerçek mutluluğu inşaa edebilmek için.
Edebiyat Burada: Genel olarak okurların tercihi romanlardan yanayken öykü gibi daha az tercih edilen bir türle edebiyat dünyasına ilk adımını atmak sence bir risk mi?
Mustafa Okumuş: Neyin daha popüler olduğunu düşünerek yazmak, yazmanın doğasına aykırı. Ben ne yazmak istiyorsam onu yazdım ki öykü ve romanı birbirinden ayıran net sınırlara inanmıyorum pek.
Bu noktada Milan Kundera’nın görüşünü aktarayım: Evet, roman ile şiir, roman ile tiyatro arasında bir fark vardır, ama öykü ile roman arasında ontolojik bir fark yoktur. Sözcük dağarcığının olasılıklarının kurbanı olan bizler, aynı sanatın, büyük ve küçük, iki biçimini kapsayabilecek bir tek sözcükten yoksun bulunuyoruz.
Elbette farklı düşünenler çıkacaktır ama benim tamamen katıldığım bir görüş bu. Zira aynı kurgu aşamalarından geçiyoruz. Yalnızca romanda, yazarın hareket alanı daha genişken, öyküde dar alanda manevra yapmak zorunda kalıyor yazar. Öykülerin, romanlar kadar ön plana çıkmadığı bir gerçek ama ben bunu yazmayı seviyorum. Günün birinde kurgunun sınırlarına ve yazmak istediğim konuya göre roman da olabilir elbette. Ama illa ki olsun diye bir düşüncem yok.
Edebiyat Burada: Kâtibin Kitabı çıkalı henüz iki ay gibi kısa bir süre oldu. Kitabın okurlarla buluşması nasıl gidiyor?
Mustafa Okumuş: Oldukça güzel bir başlangıç oldu. Farklı şehirlerde okurlarla buluşma fırsatı yakaladım. İnsanlara dokunabildiğimi görmek, heyecanı bölüşmek tarifsiz bir his. Önemli olan bu güzelliği geniş bir sürece yayabilmek. Bu noktada da sürekli kendimi geliştirmeye çalışıyorum. En büyük gayem bu yolda yükümü ağırlaştırıp her adımımı daha sağlam atmak.
Edebiyat Burada: Son olarak hangi kitapları okuyorsun? Hangi yazarlar senin için olmazsa olmaz?